Beyrut'un en büyük limanında bu ayın başında yaşanan patlamayla sarsılan Lübnan halkı aynı zamanda ekonomik krizle boğuşurken yozlaşmış yönetime karşı öfke de sürüyor. 172 kişinin hayatını kaybettiği ve 6 binden fazla kişinin yaralandığı patlama sonrası protestolar devam ederken yurttaşlar istifa eden hükümet yerine alternatif yönetim tartışmaları yürütüyor.
Ülkede yaşanan gelişmeleri, iç savaş deneyimine ve güçlü geleneğe sahip olan Lübnan Komünist Partisi’nden Gençlik Merkez Komite üyesi Raghid Fadia Jureidini ile konuştuk. Ülkedeki protestolarda yer alan Jureidini, mevcut sistemin kriz ürettiğini, "emekçilerin çıkarlarını önceleyen" bir hükümetin kurulması gerektiğini vurguluyor.
►Beyrut’ta şu an insani durum nasıl?
Ekonomik kriz sonrası yaşanan döviz sıkıntısı ve hiperenflasyon nedeniyle Lübnan’da asgari ücret 100 dolar seviyesine düştü. Patlama işleri daha da kötüleştirdi. Bunlara rağmen alanda gıda ve hijyen paketleri dağıtan binlerce gönüllü var. Bu gönüllüler yeniden inşa için de çalışıyor. Hükümetin Beyrut’ta olağanüstü hal ilan etme kararıysa, şehirde ordunun tüm karar alma süreçlerine dâhil olması anlamına geliyor.
►Patlamada sabotaj ihtimali var mıydı? "İsrail ve emperyalist devletlerin patlamayla bir ilgisi olabilir" iddialarına nasıl bakıyorsunuz?
Şimdiye kadar bize ve halka ulaşan bilgiler neticesinde katliamın arkasında bulunan gerçek nedeni hâlâ net olarak doğrulatabilmiş değiliz. Emperyalist devletler ve İsrail Lübnan için her zaman tehdit olmuştur; Lübnan’a karşı yabancı bir saldırı olasılığını asla göz ardı edemeyiz. Ancak Lübnan hükümetinin ihmalkârlığının feci sonuçlara yol açtığı orada. Artık herkes kimi bakanların ve devlet yetkililerinin ülkenin en büyük ve önemli limanında 2 bin 755 ton amonyum nitratın saklandığını bildiklerinden haberdar. Öncelikle, yozlaşmış ve başarısız yönetim sistemi bu patlamadan sorumlu tutulmalıdır. Bunun dışında katliama başka kimlerin karıştığı henüz tespit edilememiştir.
Halk radikal değişiklik istiyor
►Patlamadan sonra gerçekleşen protestolar ve bu protestolar sonucunda Lübnan hükümetinin istifa etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
8 Ağustos Cumartesi günü Şehitler Meydanı’nda Covid-19 salgının başladığından beri gerçekleşen en büyük protestolar yapıldı. Polis şiddeti yoğun biber gazı kullanımı ve yakın mesafeden plastik mermi kullanımıyla aşırı bir şekilde kendisini gösterdi. Gösteriler halkın ve örgütlerin dayanışma içinde sokaklara çıkarak sokakları temizlemesi, yiyecek dağıtması ve ihtiyaç duyulan tıbbi yardımlarda bulunması sonrası başladı. Krizin boyutu düşünüldüğünde hükümetin faciaya verdiği tepki yargı ve adli soruşturma açısından düşük seviyede kaldı. Orduya ayrıcalıklı yetkiler verilerek olağanüstü hâl uygulandı. Bu durum gelecekteki gösterileri etkileyecek. Sistem çelişkileri ve başarısızlığı dolayısıyla insanları hayal kırıklığına uğratmaya devam edecek. İstifa eden hükümetin işleyişi ortadaydı. 17 Ekim 2019’dan bu yana Lübnan halkı, Lübnan’ın yönetim biçiminde değişikliklerin yanı sıra süregelen finansal çöküşe, hiperenflasyonlara ve devalüasyonlara yol açan ekonomi politikalarında radikal değişiklik talep ediyor.
►Ülkelerin patlama sonrası Lübnan’a gösterdiği ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Patlamanın ardından birçok yabancı güçten Lübnan’a yardım etme konusunda ‘yoğun’ ve ‘ani’ ilgi gördük. İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar patlama soruşturmasında doğrudan yer alacaklar. (FBI da soruşturmada yer alacak) Bu emperyalist müdahaleler bölgede uzun süredir ortaya atılan neoliberal politikaları korumak ve ona hizmet etmek için gerçekleşiyor.
►Patlamanın ardından Lübnan siyasetini ve ekonomisini neler bekliyor?
Lübnan’ın yaptığı ithalatın yüzde 80’ninin bağlı olduğu bir limanda bu patlama meydana geldi. Limana bu bağlılık devam eden finansal krizin nedenlerinden biri ve limanın yıkılması durumu daha beter hale getirecek. Limanda bulunan 15 bin tahıl stoku tamamen tahrip oldu. Zararın 15 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Zaten borç ve mali kriz içinde bulunan bir ülke için bu durum vaziyeti daha feci hale getiriyor. Egemen sınıflara yöneltilen öfke ve hayal kırıklığı 17 Ekim ayaklanmasını örgütlü siyasi eyleme dönüştürme potansiyeline sahip. Uluslararası aktörler, Lübnan ekonomik kriz içindeyken Lübnan’ı destekleme konusunda isteksiz olsalar da patlama onları tekrar sahneye çıkardı ve küresel bölünmenin Lübnan siyasetine yansımasını güçlendirdi.
Bağımsız hükümete ihtiyaç var
►Lübnan Komünist Partisi’nin politikaları nelerdir? Parti hangi değişiklikleri talep ediyor?
Partimiz, başkentin en önemli limanının bir ‘saatli bomba’ üzerine oturduğu gerçeğini görmezden gelen ülkedeki siyasi güçleri kınadı. Sistem bu felaketin gerçekleşmesinde sorumludur. Lübnan Komünist Partisi her zaman siyasi sistemle mücadele etmiştir ve asla herhangi bir hükümetin parçası olmamıştır. Egemen sınıflara karşı mücadele patlama sonrası yükselişe geçti. Parti bundan dolayı diğer siyasi güçlerle ve eylemcilerle birlikte tartışmalar yürütüyor. Egemen sınıflardan bağımsız bir hükümete her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. 90’lı yıllardan beri ülkeyi yöneten oligarşiye ve bankalara karşı radikal siyasi değişiklikler gerçekleştirecek yeni bir hükümet istiyoruz. Bu hükümet ülke ekonomisini bankacılık sektörüne, turizme ve dolar getiren gurbetçilere bel bağlamaktan kurtaracak ekonomik planları hayata geçirecektir. Üretime ve tarıma daha fazla dayanan, ithalat ve ihracat arasındaki açığı azaltan ve emekçilerin çıkarlarını önceleyen bir hükümetten bahsediyorum. Bu hükümet Lübnan siyasi yapısında derin değişikliklere zemin hazırlayacaktır.
Oğuzcan Ünlü - BirGün / 23.08.20