İsrail devleti içindeki çatışma- Mehmet Ali Güller

Bu tartışmalardan çıkan iki temel sonuç var: 1) Aksa Tufanı, İsrail’e “geniş ölçekte” zarar verdi. 2) Netanyahu’nun siyasi geleceği bitmiş durumda.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 30 Ekim 2023
  • 11:30

Hamas’ın 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu, İsrail devleti içinde sert bir çatışmaya neden olmuş durumda.

Çünkü İsrail devleti, 7 Ekim’i kendisi açısından bir büyük başarısızlık günü olarak görüyor. Son olarak İsrail Başbakanı Netanyahu, 7 Ekim’i “İsrail tarihinin kara günü” ve “fiyasko” olarak niteledi (cumhuriyet.com.tr, 25.10.2023).

Öncesinde farklı kesimlerden de çeşitli tonlarda başarısızlık saptamaları var; birkaç örnek anımsatalım: Eski İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Eran Etzion, Aksa Tufanı’nı “İsrail’e stratejik ve tarihi düzeyde acı bir darbe” olarak değerlendirdi (yenisafak.com, 7.10.2023). Haaretz gazetesi “İsrail’in savunma doktrininin yenilmez olduğu düşüncesi çöktü” diye yorumladı (haber.sol.org.tr, 7.10.2023). İsrail Askeri İstihbarat Şefi Aharon Haliva, “Hamas’ın saldırısı konusunda uyarıda bulunmakta başarısız olduklarını” söyledi (AA, 17.10.2023). ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk, “İsrail kibri yüzünden Hamas’a gafil avlandı” dedi (harici.com.tr, 8.10.2023).

Netanyahu ‘istihbaratı feda’ taktiğı

İsrail devleti içinde daha şimdiden bu başarısızlığın faturasının kime ve nasıl kesileceğinin çatışması başlamış durumda. Kuşkusuz siyasi sorumluluğu nedeniyle, sorumluların en başında Netanyahu var. Nitekim kamuoyu, 7 Ekim’den bugüne kadar yapılan çeşitli tarihlerdeki kamuoyu araştırmalarında birbirine yakın sonuçlarla onu suçluyor. İsrail halkının yüzde 80’inden fazlası 7 Ekim’den Netanyahu’yu sorumlu tutarken yüzde 50’den fazlası da istifasını istiyor.

Netanyahu ise bu tablo karşısında ikili bir oyunla paçasını kurtarmaya çalışıyor. Öncelikle tüm sorumluluğu istihbarata yıkmaya çalışarak konumunu sağlama almaya çalıştı ama oradan bir sonuç çıkmadı; tersine kendi kabinesi içinden bile suçlandı.

Netanyahu bunun üzerine yeni bir taktik denemeye başladı. Ulusa seslenen Netanyahu şöyle dedi: “7 Ekim tarihimizde kara bir gündü. Güney sınırında yaşananları en ince ayrıntısına kadar araştıracağız. Bu fiyasko sonuna kadar araştırılacak. Ben de dahil olmak üzere herkes bu fiyaskoyla ilgili cevap vermek zorunda kalacak ama tüm bunlar ancak savaştan sonra gerçekleşecek” (cumhuriyet.com.tr, 25.10.2023).

Netanyahu’nun bu açıklaması iki anlama geliyordu: 1) “Ben hesap verirsem, ordu ve istihbarat da hesap verir” mesajıyla, toplu hesaptan topluca kurtulmayı öneriyor. 2) Hesap verme işlerini de savaş sonrasına erteleyerek kazandığı zamanla kamuoyu basıncını geçiştirmeyi planlıyor.

Ordu ve istihbarat geri adım attırdı

Ancak görünen o ki Netanyahu’nun 25 Ekim’de sahneye koyduğu bu oyun tutmadı ve İsrail devleti içindeki çatışma sertleşti. Önce 27 Ekim’deki basın toplantısında “Berbat bir zafiyet vardı, sonuna kadar araştırılacak” dedi, ardından da 28 Ekim gecesi yayımladığı sosyal medya mesajlarıyla İsrail istihbarat birimlerini suçladı: 7 Ekim’e dair kendisine bir istihbarat gelmediğini, tersine İsrail ordusundan ve Şin-Bet’ten bir süredir “Hamas yıldırıldı, sükûnet sağlandı” özetli değerlendirmeler aldığını, son ana kadar da hükümetine bu türden değerlendirmelerin geldiğini söyledi (cumhuriyet.com.tr, 29.10.2023).

Belli ki Netanyahu’nun oyunu ters tepmişti. Zira önce o suçlama mesajlarını sildi ardından da geri adım atarak güvenlik ve istihbarat birimlerinden özür diledi: “Söylediğim şeylerin söylenmemesi gerekirdi ve bunun için özür diliyorum. Güvenlik güçlerinin tüm başkanlarına tam destek veriyorum” (Sputnik, 29.10.2023).

Bu tartışmalardan çıkan iki temel sonuç var: 1) Aksa Tufanı, İsrail’e “geniş ölçekte” zarar verdi. 2) Netanyahu’nun siyasi geleceği bitmiş durumda.

Cumhuriyet / 30.10.23