Su, yeryüzündeki hayatın devamlılığı için gerekli olan en önemli fiziksel varlıktır. İçinde su olmayan bir gezegenin bildiğimiz şekliyle hayata ev sahipliği yapması olanaksız.
İklim krizi nedeniyle dünyanın çeşitli bölgelerinde susuzluk ve kuraklık gibi sorunlarda artışlar bekleniyor. Örneğin Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafi bölgede önümüzdeki on yıllarda su varlıklarının yaklaşık üçte bir oranında azalabileceği tahmin ediliyor. Türkiye su zengini bir ülke değil, aksine su fakiri bir ülke ve mevcut şartlarda su varlıklarını korumak son derece kritik bir sorumluluk olarak öne çıkıyor.
Su yetersizliği ya da kıtlığı, sadece yağışların azalması ile ilgili değil, sosyal, ekonomik, ekolojik bir dizi faktörle içiçe geçmiş, karmaşık bir sorundur. İktisadi faaliyetlerde kullanılan su miktarı ve her bir iktisadi faaliyetin sularda yol açtığı kirlilik, su varlıklarındaki kirliliğin izlenmesi ve önlenmesi, suyun tasarruflu kullanımına olanak sağlayacak bir altyapının ve idari sistemin varlığı vb. gibi çeşitli faktörleri dikkate alarak bir değerlendirme yapmak gerekir. Ancak en önemli faktör su varlıklarının teminatı olan orman ekosistemlerinin ve sulak alanların ne ölçüde korunabildiği ya da ne ölçüde tahrip edildiğidir. Koruma yapılabildiği ya da tahribat engellenebildiği ölçüde bir coğrafi bölgedeki hayatın devamlılığını sağlamak mümkün olabilecek.
Kimyasal kirlenme
Ülkemizdeki sulak alanların yüzölçümünün kentleşme, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler nedeniyle sürekli küçültülmesi yıllardır dile getirilen bir sorun. Bu kapsamda dile getirilmesi gereken bir diğer önemli sorun sulak alanlardaki kimyasal kirlenmedir. Örneğin tarımsal faaliyetler nedeniyle su varlıklarına bulaşan nitratların yol açtığı kirlilik, zaman içinde suları içilemez hale getirebiliyor. Söz konusu olan sadece nitratlar da değil. Kentsel atıklar, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler neticesinde açığa çıkan ve suları kirletmesi muhtemel yüzlerce kimyasal madde var. Bu kimyasalların sulara bulaşıp bulaşmadığı, ne ölçüde bulaştığı ve eğer bir bulaşma varsa gerekli önlemleri alabilmek için bu bulaşmanın kaynağının belirlenmesi kritik önem taşır.
Su varlıklarını kimyasal kirlilik unsurlarından korumak sadece insanlar için değil, sucul hayat için de önemli. Sularda yaşayan bitkisel ve hayvansal canlı türleri de kirlilikten olumsuz etkilenir.
Sucul hayata zarar veren kimyasal maddelerle ilgili meselenin çerçevesi son derece geniş ve o nedenle de bu yazıda sadece tarımda kullanılan pestisitlere odaklanacağım.
Tarımsal faaliyetlerde kullanılan çeşitli pestisitlerin su varlıklarına bulaştığı ve sulardaki canlı türleri için çeşitli zararlara yol açtığı bilinen bir sorun. Zaman zaman yapılan mevzuat güncellemeleri ile su varlıklarını kirleten ve sucul hayata zarar veren pestisitlerin kullanımına sınırlamalar ya da yasaklamalar getiriliyor.
Kara liste
Pestisitlerin zararları ve pestisit kullanımına alternatif uygulamalar konusunda dünya genelinde faaliyet yürüten Pestisit Eylem Ağı (PAN) isimli organizasyon geçtiğimiz yıl Mart ayında yayınlanan bir çalışmasında sucul hayata çok yüksek derecede zarar veren pestisitleri tek tek listeledi.
PAN tarafından hazırlanan bu listeyi dikkate alarak, Türkiye’de kullanıma izin verilen pestisitlerin hangilerinin sucul hayattaki canlılara en fazla zararı verdiğini tek tek bir kara listede toplamaya çalıştım. Bu çalışmayı Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Bitki Koruma Ürünleri Veri Tabanı’nda yer alan pestisitlerin, PAN listesinde yer alıp almadığını tek tek kontrol ederek yaptım. Tespit edilen pestisitler, ülkemiz tarımında çeşitli gıda maddelerinin üretiminde kullanılan ancak kullanım sonrası sulara karışarak sucul hayata zarar veren pestisitlerdir. Ortaya çıkan tablo aşağıda sunuldu.
Kimyasala son verilsin
Gerek tarımsal ve gerekse endüstriyel faaliyetler neticesinde açığa çıkan kirletici maddelerin sulara bulaşmasını engelleyecek önlemlerin hızla alınması gerekiyor. İklim krizi nedeniyle ülkemizdeki su varlıklarında azalma olacağı ve su kıtlığının en önemli toplumsal meselelerimizden biri olacağı açık.
Su kıtlığını, sadece su varlıklarının miktarındaki azalma olarak düşünmek yanlış. Bir su varlığının kimyasal kirlilik dolayısıyla içilemez-kullanılamaz hale gelmesi de onu kıt varlık yapar. Dolayısıyla suları kirletme, sucul hayata zarar verme potansiyeli olan kimyasal maddelerin kullanımına son vermek bir gerekliliktir. Yıllardır dile getirilen bu sorunların hızla çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bu bağlamda, yukarıdaki tabloda belirtilen 14 pestisitin tarımsal faaliyetlerde kullanılmasına derhal son verilmelidir.
Bianet / 28.07.20