Türkiye yeniden ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı bir operasyon düzenlemekten söz ediyor. Olası operasyonun zamanlaması ve yeri konusunda sürekli spekülasyon yapılıyor. ABD ve Rusya yeni bir operasyona sıcak bakmasa da içeride gittikçe sıkışan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmek için yeni bir saldırıyı göze alır mı? Kuraklık ve koronavirüs pandemisinin etkileriyle boğuşan Kuzeydoğu Suriye halkı Türkiye’nin drone saldırıları ve operasyon tehditleriyle iyice bunalmış vaziyette. Olumsuz ekonomik koşullar ve artan istikrarsızlık IŞİD’e yeniden filizlenme imkanı sunuyor. Öte yandan Türkiye’nin Irak Kürdistanı’nda PKK’ye yönelik kesintisiz operasyonları SDG Genel Komutanı Mazlum Kobane’nin ABD ile birlikte aracılık ettiği Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasındaki müzakereleri sekteye uğrattı.
Bu puslu havada SDG Genel Komutanı Mazlum Kobane ile karargâhında görüştük. Türkçe gerçekleşen ve netlik amacıyla hafif redaksiyondan geçen mülakatın tam metni şöyle:
Al-Monitor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden Rojava’ya yönelik tehditlerde bulunuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Rojava'ya yönelik yeni bir operasyon yapacağına dair her gün haberler çıkıyor. Sizce gerçekten böyle bir risk söz konusu mu?
Kobane: Erdoğan her saldırı öncesinde uluslararası güçlerden destek almak için uğraştı. Tehditler savurdu, şu anda da savuruyor, ısrar ediyor ve ısrar etmeye devam edecek.
Bence şimdi de bir operasyon için zemini hazırlamak istiyor. Ne var ki, bu kez mevcut durum eskiye kıyasla değişik. Dengeler değişik. Önceden Türkiye ve uluslararası güçlerle anlaşmalar yoktu; ne Serekaniye [Rasulayn] işgali sırasında ne de Afrin işgali sırasında. Ama şimdi iki tane anlaşma var. Erdoğan ve [Rusya Devlet Başkanı Vladimir] Putin arasındaki Soçi anlaşması. Bir de ABD ile Ankara anlaşması --eski ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in imzaladığı. Bana göre eğer Rusya’nın veya Amerika’nın onayı olmazsa Erdoğan böyle bir adam atmaz. Ve benim bildiğim kadarıyla herhangi onay söz konusu değil.
Al-Monitor: ABD ile Rusya size bu yönde teminat verdi mi?
Kobane: Doğru. ABD bize böyle bir güvence verdi. Resmi olarak bize söylendi. “Türkiye’nin herhangi bir saldırısına karşıyız ve kabul etmeyeceğiz” dendi. Görüştüğümüz ABD yetkilileri Kongre’nin Türkiye’ye yönelik devreye soktuğu yaptırımları da hatırlattılar. Son Erdoğan-Biden görüşmesinde de bize yönelik bir operasyonun kabul edilmeyeceği Türk tarafına iletilmiş.
Ruslar da bize bu yönde Türkiye ile herhangi bir anlaşmalarının olmadığını söylediler. Onların endişeleri ise Türkiye’nin direkt olarak değil, Türk ordusu yerine Türkiye’ye bağlı yerel güçlerin, yani Suriye Milli Ordusu çatısı altında faaliyet sürdüren silahlı grupların bize saldıracağı yönünde. Hatta bugün için tarih verdiler ama bugün de kazasız belasız geçti.
Al-Monitor: Nereye saldıracaklardı?
Kobane: Tel Rifat, Serekaniye ve Gire Spi [Tel Abyad] alanı. Dediğim gibi şu an Türkiye’nin saldırması bu koşullarda olası görünmüyor. Kaldı ki, Ruslar da Türkiye’ye bize yönelik bir saldırının kabul edilemeyeceğini söylediklerini bizlere bildirdiler. Fakat yani Türkiye’ye bağlı güçlerin ne yapacaklarını tam olarak kestiremiyorlar. Onların da herhangi bir saldırılarını kabul etmediklerini ifade ettiler. Ama pratikte ne denli engel olabilecekleri bir soru işareti.
Al-Monitor: O halde Amerika’dan farklı bir yerde duruyor gibi?
Kobane: Hayır. Bu çok önemli bir konu ve doğru anlaşılması lazım. Ruslar böyle bir şeye müsaade etmeyeceklerini fakat buna rağmen Türkiye’nin onayı dışında bu grupların bize saldırabileceklerini ifade ettiler. Fakat bizce Türkiye direkt bu işe girmezse Türkiye’ye bağlı güçler böyle bir operasyon yapamazlar.
Al-Monitor: Dengeler farklı dediniz. Türkiye’nin iç dinamikleri de farklı ve Erdoğan ve AKP Türkiye’de hızla irtifa kaybediyor. Özellikle olumsuz ekonomik koşullar karşısında dikkatleri dağıtmak, gündemi değiştirmek için hatta seçimleri ertelemek için Erdoğan gene de bir operasyonu göze alamaz mı sizce?
Kobane: Bence yapmaması gerekir. Ama karşımızda Erdoğan var, tersi de olabilir. Kendi konumunu güçlendirmek için bize karşı bir yeni operasyon yapabilir. Dolayısıyla biz her ihtimale karşı Erdoğan’ın tehditlerini ciddiye alıyoruz ve gereken tüm tedbirleri alıyoruz. Bir operasyon yapılacakmış gibi davranıyoruz.
Al-Monitor: Bu arada Türkiye’de ilginç bir şey oldu. Ana muhalefet partisi CHP, Kürtlerle bir diyaloga, hatta 2019 yerel seçimlerinde görüldüğü üzere zımni bir ittifaka girdi. Geçtiğimiz günlerde ilk kez Irak Kürdistan bölgesine üst düzey bir heyet yolladı. Daha önemlisi meclise sunulan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’ta iki yıl daha görev yapmalarını onaylayan tezkereye ilk kez “hayır” dedi.
Kobane: İlk defa karşı çıktılar doğru. Erdoğan’ın etrafında mutabakat zayıfladı. AKP-MHP ittifakı da zayıfladı. Bir de uluslararası güçlerin böyle bir operasyona karşı durması CHP’yi cesaretlendirdi diyebiliriz. Bence CHP ilerideki seçimler için de hazırlık yapıyor.
Al-Monitor: Yani Kürtleri yanına çekmek için mi?
Kobane: Doğru ama her halükârda iyi bir sinyal ve önemli bir adım. Ve CHP böyle bir şey yapıyorsa bu da Türkiye içerisindeki dengelerin değiştiğine işaret ediyor. Bu da umut verici.
Al-Monitor: CHP’den bir heyet davet etmek ister misiniz buraya?
Kobane: Olabilir. Bence olumlu da olabilir.
Al-Monitor: Rojava’daki ekonomik koşullar gittikçe ağırlaşıyor. Bir yandan ambargolar, yaptırımlar; diğer yandan korona salgını, bir de üstüne kuraklık ve Türkiye’nin neden olduğu içme suyu sıkıntısı ve de tabii tehditler. Bu koşullarda DAEŞ kendisine yeniden bir zemin bulabilir mi?
Kobane: DAEŞ bütün Suriye’de faaliyette hâlâ. Ve bu olumsuz ekonomik koşullar DAEŞ’e karşı verdiğimiz mücadeleyi etkiliyor.
DAEŞ’in yeniden zemin bulması gittikçe ekonomiye bağlanıyor. Çok fazla işsiz insan var. Fakirlik çok yaygın. Tüm bu faktörler yönetimimizin otoritesini zayıflatıyor. DAEŞ bundan faydalanıyor. Dolayısıyla buradaki uluslararası koalisyon güçlerinin ve teröre karşı mücadele eden tüm güçlerin bu ekonomik durumun iyileşmesi için acilen adım atması gerekiyor. Ekonomiyi düzeltmek terörle mücadelenin en önemli ayağı haline gelmiş durumda. Biz Suriye Demokratik Güçleri olarak bunu açıkça ifade ediyoruz. Biz DAEŞ’e karşı mücadele edeceksek ekonomiye öncelik vermeliyiz.
Al-Monitor: Petrol bu bölge için önemli gelir kaynağı ama Biden yönetimi burada petrol üretip pazarlamak için anlaşma yaptığınız Delta Crescent’ın faaliyetlerini sürdürmesine izin vermedi.
Kobane: Mesele sadece petrol değil. Bizim isteklerimiz petrolle sınırlı değil. Bizim talebimiz Kuzeydoğu Suriye’nin tümünü Sezar yaptırımlarından muaf tutması. Bu konuda resmi bir karar gerekiyor. Buraya gelmek isteyen ve ekonomimize katkıda bulunmak isteyen herkes gelebilmeli.
Al-Monitor: Biden yönetiminin cevabı ne oldu?
Kobane: Olumlu. Şimdiye kadar olumlu.
Al-Monitor: Peki neden icraat yok?
Kobane: Vaatlerini yerine getirmeleri için bekliyoruz...
Al-Monitor: Biden yönetimi sizin Rusya’nın aracılığıyla rejimle anlaşmanızı istiyor. Bir sürü söylenti dolaşıyor ortalıkta. Örneğin, Eldar Halil’in Şam’a gittiği söyleniyor ve rejime ılımlı mesajlar ilettiği iddia ediliyor. Gerçekte neler oluyor?
Kobane: Şimdiye kadar Şam’a müzakere için giden yok. Hatta şimdiye kadar Şam’la ciddi bir müzakere söz konusu değil. Sadece bazı temaslar oldu yoklama niteliğinde ve bu görüşmeler herhangi bir müzakereye dönüşmedi.
Al-Monitor: Bunun temel sebebi nedir?
Kobane: Şam yönetimi buna hazır değil. Her ne kadar 2011 öncesi gibi olmayacak deseler de halen o zihniyetteler. Onlara baskı uygulamak gerekiyor. Karşılıklı güven sorunu var bir de özellikle Şam tarafında.
Al-Monitor: Size “önce Amerika’yla ilişkiyi kesin” mi diyorlar?
Kobane: O da tam değil. Kendileri diyorlar ki “Biz bir devlet içerisinde devlet istemiyoruz. Bir ordu içerisinde ordu istemiyoruz.” Bizim de öyle bir talebimiz yok. Bizim projemiz özerklik ve şu anda yürürlükte. Onlar bir müzakere başlatmak için bu konularda güvence istiyorlar. Amerika’yla ilişkileri kesmemiz öncelikleri değil. Ön şart değil. Onların ön şartları Suriye’nin bölünmez bütünlüğü, bayraktır, sınırdır, cumhurbaşkanıdır, onların egemenliği. Bu konularda güvence istiyorlar bizden. Biz de bu konularda güvence vermeye hazırız. Fakat onlar da bu temelde var olan özerkliği müzakere etmeye hazır olmalıdır.
Al-Monitor: Arap bölgeleri dahil mi buna?
Kobane: Onların da talepleri, istekleri var. Sonuçta o bölgede de bir sorun var. Biz gidip o alanları rejimden almadık. Orası rejime karşı ayaklandı sonra El Kaide geldi, DAEŞ geldi. Biz de gidip o alanları DAEŞ’in elinden kurtardık. Suriye o alanlarla da müzakereye girmeli.
Al-Monitor: Peki Rusya arabuluculukta samimi mi? Yoksa sizin teslim olmanızı ve böylece petrollerden pay almayı mı hedefliyor?
Kobane: Rusya ile iyi ilişkilerimiz var. Aramızda iki yıldır yürüyen sahada pratikte bir anlaşma var. Rusya olmadan bu iş olmaz. Rusya’nın Şam rejimi üstünde etkisi var ve bu son derece önemli. Bence Rusya daha aktif davranabilir. Şam rejimi üzerinde daha fazla baskı kurabilir.
Al-Monitor: Peki neden kurmuyor?
Kobane: Biz de onlara aynı soruyu soruyoruz.
Al-Monitor: İran bu denklemin neresine oturuyor? Neticede Suriye’de önemli bir aktör haline geldi ve tıpkı Türkiye gibi Kürtlerin politik kazanımlarına karşı direnci var. Onlar da çözümün parçası olmalı mıdır?
Kobane: Şu anda burada Şam hükümetinin daveti üzerine resmi olarak Rusya var. Bence esas belirleyici olan Rusya’nın rolüdür. Bence Rusya sonunda bizim arzu ettiğimiz kıvama gelecektir. Başka çareleri yok.
Al-Monitor: Ama bir yandan Türkiye ile de ilişkileri var. Türkiye’yi de dengede tutması lazım, özellikle İdlib temelinde. Ve bildiğiniz gibi sürekli dillendirilen senaryoya göre Türkiye’nin İdlib’de vereceği tavizler karşılığında Rusya da sizinle ilgili Türkiye’ye tavizde bulunacak.
Kobane: Bence bu noktadan sonra bu mümkün değil. Yeni olan da budur. Rusya, Suriye topraklarının Türkiye tarafından da fazla işgal edilmesini istemiyor ve hatta bize resmi olarak söyledikleri de bunu Türkiye’ye ilettikleridir.
Al-Monitor: Diğer yandan sizin kaderinizi etkileyebilecek gelişmeler yaşanıyor. Başta Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzeri birtakım Arap ülkeleri Esat rejimini yeniden meşrulaştırmak istiyor. Arap Birliği’ne dönüşünü sağlamak için lobi yapıyor. Esad’ın bir yere gideceği yok artık. Buna katılıyor musunuz?
Kobane: Katılıyorum.
Al-Monitor: Endişelenmiyor musunuz?
Kobane: Bizim için Esad’ın kalması gitmesi o kadar önemli değil. Başkaları için olabilir. Bizim için önemli olan Suriye’nin bütünü ve bizim alanlarımız için bir çözümün bulunmasıdır. Eğer bu çözüm Esad ile olacaksa olsun. Biz buna karşı değiliz ve son 10 yıldır bu tutumu benimsedik.
Kim çözüme hazırsa biz de onunla oturmaya hazırız. Bu bağlamda, Amerika mevcut yaptırımları Suriye’de çözümün aracı haline dönüştürmelidir. Herkes biliyor ki Esad düşmeyecek. Bu yaptırımların temel hedefi Suriye’de bir hedefe ulaşmak olmalıdır.
Al-Monitor: Sizce ABD’nin bir stratejisi var mı bu bölge için? Bunun üzerinde çalışıldığını biliyoruz ancak herhangi bir belge, plan, program yayınlamadı henüz.
Kobane: Bütünlüklü bir planı yok. En azından bize açıklamadılar. Ama dönemsel politikaları var: DAEŞ’le mücadele. Bizim temel isteğimiz ise Amerika’nın buradaki varlığının Suriye’de çözüm için kullanılması ve çözüme ulaşılana dek burada kalmaları.
Ve Suriye’nin bütünündeki sorun çözülmezse bu alanın sorunu da çözülmez. Neticede bu alan Suriye’nin parçası. Şam’sız olmaz. Bu alanın kendi başına, Suriye’nin genelinde bir çözüme ulaşmadan ayakta durması zordur.
Al-Monitor: Çözümün adresi neresi? Cenevre mi? Astana mı?
Kobane: Giderek bu platformlar kredibilitelerini yitiriyorlar. Herkes bu süreçlerden ümidini kesmiş vaziyette. Ben de bir neticeye varılacağına inanmıyorum. Fakat eğer Amerika ve Rusya ve hatta Arap ülkeleri bizimle Şam arasında arabuluculuk için ciddi manâda angajmana girebilirlerse ve belli bir çerçevede bizim ve Şam arasında bir anlaşma sağlanırsa bu, Suriye’nin tamamı için bir çözümün yolunu açabilir. On yıldır mevcut platformlar üzerinden çözüme yönelik bir gelişme kaydedilmediyse biz diyoruz ki “Gelin yeni bir yol deneyelim.”
Al-Monitor: İdlib’i nereye koyuyorsunuz?
Kobane: Bence bundan sonra İdlib de çözülür.
Al-Monitor: Türkiye Suriye’den çekilir mi?
Kobane: Suriye halkları, yönetimi ve uluslararası güçler bir mutabakata varırsa Türkiye çekilmek zorunda kalır. Türkiye’de Erdoğan iktidarı değişirse eğer bunun da mutlak katkısı olur.
Şu an uluslararası güçler ve koalisyon burada var olan özerk yönetimi muhatap almalıdır. Şimdiki ilişkilerimiz sadece askeri. Bu yönetimin yürüttüğü çalışmalar, sosyal, ekonomik, cezaevlerinin idaresi gibi, bunların hepsi teröre karşı mücadelenin direkt bir parçasıdır.
Bu mücadele, Suriye Demokratik Güçleri’yle, yani askeri alanla sınırlı değildir. Bu özerkliğin güçlendirilmesi, siyasi kanadın güçlenmesi, ekonominin güçlenmesi için katkıda bulunulması şart. Uluslararası toplum artık bu yönde bir politika değişikliğine gitmelidir. Sonuçta buradaki halk bu yönetimin performansına bakıyor. Sadece askeri performansına bakmıyor artık. Büyük savaşlar bitti. Temel talebimiz bu ülkelerin yönetimimizi tanımasıdır.
Al-Monitor: Peki bu rejimle ilişkilerinizi daha da germez mi?
Kobane: Rejim zaten hiçbir şeyimizi kabul etmiyor. Buradaki koalisyon güçlerinin de varlığını kabul etmiyor. Rejimin amacı buraya geri dönmek değil. O yüzden bizim için sorun değil.
Bizim siyasi ve askeri gücümüz ne kadar fazla olursa rejime karşı müzakere ederken de elimiz o nispette güçlü olur. Biz çözüm odaklıyız. Dolayısıyla burada bir çelişki görmüyoruz.
Al-Monitor: Aslında ABD siyasi alana girmedi değil. ENKS ile aranızdaki müzakerelere sponsorluk yaptı ama görüşmeler tıkandı. Neden?
Kobane: Ara verildi diyelim. Biz [ABD'nin Suriye Özel Temsilci Yardımcısı David Brownstein’ı] bekliyoruz. Amerika’nın temsilcisi gelirse biz tekrar başlarız.
Bir süre teknik sorunlar yaşandı. Kovid yüzünden gidiş gelişler azaldı. Sonra da Güney Kürdistan düzeyinde sorunlar çıktı, çatışmalar çıktı. Bu da durumu etkiledi. KDP ile PKK arasında gerilim yaşandı. Bu Rojava’yı etkiledi. Fakat bence Türkiye bu görüşmeleri istemiyor. Karşı çıkıyor ve açıkça belirtiyor. Hatta bazı diğer güçler ENKS ile müzakerelerimizi birtakım şartlara bağlamak istiyor.
Al-Monitor: Kürdistan Demokrat Partisi KDP’yi mi kastediyorsunuz?
Kobane: Evet KDP’yi.
Al-Monitor: KDP’nin şartı nedir?
Kobane: Ben de tam anlamış değilim. Bizim için Kürdistan düzeyinde ulusal birlik stratejik bir konudur. Ve bunun için elimizden geleni yapacağız. Ve ısrarlı olacağız bütün engellere rağmen, Türkiye’nin direncine rağmen, üzerimize düşeni yapacağız.
Al-Monitor: ENKS ile anlaşmadan burada seçim yapmanız mümkün mü? Çünkü biliyoruz yerel düzeyde belediye seçimleri yapmak istiyorsunuz.
Kobane: Biz ENKS’yi bir anlaşma yapmaya davet edeceğiz. Olursa iyi olur elbette. Fakat sonuçta ömrübillah bekleyemeyiz. Bu alanda, —Arap bölgeleri dahil— seçim yapmak gerekiyor. Hedefimiz 2022’nin ilk çeyreğinde yapmak. Artık erteleyemeyiz. Biz bu alanları DAEŞ’ten kurtardık. Güvenlik sorunları vardı epey bir süre, özellikle Deyrizor’da. Seçim yapacak zemin yoktu. Ama artık bu biçimiyle bu yapı sürdürülemez. Yerel halkın kendi temsilcilerini, kendi yönetimini seçmesi gerekiyor. Bu bizim için son derece önemli. Biz bu alanları kurtardığımızda biz SDG adına söz vermiştik. “Yönetimi size bırakacağız” demiştik. Bunun en doğru yolu seçim. Şu anda oralarda yöneticiler var ama seçim yoluyla gelmediler. Ve bu yönetimin meşruiyeti için de seçim yapmak önemlidir.
Al-Monitor: Bir de Rojava’da son dönemde yolsuzluk sorunu oluşmaya başladı. Bu konuda sizin özel bir hassasiyetinizin olduğunu biliyoruz.
Kobane: Yolsuzluğun bir sorun olmaya başladığı doğru ve halkın bundan rahatsız olduğu da doğru. Bu konuda soruşturmalarımız sürüyor. Raporlar hazırladık askeri güçlerimizle birlikte. Yolsuzluğa karşı bir mücadele başlattık. Biraz mesafe de kaydettik.
Al-Monitor: Tutuklananlar oldu mu?
Kobane: Çok, onlarca var. Yönetimde yer alan kişiler dahil, kamu malını çalanlar.
Al-Monitor: Burada Abdullah Öcalan ideolojisinden ilham almaya devam ediyorsunuz değil mi?
Kobane: Evet. Bu genel bir durumdur. Doğrudur.
Al-Monitor: Öcalan ideolojisinin önemli ayaklarından biri de ekolojik duyarlılık. Ne var ki, burada çok fazla çöp ve atık var. Öcalan görse herhalde çok kızardı. Niye bu konuda gayret göstermiyorsunuz?
Kobane: Bu ciddi bir yetersizlik, doğrudur. Onun için bu yeni 2022 bütçesinde belediyeler için bütçe ayırdık, çöp ve atık sorununu çözmeleri için. Sonuçta pratik de gerekiyor. Eskiden bu bölgede herkes kendi evinin önünü temizliyordu, çöpünü topluyordu. Bu kültür vardı. Bu savaş bizden çok şey götürdü. Herkes savaşa odaklandı, çevre temizliği ikinci plana itildi. Bizde mahalle örgütleri var, komünler. Onlar da belediyelerle birlikte bu soruna odaklanacaklar.
Al-Monitor: Savaşın yanı sıra bir de Kovid var. Buradaki sağlık yetkilileri Birleşmiş Milletler’in destek konusunda bu bölgede çok yetersiz ve kayıtsız olduğundan şikâyetçi.
Kobane: Bir adaletsizlik var. Bu alan için ayrılan bir aşı kontenjanı vardı. Fakat aşılar ya Şam üzerinden gelecek ya da Irak üzerinden, Rabia kapısı üzerinden ki BM bu konuda taraflarla anlaşmıştı. Fakat Şam aşıları yollamadı. Çok az sayıda geldi. Şam hükümeti ayrıca Irak üzerinden gelmesine de razı olmadı. Ve uluslararası toplum da yeterince Şam’ın üzerinde baskı kurmadı. ABD’nin uğraş verdiğini biliyoruz ancak Şam dışında bir tek Türkiye üzerinden Bab El Hava kapısı üzerinden yardım geliyor.
Al-Monitor: Siz Kovid oldunuz mu?
Kobane: Hayır.
Al-Monitor: Erbil’de Ezidilerin Miri ile görüştüm. “Eğer General Mazlum’u görürseniz lütfen söyleyin Hol kampında kalan kızlarımızı kurtarsın,” dedi bana.
Kobane: Biz şimdiye kadar elimizden geleni yaptık, bundan sonra da yapacağız. Biz baştan beri Ezidiler konusunda çok hassas davrandık. En çok biz kurtardık bu aileleri, çocukları, kızları, kadınları. Fakat DAEŞ onları hâlâ korkutuyor. Ortaya çıkmalarını engelliyor. Korkanlar kendilerini deşifre etmiyor. Kimileri DAEŞ’lilerden çocukları olduğu için ve çocuklarını geride bırakmak istemedikleri için. Çünkü Ezidi toplumu o çocukları kabul etmiyor. Bu toplumsal bir sorun.
Ancak kanaatimce sanıldığı kadar Ezidi kalmadı burada. Bizim kadın güvenlik güçleri araştırmaya devam ediyorlar. Burada bir de Ezidi evi var bu konuyla ilgilenen. Mir’i de buraya, senin aracılığınla buraya davet ediyorum. Kampa gelirse etkisi olur.
Al-Monitor: Son günlerde sizin konumunuza ilişkin sürekli iddialar dolaşıyor birtakım medya kuruluşlarında sizin görevden alındığınıza dair. Ben kiminle konuşuyorum şu anda? Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı’yla mı konuşuyorum?
Kobane: Bundan şüphen mi var? Biz baştan beri bu tür spekülatif haberlere itibar etmiyoruz, önem vermiyoruz, cevap vermiyoruz. Bundan sonra da cevap vermeyeceğiz. Birkaç gün sonra SDG’nin askeri meclisi toplanıyor. Orada gereken mesajları vereceğiz.
Al-Monitor: Ama siz Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı’sınız hâlâ, doğru mu?
Kobane: Evet.
Amberin Zaman - Al-Monitor / 09.11.21