Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "evden çıkmayın kitabı okuyun" dedi.
Önerdiği Türk yazar Mustafa Kutlu idi.
Peki kimdi?
74 yaşında.
1947 yılında Erzincan’da doğdu.
47'liler kuşağı yani 68'lilerden! Ama farklı "mahalleden"...
İlk-orta liseyi Erzincan’da okudu.
1968’de Erzurum A.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümünü bitirdi. Tunceli Lisesi'nde ve İstanbul'da Vefa Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Sonra... Bıraktı...
Fikir ve Sabünatta Hareket dergisinde çalıştı; bu meşhur Dergah dergisinin öncesiydi.
Hepsinin başında bulunan "Müslüman Sosyalist" Nurettin Topçu’nun sosyal adaletçi fikirlerinden etkilendi. Evet, Dergah Yayınları da Hareket Dergisi'nin devamıydı...
Solcu 68 rüzgarına kapılmış ilk anti kapitalist Müslüman hareket...
İlk yazıları bu yayınevinden çıktı.
Başka dergilere de yazdı...
Ama çizgisi sanki Nurettin Topçu'dan sora biraz zikzak yaptı. Baksanıza...
Mesela... 14 Aralık 1994’de yayım hayatına başlayan Fetullah Gülen'in “Aksiyon Dergisi”nde çalışmaya başladı!
İyi ki "öğretmeni" Nurettin Topçu bunu görmedi, vefat etmişti.
Bağlı olduğu İskenderpaşa Cemaati neden hiç sesini çıkarmadı acaba?
CHP'li Tanpınar hayranı
Mustafa Kutlu İslamcı çevrelerin temiz ağabeylerinden biri olarak kaldı. Edebiyatı, yazarlığı pek de önemsenmedi aslında...
Ne yaptı ne ettiyse de bir türlü istediği çıkışı gerçekleştirmedi...
Öykü kitapları çıkardı: Ortadaki adam, Rüzgarlı pazar, Mavi kuş! Huzursuz bacak... Tufandan önce... Yokuşa akan sular...
Ve...
Kapıları açmak...
Ama...
Kapılar bir türlü açılmadı; içine kapandı.
Dergah Yayınları'nda, Peykhane sokakta köhne bir handa daktilosu önünde düşündü durdu. Hayranı olduğu (ki CHP milletvekilliği yapmıştır) Ahmed Hamdi Tanpınar’ın bir fotoğrafı asılıydı duvarda.
Pes etmek yoktu; bir gün o da şeytanın bacağını kıracaktı elbet.
Ancak... Edebi yanı zayıftı.
Cümleleri uzun ve sıkıcıydı. Öykülerini kahvehanede bir oturuşta yazmakla övündü. Hata bulanlara kılıfıydı: “Ben düzeltmeyi sevmiyorum” derdi.
Durmadan kendini tekrar etti. Uzattıkça uzattı...
“Beyhude ömrüm” dedi durdu! Her satırda yazdığı aslında kendisiydi. Varoşları, kıyıda köşede kalmış insanları iyi bilirdi. Büyük hayallerin katiliyse nedense hep büyük şehirlerdi.
Kelime oyunlarıysa işin raconu!
Espriliydi ama... “Bukalemon”a bukamelon derdi.
Taşrayı övdü, Anadolu’yu... Ama hep hekim babaların, arkeolog annelerin, modern insanların mutsuz çocuklarını yazdı.
Aslında... İçindeki o dipsiz kuyudaki çocuğu aradı.
Bunalıma girdi hep, “Dünyadan sıkılıyorum devamlı. Hem hangimiz sıkılmıyoruz ki. Sizin dünyanızdan çok sıkılıyorum” dedi durdu.
Başka dünyalardı hayali... Okurlarla hayali konuşmalar başladı: "Ee, bakalım ne olacak sayın okur"
-"Onu ben de bilmiyorum okur" dedi.
Yalnızdı, yapayalnızdı.
Zaten mahalle de dağılmıştı...
Neredeydi o dostlar, dava arkadaşları? Dergah dergisi bir avuç idealistin eline kalmıştı.
“Ey işleri tıkırında gidenler. Ey karnı tok, sırtı pek, yüzü gülenler. Ey seçim kazanan ve koltuğa kurulanlar. Ey dolar uçuranlar ve muslukların başında tutanlar” dedi durdu.
Boşunaydı...
Eskinin mücahitleri çoktan müteahhit olmuşlardı!
Baktı ki edebiyat karın doyurmuyor...
Nihayet edebi bir kitap yazdı...
Ya tahammül ya sefer
“Ya Tahammül Ya Sefer” çok önemli eseriydi.
Mustafa Kutlu için rüzgarın değiştiği hatta. Bir zamanlar dava diye yola çıkıp, sonradan varlıklı olunca davasını unutanları anlattı. Birlikte aynı odada yaşadığı arkadaşı, yıllar sonra hala dava dediği için küçümser onu...
Mesela...
Refah’ın ilk belediye kazanmasından sonra Ali Bulaçlar, İsmet Özeller, Sadık Albayraklar, Mehmet Metinerler vs.
Hani... Bunların 6-7 yerden maaş alarak ihya oldukları şehir efsanesidir ya!
-Ellere var da bize yok mu hesabı!
Dönem öyle ki, tek kişi aynı anda hem Büyükşehir belediye başkanı danışmanı, bilmem ne ilçe belediye başkanı danışmanı, efendim Kültür AŞ danışmanı, yok İSKİ danışmanı, aman da İGDAŞ danışmanı olabiliyordu filan...
Mustafa Kutlu'ya "iş" verilmedi.
-Bizim değerimizi anlamadınız, bize sahip çıkmadınız, bu sanatçı aç mı tok mu, işi var mı yok mu diye düşünmediniz sözlerini ancak kendi içlerinde edebildi "danışman" olamayanlar. Kutlu onlardan biriydi.
"Solculara ateistlere gösterilen itibarı görmüyoruz" diye şikayet bile ettiler.
Hakikaten de işe yaradı; yeni iktidar unuttuğu çocuklarının bazısını bağrına bastı! 1995'te Yeni Şafak'a yazar yapıldı. Fenerbahçeli idi, futbol bile yazdı...
Kanal 7'de kültür programları yaptı. "Deniz Feneri" programının arkasındaki isim oydu.
Etraf... Birilerine bırakılacak zaman değildi! Ama Kutlu da pek okunan izlenen biri değildi...
İktidar onu parlatmak için neler yapmadı
Mesela...
Geçtiğimiz günlerde kayyum atanan ve kurucuları arasında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da olduğu “Bilim ve Sanat Vakfı”nda ders verdirildi.
Yine olmadı...
“En çok istediğim şey hikayelerimin film yapılması” dedi...
Onu mu kıracaklar?
“Uzun Hikayesi”ni film yaptılar. Kenan İmirzalıoğlu oynadı.
Tuğçe Kazaz’ı da Münire yaptılar... Resmini de kitabın kapağına koydular! İlk filmi değildi; Halit Refiğ ile çalıştı; senaryo yazdı. "Kurtar Beni" Gülşen Bubikoğlu oynadı.
Sinemada tutunamadı.
Yazdığı hikayeler oyunlaştırılıp Şehir Tiyatrolarına kondu.
-Kimse izlemeye gitmedi!
Ekrem İmamoğlu izlenmeyen oyunlarını kaldırınca Yeni Şafak manşet attı: -“İstanbul’da 28 Şubat hortladı.”
Ekrem İmamoğlu, “Şehir tiyatroları ile ilgili bir gazetenin 28 Şubat benzetmesi çok gülünç, oyunlar zaten 20 aydır oynanmıyor” dedi...
İmamoğlu haklıydı; oyunlarına kimse gitmediği için aylardır sahnelenmiyordu!
Politik yazarlığı
Hep kültür spor yazmadı kuşkusuz.
Sözcüklerin arasına her fırsatta siyaseti kattı. Solcu çocuklara sataştı, sendikalara laf çaktı. Batı’ya; "Allahsız teknoloji” deyip durdu. "Sizin medeniyetinizde ne olacak" derken, Erdoğan iktidarına güzellemeler dizdi.
Ödül gecikmedi:
2016’da “Necip Fazıl Saygı Ödülü” verildi.
Törene gidemedi ama mesajı geceye damga vurdu:
“Ödülü Sayın Cumhurbaşkanımızdan almak benim için onurdur. Çünkü o milletin bağrından çıkmış bir kahramandır. O mazlumların umududur. O İslam âleminin parlayan yıldızıdır” dedi.
İktidar da onu öyle çok sevdi ki damadı H. Salih Zengin, son gününe kadar Zaman gazetesinde çalışmasına rağmen “Fetöcülük”le suçlanmadığı gibi gazete kapanınca Sabah grubunda vitrine koydu.
Oğlu Murat Kutlu ile birlikte Kadir Topbaş’a da danışmanlık yaptığını da belirtelim!
Şimdi... Sağlık Bakanı açıklama yaptı: Mustafa Kutlu’yu Tolstoy’u okuyun" dedi.
Bakalım bu sefer tutacak mı Mustafa Kutlu?
Peki... Bakan neden Mustafa Kutlu'yu önerdi; "İskenderpaşa Dergahı kardeşliği" diyelim...
Şu son notu da ekleyelim; Bakan Koca Tolstoy'un Hz. Muhammet kitabından çok etkilendiği için onu önerdi. Hmm belki Tolstoy'un samimi Müslüman olduğunu düşünenlerdendir, ne dersiniz?
Odatv.com / 26.03.20