Yapay zekâ (YZ), hastalıkların teşhisini, yeni ilaçların, tedavi yöntemlerinin bulunmasını hızlandırmaktan iklim krizine çare bulmaya kadar birçok alanda yeni olanaklar getiriyor. Bu olanaklar artarken YZ’nin doğa, toplum üzerine getirdiği yeni yükler de dikkat çekmeye başladı: İnsanlığın karşısında bir yaşamsal paradoks şekilleniyor.
Mekân ve enerji
YZ çok büyük kapasiteli bilgisayar sistemleri üzerinde yaşıyor. Çok büyük veri içeren, işleyen “bulut” sistemlerinden besleniyor. Bu bilgisayar, veri işleme sistemleri, içindeki sıcaklık, temizlik çok sıkı denetlenen dev hangarlarda (veri bankaları) kuruluyor. Bu bilgisayarların, veri bankalarının işlemcilerini soğutmak için mikroptan, bakteriden arınmış su kullanmak gerekiyor. YZ altyapısının gereksinimleri (bilgisayar ve aksamları) arttıkça bunların imalat ve bakımında kullanılan enderstratejik minerallerin tedarikine ilişkin madencilik hızlanıyor.
YZ’nin çalışması için çok büyük miktarda elektrik tüketmesi gerekiyor. Bu da atmosfere CO2 salımına, küresel ısınmaya büyük katkı anlamına geliyor. Bir fikir vermesi için: Uluslararası Enerji Ajansı’nın öngörülerine göre veri bankalarının tükettiği elektrik enerjisi 2022-2026 arasında ikiye katlanarak Japonya’nın toplam elektrik tüketimine eşit büyüklüğe ulaşacak. Bu veri bankaları, alanı 10 bin metrekareden 180 bin metrekareye kadar değişen binalara kuruluyor. Halen dünyada 9 bin ile 11 bin arasında veri depolama merkezi olduğu tahmin ediliyor. Öyleyse YZ, yalnızca elektrik tüketimi üzerinden CO2 salımı ile değil aynı zamanda dev binalarla da doğa üzerinde bir ayak izi oluşturuyor.
Küresel elektrik tüketiminin yüzde 65’ini gelişmiş, yüzde 30’unu gelişmekte olan ülkeler yüzde 5’ini de yoksul ülkeler gerçekleştiriyor. Veri bankalarının toplam elektrik tüketiminin küresel elektrik tüketimi içindeki, bugün yüzde 1.25 dolayında olan payının 2030’a gelirken yüzde 4.4’e yükselmesi bekleniyor. Afrika kıtasının toplam elektrik tüketiminin küresel toplam içindeki payı halen yüzde 2.6.
Ve su
YZ’nin içme suyu kalitesinde su kullanımında da insanlarla rekabet içinde olduğu anlaşılıyor. Hangi veri bankasının, bilgisayar sisteminin, tam olarak ne kadar su tükettiğini tespit etmek, çok zor. Bu sistemleri kuran dev kapitalist şirketler verilerini açıklamakta isteksiz davranıyorlar. Google’ın bir açıklaması sorunun büyüklüğü hakkında bize bir fikir verebilir. Google’ın veri bankaları 2022’de 20 milyar litre su tüketmişler (Bu geri dönüşümlü kullanımı kapsamıyor: Net tüketim). Google için bu 2021’e göre yüzde 20’lik bir artışı temsil ediyormuş. Aynı dönemde Microsoft’un tüketimi yüzde 34 artmış. Dalles, Oregon’da Google veri bankasının kentin toplam suyunun dörtte birini tüketiyor olması, YZ’nin insanla rekabetinin çapını sergiliyor. GPT’ye sorulan her 10-20 soru yaklaşık 500 ml su tüketimine yol açıyor. Dalles Kent Yerel Yönetimi Meclisi, Google’ın su tüketiminin çapını çiftçilerden, çevrecilerden, bölgede yaşayan Amerikan yerlilerinden gizlemek için verilerin açıklanmasını yasaklayan bir yasa geçirmiş.
Financial Times’ın aktardığı bir araştırmada YZ’nin yıllık toplam su tüketiminin 4.2-6.8 milyar ton arasında olduğu tahmin ediliyor. Küresel çapta göller ve yeraltı suları toplamının yaklaşık 140 milyar ton olduğunu düşününce YZ’nin tüketiminin payının yüzde 4’e yaklaştığı anlaşılıyor.
Bu noktada, yalnızca kıymetli mineraller bağlamında değil, su ve mekân kullanımı açısından “kaynak emperyalizmi” de devreye girmeye başlıyor. Büyük teknoloji şirketleri veri bankalarını su kaynaklarını kolay kullanabilecekleri coğrafyalarda kurmaya çalışıyorlar. Bu da YZ gelişme sürecinin gelişmekte olan ülkelerin halkları üzerine ek yük getirdiğini, kaynak emperyalizmini hızlandırmaya başladığını düşündürüyor. Devletler de uluslararası sermaye ile işbirliği içinde olduklarından Şili ve Uruguay örneklerinde olduğu gibi halkın yerel su kaynaklarını korumak için ayaklanmak zorunda kalıyor.
Aklıma Stanislaw Lem’in bir anekdotu geldi: 18. yüzyılın sonunda dünyanın en önemli bilimadamlarını toplayıp onlara “100 yıl sonra atsız araba icat edilecek ama zamanla o kadar çok üretilecek ki yüzyıl içinde her yeri kaplayacak çevre kirlenmesi, kaynak savaşları, küresel ısınma ile insanlığın başına bela olacak” dense kimse inanmazdı.
Cumhuriyet / 25.04.24