Haberlerden de izlemiş olmalısınız. Metin Lokumcu’nun ölümü üzerine yapılan resmi değerlendirmelere güven duymayan avukatların başvurusu ile tam on bir yıl önce Türk Tabipleri Birliğinin o dönemde yönetimde olan Merkez Konseyinin görevlendirdiği heyetin içinde ilgili uzmanlık alanlarından meslektaşlarımla hazırladığımız raporu anlatmak için duruşmaya Trabzon’a gitmiştim. İki hafta öncesinde tahliye kararı ile beni şaşırtan, ceza kararı ile indirimli olsa da yanıltmayan bir ağır ceza mahkemesi deneyiminin ardından, farklı bir pozisyonda, bu kez tanık bilirkişi olarak nasıl bir deneyim yaşayacağımı merak etmekteydim doğrusu. Terör örgütü ile iltisaklandırılan bir bilirkişiye nasıl bakacakları, kolluk görevlilerinin avukatlarının yaklaşımının nasıl olacağı sorularıyla gün boyu kah koridorlarda, kah baro odasında sıramın gelmesini bekledim. Anlatacaklarım hayli teknik olduğundan, daha anlaşılır kılabilmek amacıyla görsellerden de yararlanarak bir sunum hazırlamıştım. Elbette heyet beni dinlemek istemeyebilir, dinlese dahi sunum yapma olanağı vermeyebilirdi. Oysa tam tersi oldu. Gün boyu süren ifadelerin ardından, tarafsızlığımı koruma adına o saate dek dışarıda beklettikten sonra 15.15’te beni davet ettiler içeri. Heyetin başkanı zaman zaman sorularıyla anlattıklarımı açıklamamı istemek dışında bir saat boyunca yaptığım sunumu ilgiyle izledi. Ardından sorduğu sorular da anlattıklarımı daha anlaşılır kılma çabamı destekler nitelikteydi. Kolluk görevlilerinin avukatları da ilgiyle izlediklerini, notlar aldıklarını gösteren, yerinde ve anlamlı sorularla katkı sundular sonraki bir saat boyunca. İltisaklandırıldığım davada beyanımın kör bir kuyuya atıldığı, kurduğum cümlelerin hiçbir ağırlığı olmadığı duygusundan, “sen-siz” hitabı tartışmasının yakışıksızlığından arındırdı beni bu duruşmada yaşadıklarım, hiçbir sözün boşa gitmediği hissini yaşattı. Kendilerine yalnız bu nedenle dahi teşekkür borçluyum.
On bir yıl önce görevlendirildiğimizde avukatların paylaştığı belgeler, otopsi görselleri ve görevlendirildiğimiz heyetteki meslektaşlarımızla yaptığımız tartışmalar, okuduğumuz bilimsel yayınlar bizler için çok öğretici olmuştu. Göz yaşartıcı gazların etki mekanizmaları, buradan yola çıkarak koruyucu yöntemler de dahil pek çok bilgiyi derleme, yeni yöntemler önerme olanağı bulmuştuk. Sonraki göz yaşartıcı gaz kullanım yoğunluğu yaşadığımız yıllarda dünyanın pek çok yerinde o bilgiler paylaşıldı, kılavuzlar hazırlandı. Ölümcül olmayan silahlar kapsamında değerlendirilen bu kimyasal gazlar zaman içinde başına “az” sözcüğü eklense de, öldürücü kabul edildi, kullanım yer ve yoğunluğu dikkate alınarak yasak kimyasal silah kapsamına alındı. Dünya Tabipler Birliği kullanılmaması gerektiği yönünde tavsiye kararı çıkardı.
Tam da o nedenle, duruşma öncesi yaptığım açıklamada kendisi de bir öğretmen olan Metin Lokumcu’nun bize öğrettiklerinden dem vurmuş ve heyete ondan öğrendiklerimizi öğretmeye geldiğimi beyan etmiştim. Ölümü, ölümünün ardından otopsisinde gözlenenler ve otopsi sürecinde kısmen eksik ve yanlış değerlendirilse de bizlerin görebildikleri bize öğretmişti. Otopsi uygulamaları özellikle ölenlerin yakınları tarafından pek hoş karşılanmasa, zorunluluk hali mutsuz olmalarına neden olsa da tıbbın en öğretici ve aslında geride kalanlar, yaşayanlar için de koruyucu ve tedavi edici hekimlik uygulamaları adına benzersiz bir deneyim ve bilgi kaynağıdır. Her otopside, otopsiyi ben yapmasam bile fotoğrafları, videosu ve tanımlanan değişimlerden öğrendiklerimle ölenin insanlığa ve hekimliğime kattıkları için şükran duygusu dolar içime.
Mahkeme salonunda ilgiyle beni dinleyen, çok yerinde sorular soranların tümüne de benzer bir katkısı olduğunu umuyorum. Metin Lokumcu öğretmenliğe devam ediyor hâlâ, biz de öğrenmeye... Ölümle öğrenmek zorunda kalmayacağımız, bugüne dek öğrendiklerimizin yettiği günlerimiz olsun!
Evrensel / 30.01.23