Irak’ın Musul, Suriye’nin Rakka kentleri IŞİD ile mücadelenin sembolü haline gelmişti. Örgütün başkentleri olarak belirlediği bu iki kentin örgütten geri alınması elbette mücadelede önemli bir dönemeçti. Nihayetinde iki kent IŞİD’den temizlendiğinde herkes rahat bir nefes aldı ancak bu hal “Örgütün tarihe gömüldüğü” yanılgısına dönüştü. Halbuki IŞİD sadece örgüt olarak çökertilmiş, geriye kısa sürede filizlenecek binlerce tohum bırakmıştı. Bunun en net kanıtlarından biri de liderlik kadrosunu kaybetmiş olsa da örgütün hâlâ Suriye ve Irak’ta hücre tipi örgütlenmeye ve küçük ama etkili saldırılarına devam ediyor oluşu.
Haseke’de Suriye Demokratik Güçlerinin kontrolündeki bir hapishanede 20 Ocak’tan beri isyan, çatışmalar ve on binlerce insanı yerinden eden bir can pazarı devam ediyor.
Sahayı yakından izleyenler dışında herkes şaşkın ve IŞİD’in böylesi bir direnişe geçebildiğini anlamaya çalışıyor.
Ne olduğunu, neden olduğunu anlamak için adım adım ilerleyelim en iyisi…
-Hapishane nerede ve nasıl bir yer?
İsyanın çatışmalara dönüştüğü hapishane Haseke kent merkezindeki Geveran adlı mahallede. “Yerleşim birimlerinin ortasında binlerce tehlikeli IŞİD militanının tutulduğu hapishane mi olur?” diye soranlar olacaktır. Aslında bina eskiden Sanayi Okulu olarak bilinen bir eğitim-öğrenim kompleksi. Bölge SDG’nin kontrolüne geçtikten sonra ABD başta olmak üzere koalisyon güçlerinin maddi ve eğitim desteği ile hapishaneye dönüştürülmüş. Ancak hapishane olarak inşa edilmediği için oldukça zayıf olduğu biliniyordu. Daha da önemlisi daha önce SDG tarafından yakalanan IŞİD militanları hapishaneye yönelik bir saldırı olacağını söylemişlerdi.
-İsyan nasıl başladı?
İsyanın nasıl başladığına dair bilinen tek şey hapishane içindeki IŞİD militanlarının battaniyeleri yakıp gardiyanlara saldırması ile arbede çıkarıldığı. İçerideki isyana paralel olarak dışarıdaki militanlar hapishanenin girişini bir bombalı araçla havaya uçurarak çok sayıda militanın kaçışını sağlıyor.
Spontane gelişen bir isyan olmadığı açık ancak kimler tarafından nasıl planlandığı, içerideki militanlarla dışarıdakilerin nasıl koordinasyon sağladığı hâlâ meçhul.
-Kaç mahkum vardı?
Hapishanede kaç mahkum olduğuna dair kesin bir rakam yok. Genel olarak SDG’nin elinde yaklaşık 4 bini yabancı uyruklu olmak üzere 12 bin IŞİD militanının olduğu söyleniyor. Ancak mahkumların tutulduğu tek yer ayaklanma yaşanan hapishane değil. Kesin sayı vermek mümkün olmasa da can pazarına dönüşen hapishanede binlerce mahkum olduğu açık.
-Mahkumlar kim, suçları ne?
Bu konuda da kesin bilgi olmadığı söylenebilir. SDG hapishanedeki bütün mahkumların IŞİD militanı ve örgütle bağlantılı kişiler olduğunu söylüyor. Ancak yerel halka göre SDG’nin zorunlu askerlik uygulamasına itiraz eden bölgeden gençler ve çeşitli gerekçelerle tutuklanmış ancak IŞİD ile bağlantısı olmayan çeşitli yaşlardan çok sayıda insan var. Yine uluslararası yardım ve insan hakları kuruluşlarından yapılan açıklamalarda SDG’nin elindeki mahkumların yıllardır hapiste tutulduklarına, buna karşılık hakim karşısına çıkmadıklarına ve hapishanelerdeki şartların çok kötü olduğuna dair suçlamalar da dikkat çekici.
-Kaç mahkum kaçtı?
Bu da ayrı bir muamma. Hapishanede kaç kişi olduğu bilinmediği için tahmin yürütmek de mümkün değil. Ayrıca ayaklanma başladıktan hemen sonra SDG tarafından yapılan çelişkili açıklamalar bu muammayı daha da büyüttü. SDG, “Hapishaneden kimse kaçmadı” şeklinde başlayan açıklamalarını “Kaçanlar yakalanıyor” diye sürdürdü. Ancak şimdiye kadar 300’den fazla kaçağın yakalandığı belirtiliyor ki, bu durumda kaçan mahkum sayısının yüzlerce olduğu söylenebilir.
-Kaçak mahkumlar nereye gitti?
Hapishanenin bulunduğu Geveran bölgesi Arap ve aşiret bağlarını hâlâ koruyan insanların yaşadığı bir yer. Ayrıca bölgenin Haseke kırsalından ve Deyr Ez Zor’dan da yoğun göç aldığı biliniyor. Yerel halkın “Mahkumların hepsi IŞİD’çi değil” açıklamalarına ek olarak “SDG’nin Araplar ve Kürtler arasında ayrım yaptığı, Araplara kötü davrandığı” suçlamaları epeydir var. Diğer taraftan SDG’nin ve polis gücü olan Asayiş’in ağırlıklı olarak Araplardan oluştuğu biliniyor.
Bu nedenlerle, mahkumların en azından bir kısmının kaçışına ve saklanmasına hapishane çevresindeki güvenlik görevlilerinin ve mahalle halkının yardım etmiş olması ihtimal dahilinde. Bu durum sadece IŞİD ile bağlantısı olmayan mahkumlar için geçerli değil. Arap aşiretleri içinde IŞİD’e katılan, katılması bile örgütle bağı olan veya sempati besleyen epeyce insan vardı, hâlâ var. SDG’ye tepkilerle birlikte aşirete sığınanın geri verilmediği kültürel anlayışı ve yerel halkın bir kısmının mahkumların yakın-uzak akrabaları olabileceğini de hesaba katmak gerek.
-Hapishanedeki çocuklar meselesi ne?
Hapishanede UNICEF’e göre 850 kadar da yaşları 12-17 arasında değişen çocuk var. SDG de IŞİD’in çocukları canlı kalkan yaptığı yönündeki açıklaması ile hapishanede çocuklar olduğunu teyid etmiş oldu. Ayaklanma sırasında ve IŞİD’in hapishaneyi ele geçirmesinin ardından şiddetlenen çatışmalarda çok sayıda çocuğun öldüğü öne sürülüyor. Ayrıca kuşatma altındaki hapishanede yiyecek, su ve doktor olmadığı biliniyor. ABD’nin hava ve koordinasyon desteği ile hareket eden SDG, içeride çok sayıda insan olması sebebiyle operasyonu dikkatli yürütmeye çalışıyor.
SDG’ye göre hapishanedeki çocuklar Arap ve yabancı IŞİD militanlarının çocukları veya yakınları. İnsan hakları örgütleri ise, bu çocukların birkaç kez kurban olduğunu, anneleri-babaları tarafından örgüte sokulduğunu, birçoğunun örgüte dahil oldukları dönemde çok küçük yaşlarda olmaları sebebiyle seçme şanslarının olmadığını söylüyor.
Diğer taraftan SDG bu çocukların IŞİD’in ideolojik ve askeri eğitimine tabi tutuldukları ve çok tehlikeli oldukları görüşünde. Geçtiğimiz yıl yine SDG bölgesindeki 60 binden fazla nüfuslu El Hol Kampı’nda IŞİD’in infaz dahil birçok eylemine çocukların da katıldığı belirtiliyor.
-Binlerce IŞİD militanı nereden geldi?
Bir yerden gelmediler, zaten oradaydılar. SDG Rakka başta olmak üzere kontrolü altındaki bölgelerdeki IŞİD militanlarının büyük kısmını El Hol başta olmak üzere kamplarda ve sıradan binalardan hapishaneye çevrilen yerlerde tutuyordu. Birkaç yıl geçmesine rağmen bu sorun çözülemediği gibi daha da büyüdü.
SDG IŞİD militanlarını Şam’a vermek istemedi. Buna karşılık SDG’nin bağlı olduğu öz yönetimin uluslararası düzeyde resmi olarak tanınırlığı olmadığı için hukuk mekanizması oluşturulamadı. Zaten mahkeme süreçleri yapılsa bile binlerce IŞİD militanının nasıl yargılanacağı, hangi kanunlara göre hukuki sürecin yapılacağı gibi birçok sorun da var.
Ayrıca yabancı uyruklu binlerce yetişkin-çocuk IŞİD militanının ve militanların ailelerinin durumu daha da karmaşık bir hal aldı. Hiçbir ülke kendi vatandaşı olan IŞİD militanını almak istemiyor. Baskılar neticesinde sadece birkaç ülke ve yine sadece 12 yaşın altındaki çocukları alabileceğini duyurdu ancak sürecin çok ağır aksak ilerlediği biliniyor.
Haseke’deki hapishane isyanı bastırılıp bütün IŞİD’çi oldukları söylenen kaçaklar yakalansa bile bu sorun çözülmüş olmayacak. Aksine daha sonra daha büyük ve daha şiddetli patlamalarla IŞİD kendini göstermeye devam edecek.
-IŞİD hapishaneye niye saldırdı?
IŞİD’in Irak ve Suriye’de vur-kaç saldırıları ile kendini göstermeye çalıştığı biliniyordu ancak hapishane isyanı örgüt sempatizanları tarafından sevinçle karşılandı. Sosyal medyadaki destek mesajlarından nasıl bir heyecan dalgası yarattığı anlaşılıyor.
Hapishanedeki isyanın özel bir sebebi olup olmadığı hâlâ muamma. Bu bir kurtarma operasyonu muydu yoksa gövde gösterisi mi, belirsiz.
Çatışmaların şiddetlenmesi ile birlikte büyük kısmı iç göçmen olan 5 binden fazla ailenin bir kez daha göç ettiği biliniyor. 5 binden fazla aile on binlerce insan demek!
Yine ölü ve yaralı sayısını da teyid etmek mümkün değil şimdilik. Ancak yerel halka göre hapishane içinde ve etrafında yüzlerce insan ölmüş olabilir.
Velhasıl IŞİD örgüt olarak çökmüş olsa da kanlı isyanlarla kendini daha sık ve daha sert hatırlatmaya başladı. IŞİD’den geriye on binlerce örgüt sempatizanı ve radikal örgütlerin büyümesi için oldukça uygun ekonomik, sosyal, kültürel yıkımlar kaldı. Örgütün küllerinden tekrar tekrar doğması ihtimal değil, kesin bir gerçek.
Evrensel / 27.01.22