İşçi sınıfı ve emekçilerin günden güne ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları, birçok kentte lokal sınırlarda kalan eylemli tepkilere vesile oluyor. Alım gücünün düşmesi, çeşitli yollarla adeta bir soyguna dönüştürülen vergi oranlarının arttırılması, ücretlerin enflasyon karşısında eriyip buharlaşması gibi sorunlara işten atma saldırıları da eklenince bir dizi fabrika, belediye ve çeşitli iş kolunda direnişler şeklinde tepkiler gösterilmeye başlandı.
Bu durum karşısında işçilerin sözde en geniş örgütlenmesi olan sendika konfederasyonları da “ses çıkarmak” zorunda kalarak işçinin öfkesini dindirmeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde DİSK bürokrasisi “gerekirse üretimden gelen gücümüzü kullanırız” diyerek aslında sınıfı oyalama taktiğine sarıldığını itiraf etti. Peşi sıra “harekete geçen” Türk-İş bürokratları sendikaların şube başkanlıklarına yazı göndererek “geniş kesimlerin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar sebebiyle başkanlar kurulunda bir dizi karar aldıklarını” belirttiler. Alınan kararlar çerçevesinde perşembe günü sosyal medyadan yaptıkları açıklamada ise “zordayız, geçinemiyoruz” şiarıyla eylem başlatacaklarını duyurdular.
Adeta işçi ve emekçilere hakaret ediyorlar. Son yıllarda daha da ağırlaşmış olmakla birlikte, işçi ve emekçiler hali hazırda ve her daim geçinemiyorlar. Sorunu çoğu zaman el yordamıyla çeşitli yollarla dile getiren emekçiler, hakim sömürü koşullarını protesto ediyor. İşte tam o anlarda işçi ve emekçileri görmezden gelen bu bürokrat takımı, bugün de eylemlerle taleplerini dile getiren işçilerin hak arama mücadelesine gözlerini kapatıyor.
Hal böyleyken işçiler adına “zordayız, geçinemiyoruz” demeleri koca bir samimiyetsizlik gösterisinden başka bir şey değil. İşçilerin gözlerine baka baka onları oyalıyor, kimi zaman gelen tepkiler üzerine “adım atıyoruz” havası yaratmaya çalışıyorlar.
Fakat yol bellidir. Bu yolu tarihte Kavel, 15-16 Haziran, Greif, Metal Fırtınası gibi mücadeleleri yaratan işçi sınıfı göstermiştir. Yol bellidir. Yol fiili-meşru mücadele ile işgal, grev, direniş ruhunu kuşanarak elleri şaltere uzatmak, üretimi durdurmaktır. Yol bellidir. Onca saldırı ve onca işbirlikçi hainlik karşısında kendi öz gücümüze güvenerek alanlara çıkmak ve mücadeleyi büyütmektir.
Başımızdaki kenelerden de onların uzantısı olan içimizdeki sendikacı kılıklı Truva atlarından da ancak bu yolla kurtulabiliriz.
F. Deniz