Jeff Bezos, dünyanın en zengin kişileri listesinin tepesinde olduğu 2021 yılının temmuzunda, kendi havacılık ve uzay araştırmaları şirketinin NS4 roketi ile alt yörünge uzay uçuşu gerçekleştirerek unvanları arasına astronotluğu ekledi.
Bezos’un on dakikalık uzay seyahatine hazırlandığı sıralarda, amiral gemisi olan Amazon’un New York’taki depolarından birinde Chris Smalls’un yürüttüğü sendika mücadelesi üçüncü ayına girmek üzereydi. Tepe yöneticilerin kendi aralarında yaptıkları bir toplantıda, zeka ve ifade kabiliyeti sınırlı olarak değerlendirdikleri Smalls, kısa bir süre önce işten çıkartılmıştı.
En nihayetinde geçtiğimiz günlerde, işçilerin çoğunluğunun katılım yönünde oy kullanması ile Amazon’un yirmi beş yıllık tarihinde ABD’deki işyerlerinde ilk kez bir sendika faaliyete geçmiş oldu. Bu noktaya gelene kadar ise Amazon sendikalaşma girişimlerine karşı yıllarca amansız bir direniş sergiledi; ileri teknoloji şirketi olmasının getirdiği özel imkanlar sayesinde örgütlenme girişimlerini baltalamak için benzersiz tedbirleri devreye soktu.
ABD’de bir milyon, dünyada ise toplam bir buçuk milyonun üzerinde çalışanıyla bir perakende devi olan Amazon, aynı zamanda lider konumda bir bilgi teknolojileri şirketi olarak diğer sektör ve ülkelerde standartları belirliyor ve model olarak kabul görüyor. Şirketin gözetim ve denetim alanındaki karanlık sicilinden çıkartılacak dersler olabilir.
Risk ve istihbarat
Amazon’un kârını ikiye katladığı pandemi döneminde, dijital sektörlerin tamamı sıçrama yaptı. Uzaktan çalışma ve eğitim, dijital dağıtım, tele tıp gibi alanlarda neredeyse on senelik ilerlemenin birkaç hafta içerisinde gerçekleştiği bir tablo ortaya çıktı. Artık, hızlı büyümenin beraberinde getirdiği riskleri bertaraf etme iddiasında olan bir sektörün yıldızının parlayacağından söz ediliyor. Öngörülebilir risk yönetimi (predictive risk management), çevresel olumsuzlukların (örneğin yaklaşan bir kasırga) tedarik zincirleri üzerindeki etkisini azalmayı almayı amaçlıyor. Paralel diğer bir hedef ise toplumsal çalkantıları ve kitle hareketlerini önceden kestirip tedbirler almak.
Ham haldeki büyük veriyi işe yarar hale getiren stratejiler, iş zekası (business intelligence) başlığı altında toplanıyor. Buradaki veri toplama, depolama ve yönetme faaliyetini zekadan daha net ifade eden kavram ise istihbarat. Örneğin Amazon’un Küresel Güvenlik Operasyonları Merkezi, özü itibarıyla askeri istihbarat organizasyonlarını çağrıştıran gözlem, tespit, tanımlama ve nötralize etme görevleri yürütüyor.
Kamçılı algoritma
Büyük veri kontrolünün nasıl manipülasyon aracı olabileceğine dair somut bir vaka Cambridge Analytica-Facebook skandalı. Büyük veri şirketi Cambridge Analytica, Facebook ile iş birliği sayesinde ulaştığı kişisel bilgileri 2016’da hem ABD Başkanlık seçimlerini, hem de Birleşik Krallık Brexit referandumunun sonuçlarına etki etmeye yönelik olarak kullanmıştı.
Siyaseti yönlendirebilen, faaliyet alanları arasında yapay zeka ve bulut bilişim olan teknoloji şirketlerinin kendi çalışanlarının gizliliğinin tehdit altında olması şaşırtıcı değil. Ancak Amazon ve benzeri şirketleri konu alan haberleri bezeyen inovasyon gibi sözcükler onlara bir meşruiyet halesi sağlıyor.
Öte yandan, Amazon’un pek hoşlanmadığı kavramlar da var. Şirket içi mesajlaşma uygulamasında çalışanların kullanması engellenen sözcükler arasında “temsil,” “adaletsiz,” “köle emeği,” “efendi,” “robotlar,” “yakınma” ve ” komite” dikkat çekiyor. Algoritma, muhalif bir hissiyatı çağrıştıran “Nefret ediyorum,” “Umurumda değil,” “bu sersemlik” ve benzeri sözcük öbeklerinin kullanımını da engellemiş. Diğer ilginç yasaklılar ise “etik” ve “tuvaletler” (Bu sonuncunun dahil edilmesinin bir sebebi performans baskısı sebebiyle sık yaşanan sorunlar, öbürü ise işçilerin gizli sendika toplantılarının mekanı olarak bilinmesi).
Amazon’un işçi örgütlenmesine karşı aldığı çeşitli tedbirler arasında çalışanların üye olduğu onlarca Facebook grubundaki paylaşımlarını ve Reddit gönderimlerini izlemek de bulunuyor. Twitter’da ise yöneticiler belli anahtar kelimeleri düzenli olarak takip ediyor ve gönüllü olduğu iddia edilen çalışanların yönettiği hesaplardan olumlu tweetler atılıyor.
Güvenlik asla uyumaz
Amazon’un çalışanları gözetim için başvurduğu yöntemler sadece elektronik değil; daha doğrusu, bunlar çoğu zaman mekansal olanlar ile iç içe geçmiş. Buna dair bir örnek, depoların önündeki trafik ışıklarının mesai bitiminde çıkan işçiler ile dışarıdan temas kurulmasını güçleştirecek şekilde düzenlenmesi. Daha çarpıcı bir örnek ise, Amazon’un hem fiziki, hem dijital ortamda sendikalaşma girişimlerini izlemek ve bildirmek için Pinkerton özel güvenlik şirketi detektiflerini kullanması. Mottosu “Asla Uyumayız” olan şirketin neredeyse iki asırlık, ABD’de sanayileşmenin gelişimine paralel bir geçmişi var.
Mark Twain’in Amerika Birleşik Devletleri’nin Yaldızlı Çağı olarak adlandırdığı 19. yüzyılın ikinci yarısında, Pinkerton detektifleri, Jesse James ve diğer namlı haydutlar ile mücadele etmişlerdi. Bu hızlı sanayileşme döneminde, bir anlamda bugünün oligarklarına karşılık gelen tekelci sanayicilerin (“Hırsız Baronlar” Vanderbilt, Carnegie, vd.) istihdam ettiği Pinkerton dedektiflerinin oynadığı asıl rol ise grev kırıcılık ve grevci işçilere saldırmaktı.
Normalleşen gözetim
Kontrol merakı ve sahip olduğu güç ile Bezos, Metropolis’in (1927) Joh Fredersen’ini anımsatıyor. Acaba Metropolis kenti makineleşmenin seyrini anlamak için başka ipuçları sunuyor mu? Robotik teknolojisi ile ilgili genel beklenti, yavaş yavaş insan emeğinin yerini makinelerin tamamen alması yönünde. Depo: Amazon’da İşçiler ve Robotlar (The Warehouse: Workers and Robots at Amazon) Kitabının Yazarı Alessandro Delfanti’ye göre ise, bu teknoloji, işçilerin yerini almaktan ziyade, onların üretim sürecindeki hareketlerini standartlaştırıp, denetlemeye hizmet ediyor.
Bunun güncel bir örneği, Amazon’un 2018’de patentini aldığı, işçinin kol hareketlerini barkotlar ve radyo dalgaları aracılığıyla takip edip, titreşimler ile yönlendiren bileklik. Bu ileri gözetim teknolojisinin Amazon depolarında fiilen kullanıldığına dair bir bilgiye rastlanmıyor. Öte yandan, Türkiye’de ise benzer bir araç geliştirilmiş. Pandeminin sarsıcı etkisinin en fazla hissedildiği günlerde, 2020 mayısında, Evrensel’de yayımlanan bir değerlendirme, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası MESS’in, işyerlerinde çalışanların sosyal mesafe kuralına uyumu sağlamak gerekçesiyle geliştirdiği dijital “bileklik” projesini konu alıyordu.1
Tanıtım metnine göre, Mess-Safe adlı “giyilebilir ürün, şirket çalışanlarının tüm odağını işlerine verdikleri sırada, sosyal mesafe gereksinimlerini kolay bir şekilde kurmasını” sağlıyor. Aynı tanıtımda, askısı sayesinde vücut üzerinde çeşitli şekillerde taşınabilinecek bu cihaza yüklenmiş uygulama ile “Kullanıcıların kendi sosyal mesafe skorlarını görüntüleyebilmesini sağlayarak, çalışanların sosyal mesafe konusunda farkındalıklarını arttırmayı” amaçladığından bahsediliyor. İşçinin sadece anlık konumunu değil, vücut hareketlerini gözleyebilen bir aracın yapabilecekleri bundan fazla olmalı. İlginçtir ki, Mess-Safe’in ilk gündeme geldiği aylarda, Chris Smalls, Amazon’un Staten Island deposundaki kovid-19 tedbirlerinin yetersizliğini protesto etmesinin ardından, sosyal mesafe kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle kovulmuştu.
Başka bir sanayici birliğinin yıllar önceki bir reklam filminde söylendiği gibi, “sistemin tıkır tıkır çalışması gerekiyor”. Pandemi belki artık olağanüstü uygulamaları meşrulaştıracak kadar ön planda değil, ama bir sonraki küresel krizde benzer projelerin hızla uygulamaya geçirileceğini düşünmek karamsarlık olmaz.
Fiziksel yöntemlerde olduğu gibi, iyi niyetle tasarlanmış veya masum görünen elektronik gözetim ve denetim uygulamalarının kolaylıkla baskı araçlarına dönüşebilmesi mümkün. Son iki senenin kafa karışıklığının biraz dağılmış gibi göründüğü bugünlerde elektronik bilekliği hatırlamakta fayda var.
Evrensel / 17.04.22