Küreselleşme, kaos ve soykırım- Ergin Yıldızoğlu

Tarihte kapitalizm bu durumu hep “yaratıcı -yeniden yapılandırıcı- yıkım” ile aştı. Burada iki yol gözlemleyebiliriz: Sermaye fazlası ve nüfus fazlası, yıkılarak yeniden yapılandırılarak açılan alanlara gider ve/veya bizzat derin resesyonlar, savaşlar içinde yok olur. İkincisi, birincisini olanaklı kılacak, hatta yeni birikim olanakları yaratacak sanayiler/teknolojiler, ideolojiler, siyasi biçimler, egemen sınıfın seçenekleri, kapitalist devletin politikaları içinde öne çıkmaya başlar.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 22 Ocak 2024
  • 08:52

Kaos, edebiyatta, bir düzenin, uyumun, mantığın çöküşünü simgeler. Bu basit tanımı küreselleşme sürecine uyguladığımızda karşımıza, süreci tanımlamaya olanak veren unsurların oluşturduğu düzenin, o unsurların aralarındaki uyumun, birlikte işleyişlerinin mantığının çöküşünü temsil eden bir “durum” çıkıyor. New York Times, Financial Times gibi Batı’nın ekonomik, siyasi arzularını, kaygılarını yansıtan yayınlar bu durumu, “kurala dayalı düzenin dağılması” olarak algılıyorlar.

Dağılmanın anatomisi

Küreselleşme, dünya çapında ekonomik, sosyal ve kültürel entegrasyonun, ABD hegemonyası ve onun benimsediği önceliklere göre artmasıydı. Finansal krizden bu yana bu süreç, yalnızca ekonomik, siyasi hatta kültürel basınçlar altında çözülmeye başlamadı aynı zamanda küreselleşme sürecinde değişen ekonomik kaynak ve güç dağılımı, yeni büyük ve orta düzey güçlerin yükselerek “kurala dayalı düzeni” sorgulamaya başlamasına yol açtı.

Ekonomik basınç, bir kriz yönetim modeli olan neoliberalizmin verimliliği hızla düşerken krizin semptomlarının kendilerini yeniden hissettirmeye başlamasından kaynaklanıyordu: Yatırılacak kârlı alanlar bulamayan bir sermaye fazlası ve sermaye açısından kullanılır olmayan bir nüfus fazlası artarken artık işlemeyen düzenleme altında yapılandırılmış mekânlar değişime direniyordu. 

Tarihte kapitalizm bu durumu hep “yaratıcı -yeniden yapılandırıcı- yıkım” ile aştı. Burada iki yol gözlemleyebiliriz: Sermaye fazlası ve nüfus fazlası, yıkılarak yeniden yapılandırılarak açılan alanlara gider ve/veya bizzat derin resesyonlar, savaşlar içinde yok olur. İkincisi, birincisini olanaklı kılacak, hatta yeni birikim olanakları yaratacak sanayiler/teknolojiler, ideolojiler, siyasi biçimler, egemen sınıfın seçenekleri, kapitalist devletin politikaları içinde öne çıkmaya başlar. Askeri-sınai-finansa kompleksi ile devlet arasındaki ilişkiler derinleşir, “süreç olarak faşizm”, ideoloji, hareket, örgütlenme ve devlet biçimi olarak gelişmeye başlar. İki yolun kesiştiği noktalarda, savaşlar, sabotajlar, suikastlar, etnik temizlik, soykırım gündeme gelir.

İki güncel örnek 

Militarizm: Ukrayna savaşı başladıktan sonra özellikle Gazze soykırımı ile birlikte ABD ve İngiltere gazetelerinde sık sık, “Kurala dayalı düzen dağılıyor”, “Kutuplaşma başladı” saptamaları yoğunlaştı. Bu yorumlara göre “Batı’nın rakipleri hızla artıyor.” Bunlar “Batı’nın zayıflıklarını istismar ediyorlar”, “Kolay barış dönemi geride kaldı”, “Savunma harcamalarına, teknolojilerine ayrılan kaynakları artırmak gerekiyor.” 

İngiltere’nin yeni savunma bakanı Grant Shapps, göreve geldikten sonra yaptığı ilk konuşmasında, “gelecek beş yıl içinde Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore gibi ülkelerle savaş çıkmasını beklediğini” söyledi. Shapps’a göre dünya artık, bir “savaş sonrası” dönemden bir “savaş öncesi” döneme geçti: “Savunma harcamalarını artırmak gerekiyor.” Foreign Policy’de W. Hartung, Pentagon, savunma bütçesini büyütmek için, “Çin’in savaş harcamalarını özellikle abartıyor” diyordu.

Soykırım: Gazze soykırımı, kolaylık, var olan ekonomik ve kentsel yapısal şekillenmenin yıkımı, sermaye ve nüfus fazlası sorunları, mekân düzenleme paradigması içinde değerlendirilebilir (örneğin: NLR, Sidecart, Robinson & Nguyen, 15/01/24). Daha şimdiden İsrail’de kimi inşat firmaları, Gazze’de yeni yerleşim projeleri pazarlamaya başlamışlar. İsrail kapitalizminin, destekçilerinin “sermaye fazlası”, toprak rantı ve Akdeniz kıyısındaki enerji kaynakları rantı üzerinden değerlenmek üzere Filistin topraklarına yatırılabilir. İsrail nüfuz fazlasını yerleşimci olarak Gazze’ye gönderebilir. İsrail için sorunlu olan Filistin nüfusu imha edildikten sonra oluşacak işçi açığı, o topraklar üzerinde hiçbir iddiası, hakkı olmayan göçmen işçiler ile kapatılabilir. Körfezi, Akdeniz’e bağlamak üzere, 1960’larda tasarlanan ama Filistin sorunu yüzünden gündeme gelemeyen Ben Gurion kanal projesi de var.

Boşuna mı, General Dynamics, Raytheon gibi silah-havacılık şirketlerini hisselerinin değeri artıyor, Morgan Stanley’den Kristin Liwak, Gazze savaşı, “Savunma şirketleri portföyüne gayet iyi uyuyor” diyor.

Cumhuriyet / 22.01.24