Haftalardır gündem G-7, NATO, liderler arası görüşmeler, Afganistan, Libya konularına kilitlenmiş durumda. Bu yoğun gündemin gölgesinde kalan ancak yakından izlenmesi gereken gelişmelerden biri İsrail’de yaşanıyor.
Yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, taciz dahil birçok suçlamanın hedefinde olan eski Başbakan Benjamin Netanyahu İsrail’i bir seçimler döngüsüne sokmuştu. 2 yılda 5 kez sandığa giden İsrailliler durumdan şikayetçiydi ancak seçim yarışlarında ne Netanyahu’yu alt edecek sonuçlar çıkıyordu ne de Netanyahu bu döngüyü kırabilecek bir hükümet kurabiliyordu.
Netanyahu’nun 12 yıllık iktidarı 8 partinin Değişim Koalisyonu adı altında birleşmesi ile sona ermiş oldu.
Bir köşe yazısında, İsrail Parlamentosu’nda güven oyu da alan Değişim Koalisyonu içindeki her bir partinin ayrı ayrı profilini detaylandırmak mümkün değil. Ancak genel olarak her bir hareketin çizgisinin, vizyonunun ve temel ilkelerinin bir diğeri ile çelişecek kadar farklı olduğunu söylemek mümkün. Netanyahu kısırdöngüsünü kırmak için birleşen bu hareketlerin kurduğu hükümete kısa ömür biçenlerin çoğunlukta olmasının sebebi de bu derin farklılıklar.
Koalisyon içindeki en çarpıcı parti şüphesiz İsrailli Araplardan Mansur Abbas liderliğindeki Ra’am.
Koalisyonu oluşturan partilerin birleşme kararının henüz İsrail ile Filistin direniş örgütleri arasında çatışmalar devam ederken alındığını hatırlatmakta da fayda var. Ki, o çatışmalar da Batı Şeria’daki Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinli ailelerin zorla tahliye edilmesi kararı ile patlak vermişti.
İsrail-Filistin krizinin de müzakerelerinin de en ağır ve çetrefilli başlığı yerleşim birimleri inşası ve Filistinlilerin evlerinin ellerinden alınıp İsraillilere verilmesini sağlayan imar yasası.
Ra’am partisinin ve Mansur Abbas’ın öne çıkan taleplerinin başında da bu imar yasasında Filistinlilerin mağduriyetlerinin giderilmesini sağlayacak yeni düzenlemeler yapılması.
Koalisyon içinde Başbakan Naftali Bennet dahil ‘İsrail sağına yakın’ çizgideki siyasetçilerin Ra’am partisinin bu talebini ne kadar benimseyecekleri veya daha da önemlisi kendi seçmen kitlelerine nasıl kabul ettirecekleri meçhul.
Diğer taraftan Netanyahu her ne kadar bölgenin ve İsrail’in hatırı sayılır bir kesiminin nefret ettiği bir profil olsa da koalisyon daha göreve başlamadan “muhalefette bir Netanyahu” senaryoları tartışılmaya başlandı.
Netanyahu iktidardan gitse de İsrail siyasetinden çekilmesi veya 12 yıllık iktidarı döneminde inşa ettiği söylemlerin, politikaların, ittifakların silinmesi hiç kolay olmayacak.
Koalisyonun tek sorunu farklı ideolojiler ve taleplerle kendini var etmiş hareketlerden oluşması değil!
Ra’am Partisi’nin ve Mansur Abbas’ın Filistinliler üzerindeki etkisi kadar bölge ülkeleri tarafından ne kadar ciddiye alınacağı da koalisyonun ömrünü uzatacak/kısaltacak faktörler arasında.
İsrail’de bunlar olurken Mahmut Abbas liderliğindeki Filistin hükümetine yönelik tepkiler de iyice alevlendi. Abbas yönetimi uzun süredir eleştirilerin hedefindeydi ancak muhalif kimliği ile tanınan Nizar Benet’in Filistin hükümetine bağlı güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi Abbas’ın “Filistinlilerin aleyhine İsrail güvenlik birimleri ile işbirliği yapmak” gibi suçlamalarla epey sarsacak gibi görünüyor.
Nizar Banat’ın Filistin yönetimine yönelik en dikkat çekici suçlamalarından biri “İsrail güvenlik güçleri Filistinlilere saldırırken ortalıkta görünmeyen Filistin Hükümeti polisi muhaliflere saldırmaktan çekinmiyor” şeklinde idi!
Diğer tarafından Mısır ve BM arabuluculuğunda İsrail ile ateşkes anlaşması yapan Gazze’deki direniş örgütlerinin başında gelen HAMAS bölge ülkelerinden destek arayışında.
HAMAS’ın politik büro şefi İsmail Haniye Mısır dahil birkaç bölge ülkesini de kapsayan ziyaret turuna Lübnan’dan başladı ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile görüştü. Böyle bir görüşmenin gerçekleşmesi başlı başına kayda değer olsa da Haniye’ye Lübnanlı diğer siyasi liderlerin ve Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerinin ne diyeceği önemli.
İsrail ile Gazze arasında yapılan ateşkes anlaşmasının kırılgan olduğuna dair de epeyce yorum var bölge basınında.
En son çiçeği burnunda koalisyon hükümeti Gazze’de tutuklu olan 2 canlı, 2 ölü İsrail askerine dair bilgiye karşılık Gazze’nin yeniden imarına izin verilebileceğini söylemişti.
Haniye bu teklife Lübnan’dan, “savaşarak kazandığımızı masada konuşarak kaybetmeyeceğiz” şeklinde tercüme edilebilecek bir cevap verdi.
Ancak HAMAS dahil küçüklü büyüklü bütün direniş örgütleri ile Gazze’nin topyekun kuşatma altında olduğu, her çatışma ve savaş sonrası durumun daha da ağırlaştığı bir gerçek!
İsrail-Filistin meselesinde ve Filistinli grupların kendi aralarındaki neredeyse bütün krizlerde arabulucu rolü üstlenen Mısır’ın İsrail’in yeni koalisyon hükümetine yaklaşımı Filistin direniş örgütleri açısından bağlayıcı olacak.
Haniye’nin destek turuna çıktığı günlerde İsrail’deki koalisyon hükümetinin başbakanı Bennet ile Mısır lideri Sisi’nin yaptığı telefon görüşmesi oldukça dikkat çekici. Basına yansıdığı kadarıyla görüşmede, Gazze’deki İsrail askerlerinin serbest bırakılması ve İsrail-Gazze arasındaki ateşkesin kalıcı hale getirilmesi gibi konular konuşulmuş. Ayrıca iki tarafın da ‘en kısa sürede yüz yüze görüşmek istediği’ vurgulanmış.
İsrail’de yeni hükümet kurulduğu duyurulduğundan beri Arap dünyasında en çok yorum yapılan sorulardan biri şu; yeni hükümetin dış politikası Netanyahu döneminden farklı olur mu?
En azından Arap ülkeleri ile normalleşme sürecinin aynen devam edeceğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim, koalisyon hükümeti güvenoyu aldıktan hemen sonra yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Yair Lapid Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Aslında bu ziyareti Netanyahu’nun yapması planlanıyordu ancak Netanyahu gidemese de Abu Dabi’de elçilik/Dubai’de konsolosluk açmak gibi hedefler değişmedi.
Velhasıl, İsrail’deki koalisyon hükümetinin oldukça kırılgan bir zemin üzerinde durduğu ve koalisyon üyelerinin fikir ve hedef farklılıklarının hükümetin ömrünü oldukça kısaltabileceği açık. Koalisyon içindeki Filistinlilerin bütün Filistinlilerin temsilcisi olup olmayacağı da meçhul. Ancak bütün bunlar olurken Filistin tarafının kendi aralarındaki çatlakların bir siyasi yol haritası hazırlamaktan çok uzak olduklarını bir kez daha gösterdi.
Mevcut duruma bakılırsa, Netanyahu dönemi bitmiş olsa da Filistinliler açısından değişen pek bir şey yok!
Evrensel / 01.07.21