Üç işçi sendikası konfederasyonunun başkanları temmuz ayı başında birlikte kameraların karşısına geçmiş; ücretlere zam yapılması, vergide adalet ve sendikal yasakların son bulması talepleri başta olmak üzere on talep etrafında ortak bir mücadele süreci başlatacaklarını ilan etmişlerdi. Hatta yansıyan bilgilere göre eylül ayında ortak bir Ankara mitingi yapılması da planlanıyordu.
Kuşkusuz söz konusu olan sendika bürokratları olunca mücadele adına söylenen sözler üzerine birkaç kez düşünmek gerekiyor. Sonuçta kendi rahatlarını bozmak istemeyen bu bey ve hanımların sendikacılık adına bildikleri uzlaşı ve teslimiyetten başka bir şey değil.
Bu gerçeğe rağmen işçi hareketinin mevcut durumu düşünüldüğünde bürokratların istemeye istemeye açıklamak zorunda kalacakları bir eylem programı, sendikalı işçi bölüklerinden başlayarak geniş sınıf kitlelerinin öfke ve tepkilerini ortaya koymaları için önemli bir imkân anlamına geliyor.
Ne var ki genel sekreter ve genel başkan yardımcıları düzeyinde kurulan ortak komisyonda haftalar boyu süren toplantıların ardından ortaya çıkan, görüntüyü kurtarmaya çalışan kötü bir makyaj girişiminden başka bir şey olmadı. Yansıyan bilgilere göre illeri bölüşen üç konfederasyon önümüzdeki günlerde bu illerde ayrı ayrı kitlesel basın açıklamaları gerçekleştirecekler. Bugüne kadar söyledikleri sözlerin arkasında durmayan bu efendiler eğer yapılan eylemlerin ardından hükümet talepleri dikkate almazsa merkezi bir Ankara mitingini gündemlerine alacaklarmış(!).
Açık ki inisiyatif bürokratlara, onların tercih ve anlayışlarına bırakıldığı sürece ne tek tek yapılacak basın açıklamaları ne de hava boşaltmak hedefiyle yapılacak ortak bir Ankara mitinginin, AKP hükümetinin işçi sınıfının taleplerini dikkate almasını sağlamayacaktır. En fazlasından bürokratların görüntüyü kurtarmasına, biz kez daha kendi tabanlarının karşısına “biz elimizden geleni yaptık” diyerek çıkmalarına hizmet edecektir.
İhtiyaç tabanda biriken öfke ve tepkinin örgütlenmesi eylemli bir süreç içinde iktidarın ve onun saldırı politikalarının karşısına birleşik bir güç olarak çıkarılmasıdır. Bu görev sendika bürokratların ve sendika konfederasyonların istek ve iradelerine bırakılmayacak önemdedir.
Ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları işçi hareketi için yeni bir çıkışın imkanlarını mayalıyor. Dişe diş bir hak alma mücadelesinden öcü gibi korkan bürokratların görüntüyü kurtarmak adına olsa bile bazı eylem kararları almaları bu birikimin yol açtığı basınçtan kaynaklanıyor.
Tüm sınıf bölükleri ve ağırlaşan yaşam koşullarına karşı öfkesi kabaran tüm toplumsal kesimler, krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmeye çalışan politikalara karşı düzenlenecek her eyleme güç vermelidirler. Bunu yaparken de güçlü ve sonuç alıcı bir sınıf mücadelesi için aşılması gereken engellerden birinin sendikaların tepesine çöreklenmiş bu ağa takımı olduğu gerçeğini ise bir an bile unutmamalıdırlar.
Krizin faturasını onu yaratan kapitalistlere ödetmek, insanca bir yaşam, onurlu bir gelecek kavgasını büyütmek sınıfa karşı sınıf bakışı ile şekillenen birleşik, kitlesel ve militan bir işçi hareketinin inşa edilmesi ile mümkün olacaktır. Bu mücadele fabrika fabrika, iş yeri işyeri tabandan örgütlenecek, önüne kattığı bürokratları en sonunda sendikal mevzilerden def ederek sendikalarımızı tekrar gerçek işçi örgütlerine dönüştürecektir. Bu görev sendikalı-sendikasız bütün öncü işçilerin omuzlarındadır.
Emeğin Kurtuluşu’nun 38. sayısından alınmıştır…