Nurhak şehitleri mücadelemizde yaşıyor!

Kavgada dövüşerek ölenleri ancak mücadele içerisinde yaşatabiliriz. Taylan vurulup düştüğünde mücadele bayrağını Sinanlar devraldılar. Bugün bizler de Nurhak’ta, Kızıldere’de, işkencehanelerde katledilen devrimcileri ancak onların bıraktığı mirasa sahip çıkarak, mücadeleyi büyüterek yaşatmaya devam edeceğiz.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 31 Mayıs 2018
  • 05:35

Mayıs ayında nice devrimciyi ölümsüzlüğe uğurladık. Deniz, Yusuf, Hüseyin darağaçlarında, İbrahim işkencehanelerde, Sinan, Kadir, Alpaslan ise dağ başlarında katıldı şehitler kervanına. Hepsi de nerede olurlarsa olsunlar devrimi ve sosyalizmi en güzel şekilde temsil ettiler. Öyle ki, aradan geçen onca yıla rağmen köylerde, şehirlerde, üniversitelerde bıraktıkları izler hâlâ silinebilmiş değil.

Mücadele üniversiteyle sınırlı değildi!

Sinan ODTÜ öğrencisiydi. Her eylemde en önde yer alan gençlik önderlerindendi. Ancak kendisini üniversite sorunlarıyla sınırlamadı, emperyalist sömürü ve saldırganlık başta olmak üzere dönemin öne çıkan sorunları karşısında da aktif olarak yer aldı. ODTÜ işgali, Vietnam kasabı olarak bilinen Kommer’in ODTÜ’ye gelişini protesto etmek amacıyla Sinan, Yusuf, Hüseyin ve Taylan (Taylan bu olayın ardından İstanbul Üniversitesi’nde katıldığı bir kongrede polisin ateş açması sonucu sırtından vurularak katledilecekti)  önderliğinde Kommer’in aracının yakılması, ODTÜ’lü öğrencilerin Muş ilindeki bir köy okulunun yapımına yardım etmesi, köylülerin toprak işgallerine destek verilmesi dönemin ruhunu anlatan eylemler olarak öne çıktı. Kısaca, gençlik eylemleriyle sınırlandırılmayan bir mücadele pratiği vardı.

1970’li yıllara gelindiğinde ise artık genç devrimcilere bu eylem tarzı da yetersiz görünmeye başladı. Dönem bunu gerektiriyordu. Çin’den, Vietnam’a, Küba’dan, Venezuela’ya kadar verilen silahlı ulusal halk kurtuluş mücadeleleri Türkiye’deki devrimcileri de etkilemiş, özellikle Che gibi devrimcilerin de etkisiyle Türkiye’de de yeni bir sayfa açılmıştı. Geçmiş dönemin parlamenter ve yasalcı zihniyetini temsil eden TİP aşılarak devrimci örgütlerin ilk tohumları atıldı. Deniz, Yusuf, Hüseyin, Sinan önderliğinde bu devrimci kopuşla birlikte THKO ortaya çıktı. Dönemin diğer devrimci önderleri gibi onlar da silahlı mücadele yolunu tuttular. Kırlara keşif için gidiliyor, dağa çıkmak için en uygun zaman ve yer için araştırmalar yapılıyordu. Bunun için kırsal bölgeler gezilerek en uygun yer olarak Adıyaman-Malatya bölgesi tercih edildi. Buradaki halkın devrimcilere, kendi tabirleriyle “talebelere” olan sempatisinin yoğun olduğu da bilinen bir gerçekti. Artık dağlar mesken tutulmuştu. THKO için ilk darbe Denizler’in Şarkışla’da yakalanması oldu. Bu olay üzerine Sinan’ın, Kadir’in ve Alpaslan’ın da içinde olduğu 7 kişilik bir militan grubu eylem kararı aldılar. Hedef Kürecik’te bulunan NATO üssüydü. Amaç ise bu eylemle Denizler’in serbest bırakılmalarını sağlamaktı. THKO militanları Kürecik’e doğru yola çıktılar. 5 gün boyunca süren aralıksız yürüyüşün ardından İnekli Köyü’nde mola verme kararı aldılar. İhbar edileceklerinden ise habersizdiler. Birden, dört bir taraflarının jandarmayla sarılı olduğunu haber verdi nöbet tutan arkadaşları. Burada onları gören bir çobanın jandarmaya ihbar etmesinin ardından yaşandı tüm bunlar. Jandarmayla girilen 2 saatlik çatışmanın ardından Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971 tarihinde şehit düştüler. Cansız bedenlerinden onlarca kurşun çıkarıldı.

“Devrimcilerin yasını tutacak zamanımız yok!”

Sinan, yoldaşı Taylan Özgür’ün cenaze töreninde “devrimcilerin yasını tutacak zamanımız yok” demişti. Kavgada dövüşerek ölenleri ancak mücadele içerisinde yaşatabiliriz. Taylan vurulup düştüğünde mücadele bayrağını Sinanlar devraldılar. Bugün bizler de Nurhak’ta, Kızıldere’de, işkencehanelerde katledilen devrimcileri ancak onların bıraktığı mirasa sahip çıkarak, mücadeleyi büyüterek yaşatmaya devam edeceğiz.

D. Yalım