Dünya sınıf mücadelelerinin yoğunlaştığı coğrafya Latin Amerika’dır. Ben de Latin Amerika ülkelerini izlemeye, aktarmaya çalışıyorum. Önceki iki haftada Kolombiya ve Şili; bugün de Peru…
Kolombiya gibi Peru da “orta büyüklükte, orta halli” bir ülke sayılabilir. Nüfusu 33 milyon; kişi başına düşen millî geliri 6000 dolar civarında…
Peru’da 6 Haziran 2021’de Başkanlık seçiminin ikinci turu tamamlandı; sağ ve sol uçlardan iki aday yarıştı. Öncesine, sonuçlarına göz atalım; yorumlayalım.
Seçim arifesi: Sol’un marjinalleşmesi
Peru Başkanlık seçiminin arifesine daha önce göz atmıştım (Latin Amerika Solu ve İki Seçim, Sol Haber, 9 Nisan 2021). Bir bölümünü aktarıyorum:
“On bir yıl boyunca ülkeyi yöneten; 2001’de parlamento tarafından azledilen; yolsuzluk, yargısız infaz suçlamalarından 25 yıla hapse mahkûm olan Alberto Fujimori’nin ağır mirası iki alana yansımıştır: Bir kere yolsuzluk, siyasete yerleşmiş; siyasetçilerden nefret yaygınlaşmıştır.”
“İkinci yansıma, Peru siyasetinin Sol’dan korkusu olmuştur. Her renkten sol, terörizmi desteklemek suçlaması ile lekelenmekte; aklanma, savunma konumuna sürüklenmektedir. Bugünkü Türkiye’yi andıran, hazin bir siyasal ortam...”
“Başkanlık seçimine solcu bir programla katılan Veronika Mendoza 2016 seçimlerinin ilk turunda yüzde 18 oyla üçüncü sırada yer almıştı. Bu seçimde ikinci tura çıkmasının Peru solu için bir dönüm noktası olabileceği düşünülüyor.”
Fujimori yıllarında Aydınlık Yol gerillalarıyla mücadelenin kanlı bilançosu, sol siyasetin marjinalleşmesine yol açmıştır.
İlk turda sürpriz: Sosyalist bir köylü öne çıkıyor
Başkanlık seçiminin ilk turu beklenmedik bir sonuç verdi. Seçmenler çok sayıda aday arasında dağıldı; ilk sırayı yüzde 19’luk oyla bir köy öğretmeni Pedro Castillo aldı. 2017’de Öğretmenler Sendikası’nın bir grevinde öne çıktığını öğreniyoruz. Siyaset çevrelerinde ise hiç tanınmamaktaydı.
Quechua topluluğundan yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olan Castillo, seçime Marksist-Leninist bir programı olan Özgür Peru Partisi’nin adayı olarak girmiştir. Ancak bu partinin üyesi değildir.
Şili siyasetinin geleneksel sol kanadını temsil eden Veronika Mendoza ise JPP İttifakı içinde yüzde 8 oy toplayabildi.
İkinci tura çıkan diğer aday, yüzde 13’lük oyla Alberto Fujimori’nin kızı Keiko’dur; aşırı sağı temsil etmektedir. Keiko Fujimori 2011 ve 2016 seçimlerinde de ikinci tura çıkmış; yenik düşmüştü. 17 milyon dolarlık bir “kara para aklama suçlaması” nedeniyle yargılanmaktadır; on altı ay tutuklu kalmıştır. Babasının simgelediği anti-komünizm / neoliberalizm bileşkesini sahiplenmektedir ve on yıllık baskıcı, kanlı bir dönemin birikimi olan tepkilerin de hedefidir.
Farklı bir sosyalist
Pedro Castillo’nun inançlı bir Hristiyan olduğunu; yetiştiği çevrenin yaygın değerlerini benimsediğini öğreniyoruz. Kürtaja, aynı cinsten evliliklere karşıdır. Kadın ve çevre sorunlarına öncelik vermemektedir. Veronika Mendoza’nın temsil ettiği Peru solu açısından tutucu değerler…
Ancak, bu özellikler Castillo’yu başkan adayı yapan partinin, Özgür Peru’nun sosyalist programı ile çatışmaya sürüklememiştir. Seçim kampanyasında Peru kapitalizmine ve neoliberal politikalara karşı etkili eleştiriler yönelttiği anlaşılıyor.
Seçim programı, kısa vadeli hedefleri içeriyor: Yeraltı kaynaklarında kamu denetimi, köylü işletmelerini sahiplenen toprak ağalarını hedefleyen bir toprak reformu, özellikle eğitime dönük sosyal harcamalarının artırılması, 1992 tarihli Fujimori Anayasası’nın bir Kurucu Meclis tarafından değiştirilmesi (JACOBIN, 15, 18 Nisan, 1 Haziran 2021)…
Kısa dönemde sermayenin tahakkümünü sadece hafifletmeyi hedefleyen ılımlı bir program…
'En kirli seçim kampanyası'
Yoksul, kırsal bölgelerden topladığı oylarla Nisan’da ilk sıraya yerleşen köy öğretmeni Castillo, ikinci turda Fujimori-karşıtı kentli, orta sınıf seçmenlerin desteğini alabilecek miydi?
Bu olasılığı önlemek için Keiko Fujimori’nin Nisan-Haziran 2021’de “Peru tarihinin en kirli kampanyasını” yürüttüğü belirleniyor (Telesur, 5 Haziran).
Bu kampanyada Pedro Castillo, “Aydınlık Yol gerilla terörünün destekçisi; ülkeyi Venezuela ve Küba’ya benzetmeyi hedefleyen bir komünist” olarak suçlandı. Bu suçlamalara rağmen anketler, Castillo’yu hâlâ 4,4 puan önde göstermekteydi (Bloomberg, 21 Mayıs). Fujimori-karşıtı kentli orta sınıflar henüz fazla etkilenmemişti.
“Belirleyici” bir olay gerekiyordu; gerçekleşti; 24 Mayıs’ta Peru Savunma Bakanlığı tarafından duyuruldu: “Aydınlık Yol hareketinden bir hizip, Miguel del Ene kasabasında on dört erkek, kadın ve çocuk öldürdü; olay yerinde örgüt broşürleri bulundu” (New York Times, 24 Mayıs). Terör haberi, umulan sonucu verdi; bir haftada Catillo ile Fujimori arasındaki oy farkı 0,9 puana daraldı (Bloomberg, 28 Mayıs).
Ne var ki “terör olayının aidiyeti” şüphelidir. Katliam öncesinde Fujimori ekibi sözü geçen bölgede terör saldırılarının beklendiğini duyurmuştu. Cinayetlere ilişkin ilk fotoğraflar medyaya Fujimori’nin danışmanı Rospigliosi tarafından dağıtılmıştı (EFE, 27 Mayıs).
Aynı kaynak, emekli Savunma Bakanı Otalora’nın ve suç örgütleri uzmanı Antezana’nın da “resmî” senaryoya ayrı ayrı karşı çıktıklarını açıklıyor: Bunlara göre Aydınlık Yol, ideolojik, politik ve askerî bir örgüt olarak 2012’de son bulmuş; kalıntıları, uyuşturucu çetelerin hizmetine girmiştir. Son cinayetlerde “terörizm değil, kiralık katiller söz konusudur”. Bir uyuşturucu çetesi “birileri” tarafından kiralanmıştır. Olsa olsa Fujimori kampanyasını desteklemek için…
Finans kapitalin ve Peru burjuvazisinin tepkileri de devreye girdi. Financial Times’ın 31 Mayıs tarihli bir haberinin başlığı anlamlıdır: “Başkanlık seçiminde katı-sol’un zafer olasılığı: Peru seçkinleri panik içinde…” Devamında, Peru’nun ulusal parası sol’un dolara karşı düşerek dibe vurduğu; varlıklı Peru’luların son yirmi yılın en hızlı sermaye kaçışını başlattıkları açıklanıyordu.
Seçimi Pedro Castillo kazanıyor
Dünya sınıf mücadelelerinin yoğunlaştığı coğrafya Latin Amerika’dır. Ben de Latin Amerika ülkelerini izlemeye, aktarmaya çalışıyorum. Önceki iki haftada Kolombiya ve Şili; bugün de Peru…
Kolombiya gibi Peru da “orta büyüklükte, orta halli” bir ülke sayılabilir. Nüfusu 33 milyon; kişi başına düşen millî geliri 6000 dolar civarında…
Peru’da 6 Haziran 2021’de Başkanlık seçiminin ikinci turu tamamlandı; sağ ve sol uçlardan iki aday yarıştı. Öncesine, sonuçlarına göz atalım; yorumlayalım.
Seçim arifesi: Sol’un marjinalleşmesi
Peru Başkanlık seçiminin arifesine daha önce göz atmıştım (Latin Amerika Solu ve İki Seçim, Sol Haber, 9 Nisan 2021). Bir bölümünü aktarıyorum:
“On bir yıl boyunca ülkeyi yöneten; 2001’de parlamento tarafından azledilen; yolsuzluk, yargısız infaz suçlamalarından 25 yıla hapse mahkûm olan Alberto Fujimori’nin ağır mirası iki alana yansımıştır: Bir kere yolsuzluk, siyasete yerleşmiş; siyasetçilerden nefret yaygınlaşmıştır.”
“İkinci yansıma, Peru siyasetinin Sol’dan korkusu olmuştur. Her renkten sol, terörizmi desteklemek suçlaması ile lekelenmekte; aklanma, savunma konumuna sürüklenmektedir. Bugünkü Türkiye’yi andıran, hazin bir siyasal ortam...”
“Başkanlık seçimine solcu bir programla katılan Veronika Mendoza 2016 seçimlerinin ilk turunda yüzde 18 oyla üçüncü sırada yer almıştı. Bu seçimde ikinci tura çıkmasının Peru solu için bir dönüm noktası olabileceği düşünülüyor.”
Fujimori yıllarında Aydınlık Yol gerillalarıyla mücadelenin kanlı bilançosu, sol siyasetin marjinalleşmesine yol açmıştır.
İlk turda sürpriz: Sosyalist bir köylü öne çıkıyor
Başkanlık seçiminin ilk turu beklenmedik bir sonuç verdi. Seçmenler çok sayıda aday arasında dağıldı; ilk sırayı yüzde 19’luk oyla bir köy öğretmeni Pedro Castillo aldı. 2017’de Öğretmenler Sendikası’nın bir grevinde öne çıktığını öğreniyoruz. Siyaset çevrelerinde ise hiç tanınmamaktaydı.
Quechua topluluğundan yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olan Castillo, seçime Marksist-Leninist bir programı olan Özgür Peru Partisi’nin adayı olarak girmiştir. Ancak bu partinin üyesi değildir.
Şili siyasetinin geleneksel sol kanadını temsil eden Veronika Mendoza ise JPP İttifakı içinde yüzde 8 oy toplayabildi.
İkinci tura çıkan diğer aday, yüzde 13’lük oyla Alberto Fujimori’nin kızı Keiko’dur; aşırı sağı temsil etmektedir. Keiko Fujimori 2011 ve 2016 seçimlerinde de ikinci tura çıkmış; yenik düşmüştü. 17 milyon dolarlık bir “kara para aklama suçlaması” nedeniyle yargılanmaktadır; on altı ay tutuklu kalmıştır. Babasının simgelediği anti-komünizm / neoliberalizm bileşkesini sahiplenmektedir ve on yıllık baskıcı, kanlı bir dönemin birikimi olan tepkilerin de hedefidir.
Farklı bir sosyalist
Pedro Castillo’nun inançlı bir Hristiyan olduğunu; yetiştiği çevrenin yaygın değerlerini benimsediğini öğreniyoruz. Kürtaja, aynı cinsten evliliklere karşıdır. Kadın ve çevre sorunlarına öncelik vermemektedir. Veronika Mendoza’nın temsil ettiği Peru solu açısından tutucu değerler…
Ancak, bu özellikler Castillo’yu başkan adayı yapan partinin, Özgür Peru’nun sosyalist programı ile çatışmaya sürüklememiştir. Seçim kampanyasında Peru kapitalizmine ve neoliberal politikalara karşı etkili eleştiriler yönelttiği anlaşılıyor.
Seçim programı, kısa vadeli hedefleri içeriyor: Yeraltı kaynaklarında kamu denetimi, köylü işletmelerini sahiplenen toprak ağalarını hedefleyen bir toprak reformu, özellikle eğitime dönük sosyal harcamalarının artırılması, 1992 tarihli Fujimori Anayasası’nın bir Kurucu Meclis tarafından değiştirilmesi (JACOBIN, 15, 18 Nisan, 1 Haziran 2021)…
Kısa dönemde sermayenin tahakkümünü sadece hafifletmeyi hedefleyen ılımlı bir program…
Peru’nun 2021 Başkanlık seçiminin ikinci turunda temsilî demokrasilerde nadiren rastlanan bir durum gerçekleşti: Sosyalist ve faşist iki siyasetçiden biri seçilecektir.
Keiko Fujimori’nin “faşist” kimliği, öncelikle babasının siyasal mirasını benimsediği için geçerlidir. Seçim kampanyasında büyük burjuvazinin desteğini garantiye aldı; anti-komünist bir platforma öncelik verdi. “Terörizm” şantajının kan dökerek güçlenmesinde herhalde katkısı vardır.
Sosyalist solu ise Marksist-Leninist Özgür Peru Partisi’nin adayı, köylü öğretmen, Pedro Castillo temsil etti… Kampanyasında sınıfsal bir söylem sürdürdüğünü öğreniyoruz. Seçmen desteği, yoksulluğun ağır bastığı kırsal Peru’da yoğunlaştı. Büyük kentlerde Fujimori’nin gerisinde kaldı. “Kirli kampanya” etkili oldu; ama belirleyici değil…
Bu iki uç seçenek karşısında on yedi milyonu aşkın Peru seçmeni tam ortadan ikiye ayrıldı. Oyların yüzde 99,8’i sayıldığında Castillo’nun payı %50,2 olarak belirlendi; 72.000 oyluk “kıl farkı” ile seçimleri kazandığı duyuruldu. Fujimori itiraz edecektir. Devlet aygıtının ve Seçim Kurulu’nun desteğine güvenmektedir.
Castillo’nun başkanlığı kesinleşirse Peru, Latin Amerika’nın solcu iktidarlarına katılmış olacak mı?
Belli değil. Zira, Özgür Peru Partisi 130 üyeli parlamentoda 37 temsilci ile azınlıktadır. Parlamento, on partiye dağılmıştır. Son üç yılda Peru, görevden alınma, istifa nedenleriyle dört Başkan değiştirmiştir. Castillo’nun, anayasayı bir Kurucu Meclis ile değiştirme önerisini parlamentodan geçirmesi güçtür. Görev süresini tamamlayabileceği belirsizdir.
Yine de, son otuz yılda giderek marjinalleşen Peru Solu, emekçilerin sorunlarını, özlemlerini sahiplenen bir köylü liderle iktidara adım atmıştır. Dünya sınıf mücadeleleri açısından iyi bir haber…
soL / 11.06.21