İbrahim Varlı 30 Kasım’da BirGün’de Latin Amerika’daki son gelişmeler üzerine bir yazı yayımlamıştı. Başlığı: “Rüzgâr soldan esiyor, bak işte yaklaşıyor fırtına…”
Doğru tespit. Emperyalizmin bugünlerde sınıf mücadelelerini denetleyemediği ana coğrafya Latin Amerika’dır. Son yıllarda oralarda “soldan yaklaşan fırtına” örnekleri arttı; Varlı da yazısında değindi: Kolombiya, Brezilya, Şili’de halk muhalefetlerinin sürüklediği mücadeleler; Nikaragua, Bolivya, Peru’da iktidarı koruyan, seçim kazanan sol, sosyalist partiler, isimler… Bu son gruba, o tarihte “oy sayımı süren” Honduras’ı da ekledi.
Geçen Pazar günü ise Şili’de başkanlık seçimini solcu Boric kazandı. Bu güzel haber, arkadaşımız Hayri Kozanoğlu tarafından BirGün’de değerlendirildi (20 Aralık 2021).
Varlı’nın listesindeki küçük bir ülke Honduras’tır; ama solcu adayın çok güç koşullardaki zaferi öğretici özellikler taşımaktadır. Göz atalım.
Honduras’ta iki sembolik tarih: 2009 ve 2021…
28 Haziran 2009’da Honduras ordusu, Başkan Manuel Zelaya’yı erken saatlerde pijamaları ile göz altına aldı; bir uçağa bindirdi; Costa Rica’da sürgüne götürdü.
Sonrasında, Latin Amerika’nın geleneksel askerî darbelerinden farklı bir süreç izlendi. Aynı gün Başkan, Honduras Kongresi tarafından görevden alındı. Zelaya’nın katılamayacağı başkanlık seçiminin Kasım’da yapılması kararlaştırıldı.
Darbe, böylece, kâğıt üstünde “sivilleşti”. Sokakta ise Zelaya destekçilerine karşı şiddet, baskı içeren kaba “askerî” yöntemler ödünsüz uygulandı.
Başkan Zelaya’nın Honduras Anayasası’nı değiştirmeyi hedefleyen referandum kararı, darbe vesilesi olarak kullanılmıştı. Gerçek neden ise, Zelaya’nın Venezuela ve Brezilya’nın solcu liderleri (Chavez ve Lula) ile işbirliğine kalkışmasıydı. Latin Amerika üzerinde ABD hegemonyasını frenleyen “pembe dalga”ya Honduras’ın katılması önlenmeliydi. Darbe, bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından da açıkça onaylandı.
Sonraki on iki yılda temsilî demokrasi biçimsel olarak korundu; ama sol muhalefeti fiilen dışlayan düzmece seçimlerle… Bu dönemin iki başkanı, Porfirio Lobo ve Orlando Hernandez, gerici, ABD-yanlısı Ulusal Parti mensuplarıdır. Hernandez, kişisel ve ideolojik özellikleriyle (Bolsonaro-benzeri) faşist bir siyasetçidir.
2009 Honduras darbesi, sonraki yıllarda, Paraguay, Brezilya, Ekvador, Bolivya’daki sol iktidarlara karşı başarıyla uygulanan “sivil darbe” yöntemlerinin “ilk provası”dır.
Kasım 2021’deki Honduras ise, bir başka “sembolik” örnektir: On iki yıl önceki darbenin kurbanı olan Manuel Zelaya’nın eşi Xiomara Castro, hile yöntemlerini engelleyecek ezici (20 puanlık) bir farkla faşist Hernandez’in adayı Nasry Asfura’yı ilk turda yenilgiye uğrattı.
Bu küçük ülkenin 2009 ve 2021 dönemeçlerini, yukarıda sıralanan diğer örneklerle birleştirelim; Latin Amerika sınıf mücadelelerinde lekeli bir dönemin başlangıç ve bitim yılları da vurgulanmış oluyor. Bölgedeki sol iktidarları askerî/sivil karışımı darbelerle devirme, engelleme yöntemleri artık son bulmuştur.
Netameli komşular ve ABD…
10 milyon nüfuslu Honduras, Kolombiya ile Meksika arasına dizilmiş Orta Amerika ülkelerinden biridir. “Netameli” üç komşusu vardır: Guatemala, El Salvador ve Nikaragua… Bu üç komşu, halk ayaklanmaları, bazen sol iktidarlar içinde sınıf mücadelelerini yaşayan ülkelerdir.
1960 sonrasında Honduras, ABD emperyalizmi tarafından askerî bir üs ve anti-komünist bir odak olarak kullanıldı. Karşı devrimciler (“Contra”lar) bu ülkede CIA uzmanları tarafından eğitildi; yönlendirildi. ABD diplomatlarının gözetimi, baskısı sonraki yıllarda da süregeldi.
Zelaya bir röportajda, 2005 seçimi sonrasında hükümeti kurmadan önce ABD büyük elçisi ile görüşmesini aktarıyor. Amerikalı diplomat, tebrik ettikten sonra yeni başkana, “daha sonra okumasını rica ederek” kapalı bir zarf veriyor. İçinde yeni oluşacak Honduras hükümetinin bakanları için büyük elçinin önerdiği isim listesi yer almaktadır. Röportajdan aktarıyorum:
“Listede güvenlik, ekonomi gibi önemli dokuz bakanlık içeriliyordu. Bana bırakılan tercihler, spor, kültür gibi dört bakanlıkla sınırlıydı. Hükümeti ilan etmeden bir süre sonra büyük elçiyle tekrar karşılaştım. Bana verdiği zarfı hatırlattı; ‘Sayın Başkan; bir yorumunuz var mı?’ diye sordu; ‘Yorum yok’ yanıtını verdim.” (Counterpunch, 31 Aralık 2019).
Bu ilk deneyim Zelaya’yı, Chavez ve Lula’dan destek arayışlarına yöneltecektir.
Uyuşturucu ticaretine dayalı bir “suç devleti”
1980 sonrasında Honduras, neoliberal reformların en uç örneklerini hayata geçirdi; özelleştirmelerin sınırsız tutulduğu Güney ülkelerinden biri oldu. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik sistemleri de kervana katıldı.
Sınırsız özelleştirmelerin bir örneği, “İstihdam ve Ekonomik Kalkınma Bölgeleri” (“ZEDES”) başlığı altında oluşturulan yörelerdir. Anayasanın uygulanmadığı, “devlet içinde devletçikler” olarak betimlenen, suç örgütlerinin yerleştiği, para-aklama işlemlerinin yaygınlaştığı karanlık bir dünya…
ABD denetiminde komşu ülkelere silahlı müdahaleleri içeren uzun yıllar; neoliberalizmin yarattığı yoksulluk, işsizlik; uyuşturucu ve silah kaçakçılığının bir geçim biçimi halini alması ile bütünleşiyor. Sonuç, tutucu-gerici siyasetin yerleşmesidir.
Darbe kurbanı Manuel Zelaya da, 2005 seçiminde başkanlığı ılımlı sağ eğilimli Liberal Parti adayı olarak kazanmıştı. Neoliberalizmin halk sınıfları üzerindeki yarattığı yıkım gözlemleri, bu liberal siyasetçiyi adım adım sola yönelten ek bir etken oldu.
Honduras’ın bir “narko-devlet” (uyuşturucu devleti) haline dönüştüğü ileri sürülüyor. Tespit, sol eleştirmenlere değil, New York eyalet savcılığına aittir. ABD’ye uyuşturucu ihraç eden Latin Amerika örgütlerinin Honduras ayağını, başkan Hernandez ailesi denetlemektedir. İlgili davanın dosyasında başkan Orlando 4 no.lu sanıktır. Kız ve erkek kardeşleri Hilda ve Antonio Hernandez’i izleyerek… Küçük birader Antonio, Mart 2021’de kokain ve yasa-dışı silah ticaretinden ömür boyu hapis cezası almıştır.
Bu davanın siyasal sonuçları sorulduğunda Başkan Biden’ın Latin Amerika sözcüsü Juan Gonzales şu yanıtı vermiş: “Şu anda Orlando Hernandez, Honduras’ın seçilmiş başkanıdır. Hükümeti ile birlikte çalışmaktayız ve ortak çıkarlarımızı araştırmaktayız” (BBC News, 9 Mayıs 2021).
Ocak 2022’de Xiomara Castro Honduras başkanlığını devraldıktan sonra uyuşturucu sanığı Hernandez’e karşı Biden yönetiminin tutumu ne olacaktır; bilemiyoruz.
En büyük döviz kaynağı: Göçmen ihracı
Suç devleti Honduras’ın Amerika’ya uyuşturucu ihracı dışında önemli bir döviz kaynağı daha var: ABD’ye “göçmen ihracı”… Manuel Zelaya, Honduras nüfusunun yüzde 10’unun ABD’ye yerleşmiş olduğunu; ülkelerinde kalan yakınlarına yılda 4 milyar dolar gönderdiğini açıklıyor (Democracy Now, 3 Temmuz 2019). Honduras millî gelirinin %16’sı tutarında…
Amerika’daki hemşeriler, yeni göç dalgalarını çekmektedir. Suç örgütlerine katılamayan yoksul Honduras’lılar için, Kuzey’e göç umut kapısıdır.
Trump’ın inşa ettiği sınır duvarının engelleyemediği veya ABD sınırındaki Rio Grande nehrini denetleyen Teksas’lı Rangers’ı aşabilen Latin Amerikalılar arasında Honduraslılar ön saflarda yer almaktadır.
Yeni başkan Xiomara Castro, ülkesinde kökten bir dönüşümün ilk adımlarını atabilirse, bu hazin durum değişmeye başlar mı?
ABD üsleri varken elbette çok güç… Ama, Castro’yu başkanlığa getiren uzun, çetin sürecin ayrıntıları umut vericidir. Darbe sonrasında Manuel Zelaya ve eşi Castro, örgütsüz bir direnme hareketini adım adım anti-faşist bir geniş cepheye dönüştürüp iktidara taşıyabildiler. Her aşamada el yordamıyla devrimci bir bilgelik gösterdikleri anlaşılıyor.
Halk sınıflarının ve seçmenlerin ezici desteği ancak böyle sağlanabilirdi. Öğreticidir ve devamını da izlemeliyiz.
soL / 24.12.21