Yıl: 1970. Aylardan Kasım. Yer: Yoğurtçu Parkı. Arkadaşım Topçu Teğmen Sabahattin Sakman’la birlikte Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı’nda iki sivil devrimci gençle buluşacağız.
1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdikten sonra 1968’de Piyade Okulu’nda eğitim görüp ilk kıta hizmetine çıktım. Teğmen rütbesiyle Kartal Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay Mekanize Piyade Taburu’nda 1968 yazında göreve başladım.
2.Zırhlı Tugay’ın Topçu Taburu’nda görevli Teğmen Sabahattin Sakman’la sol, devrimci fikirlere sahip olmamız nedeniyle kısa sürede arkadaşlık kurduk. Sakman, Yoğurtçu Parkı’nda görüşeceğimiz gençlerden birini tanıyordu.
Tanıştığımız kişiler, Sinan Cemgil ve Tuncer Sümer’di. Sakman’ın Tuncer’le daha önceden bir tanışıklığı vardı. Sinan ve Tuncer, daha sonra THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) isimli örgütün kurucuları arasında yer alacaklardı. 68 kuşağının öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş de bu örgütün kurucuları arasındaydı.
Sinan Cemgil, ODTÜ öğrencisiydi ve okulda “Sinan Hoca” lakabıyla tanınıyordu. Birkaç yabancı dil bilen, Marksist bir kültüre sahip, entelektüel, donanımlı sol bir aile çevresinden gelen bir arkadaştı. Tuncer de, Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencisi, daha sonra Filistin kamplarında eğitim görüp İsrail askerleriyle çatışan bir devrimciydi.
ODTÜ’deki mücadelesi
Sinan Cemgil, 1965'de ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nde bir süre başkanlık yaptı, aynı yıllarda TİP'e (Türkiye İşçi Partisi) üye oldu. 1968'le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde, ODTÜ içindeki mücadelesi ve sevilen kişiliğiyle üniversitedeki hareketin doğal önderi oldu.
Cemgil, 1968'de ODTÜ'deki boykota ve 1969 ODTÜ işgaline önderlik etti. Yine ODTÜ’de dönemin Ankara Büyükelçisi Robert Commer’in arabasının yakılması olayına katıldı.
Kuşkusuz bu bilgileri daha sonra edinmiştik. Yoğurtçu Parkı’ndaki görüşmemiz sırasında daha çok Sinan konuşuyordu, Tuncer pek söze karışmıyordu. Sinan, bir eylem için silaha ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Bizim ise, 9. mm Kırıkkale yapımı şahsi tabancalarımız vardı. Zimmetli silahlardı. Kışlada takmak zorundaydık. Üzerlerinde Harp Okulu’ndan mezuniyetimizi gösteren sicil numaralarımız bulunuyordu.
Herhangi bir eylem sırasında ele geçmeleri halinde bizlere ait olduğu ortaya çıkacaktı, riskli bir durum söz konusu idi, o nedenle şahsi tabancalarımızı vermedik. Arkadaşlarımız bu duruma biraz üzüldüler. Ancak Sakman, kendisinde ikinci bir tabancanın bulunduğundan söz etti.
Cemgil’e 'Demirel' tabancası
Kara Harp Okulu’nu birinci, ikinci ve üçüncü sırada bitirenlere çeşitli hediye verilirdi. Bu hediyeler, mezuniyet töreninde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tarafından takdim edilirdi.
Sabahattin Sakman da 1968 devresinin ikincisi olduğundan kendisine zamanın Başbakanı Süleyman Demirel tarafından ikinci bir tabanca verildiğini söyledi. Bu tabancada herhangi bir sicil kaydı yoktu.
Sakman, daha sonra bu tabancayı Sinan Cemgil’e verdi. Sinan ve Tuncer, daha önce, keskin nişancı olan Deniz Binbaşısı Cihangir Erdeniz’in evinde nitelikli hafif silahlar bulunduğunu öğrendikleri için bu eve baskın yapıp o tür silahları almak istemişler. Tuncer’in daha sonra bize anlattığına göre, o sırada bu eylem için bizim silahlarımızı talep etmişler.
Deniz binbaşısının evinin korunaklı olması ve girişte bir kurt köpeğinin bulunması nedeniyle Sinan’ların eylemi sonuçsuz kalmış, silah kullanılmamış ve daha sonra da eylemi gerçekleştirmekten vazgeçmişler…
Babasının sözleri
12 Mart 1971 muhtırasından sonra arkadaşlarıyla birlikte Ankara'yı terk eden Sinan Cemgil, 17 Mart'ta Deniz Gezmiş'le Yusuf Aslan'ın Gemerek'te yakalanmaları üzerine Adıyaman civarındaki Nurhak dağına çıktı. Burada arkadaşlarıyla birlikte bir gerilla kampı kurdu.
Kürecik’teki NATO Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Cemgil ve arkadaşları, İnekli köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatıldılar. Sinan, 31 Mayıs 1971 günü askerlerle çıkan çatışmada Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte öldürüldü.
Babası Adnan Cemgil, Sinan’ın katledilmesinin ardından cenazesini alması sırasında onu ihbar eden köylülere yönelik şu sözleri söylemiştir:
“Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyi. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi ODTÜ’de okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Ölmese yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.”
Bundan tam 52 yıl önce bugün katledilen Sinan Cemgil ve arkadaşlarının anısına saygıyla…
Gazete Duvar / 31.05.23