Ortadoğu’da krizler bir puzzle’ın parçaları gibi, birbirini bütünleyen meseleler. İran gerilimi, Golan Tepeleri kararı, Filistin planı, Suriye savaşı, İdlip, Fırat’ın doğusu, Yemen… Bu kriz üreten dinamiklerin hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi, her biri ABD’nin bölgede tesis etmeye çalıştığı yeni hegemonik düzenden de bağımsız da ele alınamaz.
Bu nedenle “Ortadoğu’da neler oluyor?” sorusuna fotoğrafın tamamına bakılmadan verilecek her yanıt eksik kalır. Tablonun net bir şekilde anlaşılması, yapılmak istenenlerin görülmesi için de, sadece krizlerin lokal dinamiklerine değil, aynı zamanda ABD emperyalizminin yönelimlerine de bakılmalı.
Siyasal İslamcı projenin iflas ettiği Ortadoğu’da artık yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Yeni dönem için yol temizliğine girişen ABD emperyalizminin yol açtığı kaos nedeniyle acı ve gözyaşının eksik olmadığı bu kanlı coğrafya yeni alt üstlere gebe.
İran’a yönelik baskının şiddetinin artırılması, Kudüs ile birlikte Golan Tepeleri’nin İsrail’e verilmesi, Fırat’ın doğusunu resmen ilhak etmesi, “yüzyılın ihaneti” olarak adlandırılan Filistin planı gelmekte olan depremin artçı sarsıntıları. Bu seferki kapışma bir öncekinden de farklı. Daha kapsamlı, daha şiddetli bir kapışma bölgeyi bekliyor. Özellikle İran ve Filistin krizleri sadece bölgeyi değil bütün bir küresel denklemi sarsacak etkiye sahip.
Tektonik kırılmanın eşiğinde
Bir adım geri çekilip, resmin bütününe bakıldığında görülecektir ki; bölge büyük bir tektonik kırılmanın eşiğinde. Washington’ın daha da fütursuzca hareket etmesinin nedeni ABD emperyalizminin hegemonyasının gerilemesi. Kurulan oyunların bozulması, gerilemenin verdiği sancıyla birleşince Trump yönetimi daha da saldırganlaşıyor.
İran: Nükleer anlaşmayı iptal ederek ekonomik, siyasi ablukayı her geçen gün artıran ABD, büyük bir askeri yığınak içerisinde. Savaş gemileri, uçaklar, füzeler, rampalar. İran dört bir taraftan kuşatılmış durumda. Kuşatmanın sıcak bir çatışmaya evrilmesi bir kıvılcıma bakıyor. Trump-Netanyahu ikilisinin her türlü çılgınlığı göz alabilecek liderler olduğu unutulmamalı.
Filistin: Kırılmaların yaşanacağı temel artellerden birisi İran ise diğeri de kuşkusuz ki yüzyıllık kanayan yara Filistin. Trump yönetiminin “yüzyıllık plan” diye parça parça sızdırdığı plan “yüzyıllık ihanet”in ta kendisi. Filistin’i adeta yok edecek olan plan kangrenleşen yaraya adeta kabul bağlatacak. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi komşu ülkelerin de onayıyla hazırlanan plan tsunami etkisiyle bütün bölgeyi kavuracak.
Suriye: Çok boyutlu Suriye savaşı sönümlenmiş gibi gözükse de kapışma tüm hızıyla devam ediyor. Önce işgal ardından da ilhak edilen Golan Tepleri bir gecede Trump tarafından İsrail’e verildi. Fırat’ın doğusuna yerleşen ABD, buradaki yerel aktörler üzerinden yeni bir takım oluşumlar peşinde.
Yemen: Bölgesel bir savaşın arenasına dönüşen Yemen, ABD’nin desteklediği Körfez Arap Ülkeleriyle İran arasında bir kapışmanın sahnesi. Şimdiden yakın siyasi tarihin en büyük insani felaketine dönüşen savaş kilitlenmiş durumda. Arap monarşileri tüm yığınağa rağmen savaşı lehlerine çeviremiyorlar.
İdlib: Suriye denkleminin bir parçası olan İdlib bu yığınak içerisinde oldukça küçük bir detay. ABD’nin etki alanında da olmadığından Washington gelişmelere kayıtsız. Rusya’nın etki alanına giren İdlib’e yönelik manevralar, Suriye denkleminde çok belirleyici olmayacak. “Dondurulmuş sorun” kategorisindeki İdlib’teki çözülme Türkiye ile Rusya arasında da kopmaya neden olacak güçte değil.
Siyasal İslamcı çıkmaz
Bütün bu dört akut gelişme de her anlamda Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Yeni Osmanlıcı hevesler nedeniyle ülke Suriye krizinin muhataplarından birisi. İdlib’te eli kulağındaki operasyon, Fırat’ın doğusundaki gelişmeler kriz içerisinde krize neden olacak. Asıl fırtınanın kopacağı mesele ise İran. Ekonomik yaptırımların üstüne binecek olan siyasi yaptırımlar karşısında siyasal İslamcı iktidarın bir B Planı’nın olmamasının yanında, ABD’nin sözünün dışına çıkamayacak olması da dezavantajlı durumunu daha da kötüleştirecektir.
BirGün / 14.05.19