Kafkasya’da tüm yollar Rusya’ya mı çıkıyor? – Fehim Taştekin

Karabağ savaşını durduran ateşkesten sonra ilk kez Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini buluşturan Putin önceliği otoyol ve demiryolu hatlarının açılmasına verdi. Bu öncelik Çarlık Rusya’nın “fetih” amaçlı Trans Kafkasya hatlarının dirilişini çağrıştırıyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 15 Ocak 2021
  • 16:55

Türkiye’nin dahliyle Azerbaycan’ı zafere götüren Karabağ savaşının devam sahnesinde her yol sanki Moskova’ya çıkıyor. Rusya’nın arabuluculuğunda 10 Kasım’da sağlanan dokuz maddelik ateşkes anlaşmasının uygulanmasına yönelik ilk liderler buluşmasında kurulan masa ve ortak açıklamanın altını çizdiği tek şey vardı: Rusya’nın bölgesel liderliğinin yeniden inşası. 

11 Ocak’ta Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Kremlin sarayında tokalaşıp yarım kol sarılarak karşıladığı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın karşısına sorunları çözen patron edasıyla oturdu. Masanın üzerine ellerini koyarak yapılması gerekenleri buyurdu.

Bu sahne karşısında, “Sahada da olacağız masada da” deyip duran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yokluğuna dair hayıflanan sorular sosyal medyayı işgal etti. Ama sorular beyhudeydi. Bir tarafta Kafkasya’da sorunların tarihi ve karakteri, diğer tarafta Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı, beri tarafta eski Sovyet coğrafyasında Rus etkisiyle hesaplaşan renkli devrimlerin uğramadığı Azerbaycan’ın Rusya ile siyasi, ekonomik ve diasporik bağları kaçınılmaz olarak çatışma-uzlaşma süreçlerinde Moskova’yı müstesna bir yere oturtuyor. Erivan savaşta taraf haline gelmiş Ankara’nın sürece dahlini kabul etmediği gibi Rusya da kendi hinterlandına büyük hevesler taşıyan Türkiye’yi uzakta tutuyor. Aynı yaklaşımla Putin, Minsk Üçlüsü’ndeki ABD ve Fransa’nın rolünü düşürüyor. Bu, Ermenistan’ın mutsuz, Azerbaycan ve Türkiye’nin memnun olduğu bir dışlanma. Belki Karabağ’ın statüsü tartışılırken Minsk zeminine dönülecek ama hâlâ hiçbir şey belli değil.

Süreci etkilemede Türkiye’nin elindeki en önemli kart belki Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeye dönük cesur bir adım olabilir. Ancak Ankara bu adımdan hâlâ uzak. Hâlbuki 2009’da ilişkileri normalleştirmeye dönük protokoller çöpe atılırken öne sürülen Azerbaycan topraklarındaki işgalin bitmesi şartı artık hükümsüz. Bu kartı oynamak yerine Erdoğan askeri-teknik destek karşısında minnettar olan Aliyev’e bel bağlıyor. 

Buna ilaveten Erdoğan, Türk-Rus ilişkilerinin ağırlığını kullanıp Putin’den bir şeyler bekliyor. Paradoksal olarak Türkiye’nin Kafkasya’da etkisini artırmak için yaptığı hamleler Rusya’nın bölgeye dönüşünün önünü açıyor. Son savaşta da böyle oldu: Rusya Azerbaycan’a 2 bin askerle barış gücü olarak yerleşti. Rusya askeri varlığını ileride bir üsse de kavuşturabilir. Ruslar statü sorunu çözülmeden Karabağ’daki statükoyu koruyabilecek bir pozisyon elde etmiş oldu. Ermeniler de Karabağ ile Ermenistan arasındaki Laçin Koridoru’nun garantörü Rusların eline bakmak durumundalar.
Aliyev’in yüzünden gülümseme eksik olmasa da Azerbaycanlı yorumcular, Karabağ’da Azerbaycan’ın egemenliğinin tesis edilmediği, bölgenin Rus barış gücünün kontrolüne girdiği, iç göçmenlerin güven içinde dönemediği ve Agdere-Kelbecer otoyolunun açılmadığı eleştirisini yapıyor.

Ermeniler açısından Karabağ’ın statüsü ötelenip, anlaşmanın esir takası ve kayıplarla ilgili sekizinci maddesi uygulanmadığı için sorun çözülmüş değil.

Rusya ise tarafların bardağın dolu tarafına bakmalarını istiyor. Evvela savaş sona erdi, 48 bin kişi Karabağ’daki evlerine döndü. Süreç kazasız devam ediyor. Sıra yeniden inşa projelerine ve yolların açılmasıyla bölgenin iktisadi kalkınmasına geldi. 

11 Ocak’ta üçlü zirvede Rusların meseleye bakışına uygun olarak altyapı projeleri ve ulaşım hatlarının kurulması öncelikli hedef olarak belirlendi. Ortak bildiriye göre Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan başbakan yardımcılarının eşbaşkanlığında ortak çalışma grubu oluşturulacak. 30 Ocak’ta toplanacak grup, Azerbaycan ve Ermenistan topraklarından geçecek yolların onarımı ve yapımı için yürütülecek ana faaliyetlerin listesini çıkarıp 1 Mart’ta onaya sunacak. 

Konular Türkiye’yi ilgilendirdiği halde Türkiye’nin adı bir kez bile geçmedi. 

Ana gündemin ulaşım hatlarının oluşturulmasına indirgenmesi, tüm yolların Rusya’ya çıktığı bir perspektife yaslanıyor. Ermenistan üzerinden Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasında açılacak kara ve demiryolu hatları malum Türkiye’nin Hazar Denizi ve Orta Asya’ya kestirmeden ulaşma hayallerini köpürtüyor. Aliyev hatların Azerbaycan, Türkiye, Rusya, Ermenistan ve İran tarafından kullanılacağını birkaç kez vurguladı. Aliyev son olarak Azerbaycan’ın Nahçıvan üzerinden Türkiye pazarına erişeceğini, Türkiye-Rusya arasındaki demiryolu bağlantısının sağlanacağını, Ermenistan'ın da Azerbaycan topraklarından Rusya ve İran'a demiryolu üzerinden erişime sahip olacağını söyledi. 

Elbette Ermenistan’daki siyasi deprem ve Paşinyan’a karşı öfke dinmediği için Ermenistan topraklarında proje yürütmek kolay değil.

Öncelikle üzerinde durulan Nahçıvan koridoru. Türkiye’ye Gürcistan, Nahçıvan’a İran üzerinden giden Azerbaycanlılar, Ermenistan’ın 42 kilometre genişliğindeki Zengezur koridorunu kullanabilecek. Azerbaycanlıları mutlu eden bir proje. 

Azerbaycan’ın yol vermesi hâlinde Ermenistan için de Rusya’ya alternatif güzergâhlar açılacak. Şu anda Ermenistan’dan Rusya’ya ulaşım Gürcistan üzerinden sağlanıyor. Gürcistan’ın Mtskheta ve Stepantsminda kentleri üzerinden giden E117 otoyolunu kullanan Ermeniler Rusya’ya Yukarı Lars (Verkhny Lars) kapısından giriyor. Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Osetya Cumhuriyeti’nin Kazbek bölgesindeki tek geçiş kapısı olan Yukarı Lars kar, yağmur ve toprak kaymaları yüzünden sıklıkla kapanıyor. Ermenistan’ın kargo ulaşımının yüzde 80’inin yapıldığı bu kapı çalışmadığında ekonomik sonuçları ağır oluyor. Bu yol, Gürcistan’ın izin vermemesi nedeniyle Rusya’nın Ermenistan’daki üslerine askeri sevkiyatta da kullanılamıyor. Hâliyle Azerbaycan rotası Bakü’nün onayına bağlı olarak Rusya’nın elini rahatlatabilir. Her şey öngörüldüğü gibi giderse Ermeniler Gümrü’den Nahçıvan’a, oradan Meğri’ye ve ardından Bakü’ye uzanan alternatif güzergâhı kullanabilecek. Aynı şekilde kuzeyde İcevan-Gazah yolu açılırsa Ermenistan bu hattan Bakü’ye ulaşabilir. Bakü’den Rusya’ya geçişler Dağıstan sınırındaki kapılardan gerçekleşiyor.

Asıl nostaljiye dönüş demiryollarında. 10 Kasım ateşkesinden sonra Aliyev, Nahçıvan’a giden demiryolu için çalışmalara başlanması talimatı verirken Türkiye de Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun bir kolunu Nahçıvan’a uzatma planını gündemine aldı. Türkiye doğal gaz bağlantısı için de kollarını sıvadı.

Pek çok yerde bozulmuş, kesilmiş ya da mayınlanmış olan eski demiryolları canlanırsa bölge üzerinden Türkiye, İran ve Rusya ağları da birbirini görecek. 

Bütün bunlar imparatorluk dönemlerinde “fetih-işgal yolu” diye anılan yolların dirilişini çağrıştırıyor. Trans-Kafkas demiryolunun inşasına 1865’te başlayan Ruslar, bu yolun Tiflis’ten Kars’a ulaşan kolunu 21 Haziran 1889’da tamamlamıştı. Tiflis’ten kalkan ilk tren 15 Temmuz 1889’da Kars’a ulaşmıştı. Bu hat 1914’te Sarıkamış’a, 1916-1918 arasında Erzurum’a uzatılmıştı. 1878 Ayastefanos Antlaşması’nın ardından Rusya, Kars’ı 40 yıl elinde tuttu. 1921’deki Kars Anlaşması’ndan bir yıl sonra imzalanan demiryolu sözleşmesi ile Tiflis-Gümrü-Kars demiryolu SSCB’nin dünyaya açılan kapısı oldu. Türkiye bu yolun Ermenistan bağlantısını sağlayan Akyaka-Doğukapı hattını Azerbaycan topraklarının işgali üzerine 1993’te kapattı. Yaklaşık 875 kilometre uzunluğundaki Kars-Gümrü-Nahçıvan-Meğri-Bakü demiryolu hattının açılması önerisi 2009’da Türkiye-Ermenistan protokollerinde de yer almıştı. Rusların Kafkasya’nın işgalinde merkeze aldığı Tiflis’i bir koldan Gümrü üzerinden Erivan ve Kars’a, diğer koldan Bakü’ye bağlamak üzere geliştirdiği yollar, 2014-2017’de Ermenistan’ı dışarıda tutan bir rotayla Bakü-Tiflis-Kars demiryolu olarak hayata geçirildi. 

Çarlık Rusya Nahçıvan’dan gelip Zengezur koridorundaki Meğri’den İran’a geçen İran hattı ise 1911’de tamamlamıştı. İran sınırına paralel uzanan bu hattın Bakü’ye ulaşan kısmı da 1940’larda açılmıştı.

2013’de Ermenistan hükümeti, Rus Demiryolları ve Dubai merkezli Rasia FZE şirketi İran’a geçen Meğri bağlantılı hattın yeniden inşası için anlaşmıştı. 3.5 milyar dolarlık proje finansal sorunlar yüzünden kâğıtta kaldı. Paşinyan ateşkes sonrası Nahçıvan üzerinden İran yolunu kullanmayı umduklarını söylemişti. Ermenistan, Rusya bağlantısı olarak Soçi-Sohum-Tiflis-Erivan demiryolu da kullanmak istiyor. Ancak Gürcistan’ın Abhazya’yı tanımaması nedeniyle bu yol kesintiye uğruyor. Trans Kafkasya yollarını yeniden canlandıran bu yaklaşım Gürcistan’ın elde ettiği transit geçiş avantajını aşındırıyor.

Yollarla ilgili projeler güvenliğin nasıl sağlanacağı, Ermenistan ve Azerbaycan’ın eşit şartlarda hizmet alıp alamayacağı, yatırımcıların kim olacağı, bu hatlara İran ve Türkiye’nin ne kadar eklemleneceği gibi sorulara bağlı olarak bir sürü belirsizlikler barındırıyor. Aliyev’in Ermenistan demiryollarına bakışı meselenin kolayca yokuşa sürüklenebileceğini de gösteriyor. Aliyev, Moskova zirvesinden önce Nahçıvan koridoru için Ağbend kasabasına kadar demiryolu hattı yapacaklarını açıklarken şunu söyledi:

"Ermenistan demiryollarının, Rusya demiryollarının mülkiyetinde olduğu göz önünde bulundurulursa, muhatabımız elbette Rusya'dır." 

Rusya Demiryolları’nın alt kolu Güney Kafkasya Demiryolları 2008’de Ermenistan demiryollarının kullanım hakkını 30 yıllığına almıştı. Bu, egemenlik haklarının devri anlamına gelmiyor.

Kuşkusuz bunlar barışın inşasını teşvik eden projeler. Fakat projeleri sekteye uğratacak ya da açılan yolları kapatacak çatışma potansiyeli eritilmiş değil. Bunun sigortası da yine Rusya. Putin’in anlaşmaların bölge ülkeleriyle birlikte Rusya’nın çıkarına olacağı vurgusu boşuna değil.


Al-Monitor / 15.01.2021