ABD-Çin ilişkileri: Pentagon ileri teknolojiye karşı – James Petras

Washington yılmadan adım adım Çin'e karşı büyük bir kışkırtma içerisinde. Şu ana kadar, Obama rejimi Japonya, Filipinler ve Avustralya ile askeri anlaşmalarını genişleterek Çin kuşatmasını sıkılaştırmış bulunuyor. Ayrıca Çin'i açıktan dışlayan bir bölgesel ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklık Antlaşması'nı (TPP) da ilerletmekte. Obama Güney Çin Denizi'ndeki deniz gücünü arttırmakta, Edward Snowden'ın yayınladığı gizli NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) dosyalarında ortaya çıktığı üzere de Çin hükümeti ve Çinli şirketlerde geniş bir siber casusluk görevi için ileri teknolojili Amerikan şirketlerine yatırım yapmakta.

  • Çeviri
  • |
  • Dünya
  • |
  • 23 Eylül 2015
  • 16:00

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Çin ve ABD arasındaki ekonomik ilişkileri genişletmek (özellikle de Seattle ve Silikon Vadisi'ndeki ileri teknolojili işletmelerle) için 25 Eylül'de gerçekleştireceği ilk ABD ziyareti için hazırlanıyor. Obama rejimi ise Çinli şirketlere ve kişilere siber casusluk gerekçesiyle ağır yaptırım uygulama tehdidinde bulunarak esasta bu ziyareti baltalamaya çalışıyor.

Xi'nin ziyaretinin hemen öncesinde Çinlileri 'siber-hırsız' diye tanımlama ve yaptırımlar uygulama, Çin'i yalnızca kendisine bağlı bir ekonomi olarak gösterme amacı taşıyan kasıtlı bir aşağılama ve kışkırtmadır.

Bu adım Çin hükümetini, Çinli işadamları adına karşılık vermeye itecektir - ve Başkan Xi'nin Çin'e yatırım yapan milyar-dolarlık ileri teknolojili ABD şirketlerine yaptırımlarda bulunabilecek olanakları fazlasıyla mevcuttur.

Obama'nın Çin'i birçok cephede kışkırtmaya dönük kararları Washington'daki militarist güç odaklarının – Pentagon, NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) ve siyonist-militarist ideologların – ezici etkilerinin bir yansımasıdır.

Washington'ın saldırgan politikalarına karşıt olarak, başlıca ABD'li şirketler ise Obama'nın 'askeri açılımı’na muhalefette neredeyse hemfikir ve siber yaptırım tehdidine şaşkınlıkla yaklaşarak bunu “gereksiz provokasyon” olarak görüyor.

Kendi payına Wall Street de Washington'ın Çin'i korumacı finans piyasasını büyük ABD bankalarına açmaya mecbur edeceği ümidiyle arada bir tutum takınıyor. Wall Street kendisini, Çin'i kışkırtarak dünyanın en büyük finans piyasasındaki kârlı olanaklara engel olabilecek bu saldırgan yaptırımlara destek vermek zorunda görmüyor.

Tarihî meydan okumanın arkaplanı

Çin'in büyümesi ve denizaşırı ekonomik etkinliğini arttırması ABD'nin Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki üstünlüğünü daha fazla zorluyor.

Yakın dönemde imalat ve hizmet sektörlerindeki teknolojik geliştirmelerle birlikte Çin'in ABD, AB ve Japon çokuluslu şirketleriyle ilişkileri de değişiyor. Çin kendi üretim tesislerinde kullanmak için çokuluslu ortaklarından artan bir şekilde teknoloji transferi ve yerel olarak üretilmiş parça talebinde bulunuyor.

Çin'in ekonomik yayılması ve endüstriyel olgunlaşması ise Washington, Silikon Vadisi ve Wall Street'teki seçkinleri ayrışan yanıtlar üretmeye sevk ediyor.

ABD'li seçkinler ayrışıyor

Pentagon ve Beyaz Saray, Çin'in ekonomik dünya gücü olarak yükselişine karşı 'askeri açılım'ı geliştirdiler. Bu; askeri kuşatmadan bölgesel üs antlaşmalarına, kasıtlı ekonomik dışlamadan bölgesel ticari antlaşmalara, politik kışkırtmadan yaptırım tehditlerine, esasta stratejik olarak meydan okuma politikaları anlamına geliyor. ABD askeri üsleri genişliyor, devasa deniz donanması Çin karasularında devriye geziyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Çin'e komşu ülkeleri Güney Çin Denizi'nde kendi hak talepleri için kışkırtırken, ABD savaş uçakları Pekin'in kazanılmış adaları üzerinde uçuyor.

Beyaz Saray ve onun yüksek derecede askerileşmiş Dışişleri Bakanlığı, ülke basınında yoğun bir propaganda kampanyası başlatarak Çin'i kanıtlanmamış casusluk olaylarıyla suçluyor. Bu suçlamaların genişliği, ağırlığı ve sıklığı bu kampanyanın imtiyazlar kapma çabasıyla kurnazca yürütülen bir diplomasi hamlesi olmadığını gösteriyor. Çin'e yönelen bu suçlamalar daha çok diplomatik, politik, ekonomik ilişkilerin tamamen kırılması ve sert bir askeri meydan okuma anlamına geliyor.

Çin'e yönelik suçlama kampanyası ABD'nin fikri mülkiyet haklarının geniş çaplı bir şekilde uzun zamandır çalınmakta olduğu abartılı iddialarını da içeriyor. Çin'in teknolojik gelişimini aldatıcı bir şekilde 'hırsızlık' olarak gösteren Washington, Çin'in kendi içindeki bilimsel ve teknolojik başarılarını karalayarak Pekin'i ve Çinli şirketleri suçluyor.

Son birkaç yılda, ABD bazı Çinli bilim insanlarını tutuklayıp bazıları hakkında da yakalama kararı çıkartarak onları casusluk yürütmekle suçladı. Bazıları hakkındaki cezalar kanıt yetersizliğinden dolayı FBI tarafından sessizce düşürülse de bu, bilim insanlarının yaşamları altüst edilmeden gerçekleşmedi. ABD kamuoyundaki karalama kampanyası da başarılı oldu – Çinli bilginler ve bilim insanları casus olarak kabul edildi. Muhbir Edward Snowden tarafından ortaya çıkarılan NSA dosyaları ise açık bir şekilde gösteriyor ki Çin'de kurulu başlıca IT (Bilişim Teknolojileri) şirketleri aracılığıyla Pekin hakkında geniş çaplı casusluk yapan ABD'nin kendisidir.

ABD, Çin'i kendi halkına ve ABD IT şirketlerine yönelik denetim ve sansür uygulamalarıyla internet kullanımına dair uluslararası normları ihlal etmekle suçluyor. Başka bir deyişle ABD, Çin'in yargı yetkisini aşırı yönde kullandığını iddia ederek Çin'in bağımsızlığını inkâr etmiş oluyor. Aynı satırlarda Washington, Çinli üreticilere dayanan ve Çin'de bilgi depolayan ABD sermayesinin de Çin'in bu uygulamaları tarafından engellendiğini öne sürüyor. Çin ABD'nin çokuluslu şirketlerinin NSA ve diğer ABD istihbarat servisleriyle işbirliği içerisinde çalıştıklarını keşfettikten sonra bu politikaları geliştirdi. Çin'in ABD IT şirketlerinin erişimini kısıtlayarak kendi endüstriyel belgelerinin ve ticaretinin gizliliğini koruma ve ulusal güvenliğini sağlama amacında şaşıracak bir şey bulunuyor mu?

“Finans Basını”: Piyasalar üzerine savaşlar

Washington'ın Çin'i ve Çinli şirketleri suçlayan kışkırtıcı kampanyası Amerikan ve İngiliz basının finans sayfalarında da yükseltildi. Başı çeken Anglo-Amerikan finans gazeteleri olan Wall Street Journal ve Financial Times'ın, sermaye çevrelerinin pazar taleplerine ve yaptırımların ABD'li ileri teknolojili çokuluslu şirketler üzerindeki etkilerini gözetmeye uygun daha ılımlı bir konumda kalmak yerine Obama'nın askeri meydan okuma politikalarının azgın savunucuları olmaları dikkat çekti.

Finans basınının keskin kampanyası da Çin'i tüzel olarak suçlu göstermek ve bu askeri adımlara herhangi bir kurumsal karşı çıkışı görmezden gelmek üzere tasarlandı. Bu propaganda kampanyası ABD IT seçkinlerini, Çin'in gelişen siber endüstrisine her an uygulanabilir ekonomik yaptırımlar noktasında uyarıyor. Bu yaptırımlar Xi Jinping'in ABD ziyareti öncesinde, hatta o sıralarda dahi duyurulabilir – eğer ki kendi bildiklerini okumaya devam ederlerse.

Beyaz Saray yaptırımları: Amerikan politikalarında ayrışmalar

Beyaz Saray retoriğine ve anti-Çin histerisine rağmen çoğu ABD IT şirketi, Çinli iş insanları ve devletle yaptıkları iş anlaşmaları ve satışları sonucunda yüksek kârlar elde etti. Bir yöneticiye göre “2014 yılında Çin'deki satışlarında yüzde 75'lik artış yakalayan Apple bir başarı hikayesi” (FT 12/9 – 13/9/15).

Kıdemli IT yöneticileri de teknoloji transferi de dahil olmak üzere Çin'in taleplerindeki değişimi karşılamak isteklerini dile getirdiler, çünkü bu alanda “kısa vadede büyük (kâr) olanakları” görüyorlar. Obama'nın yaptırımlarına Çin'in vereceği düşmanca yanıt Silikon Vadisi'nin isteyeceği son şey olur: Bu yüz milyarlarca doların yitirilmesi sonucunu kaçınılmaz kılacaktır.

Yüksek derecede askerileşmiş ve siyonizme sadık, kışkırtma ve savaş politikalarına batmış Obama yönetiminde son sözü söylemek çokuluslu şirketlere düşmüyor.

Çin'in olgunlaşan kapitalizmi: Yerli yenilikler

Çin'in olgunlaşan kapitalizmi belirgin değişimlerle bir arada yürüyor. 2006 yılında Çin hükümeti 'yerli yenilikler'in teşvik edileceği yeni politikaları duyurmuştu. Bu adımların amacı iki yönlüydü: yabancı teknolojiye bağımlılığı azaltmak ve Washington'ın ileri teknolojili şirketleri aracılığıyla Çin'de yürüttükleri casusluk tehdidine engel olmak.

Bu stratejik hedeflere uygun bir şekilde 2009 yılından itibaren kamu ihalelerine katılma şartı olarak yerel olarak geliştirilmiş teknolojinin kullanılıyor olması zorunluluğu getirildi.

Çin'e ait hassas bilgileri NSA'ya ilettiği açığa çıkan Google'ın Çin'de yürüttüğü faaliyetler 2010 yılında durduruldu. Washington da anında Çin'i “sansürcülük”le kınadı.

Çin'in yerli yenilikçilik politikaları ivme kazandıkça Amerikan MNC'lerin (çokuluslu şirketlerin) Çin'in ileri teknolojili pazarlarındaki tekelinin altı oyuluyor. MNC’ler Washington'ı müdahale etmeye ve piyasalarını ABD etkisine açması için Çin'i zorlamaya çağırdı.

Stratejik anlamda Amerikan IT MNC'leri ve Washington arasındaki bağlantı şimdi geri tepmiş bulunuyor: NSA için yapılan casusluk kısa vadede ileri teknolojili çokuluslu şirketlerin işine gelmiş olsa da, Çin'le ve kazançlı piyasalarıyla kurulabilecek stratejik ilişkiler baltalanmış oldu. IT patronları stratejilerini gözden geçirerek Çin’in güvenini yeniden kazanmak ve piyasalarına tekrar girebilmek için NSA’dan daha fazla özerklik beklediler.

İleri teknolojili diplomasi

İleri teknolojili çokuluslu şirketler, Çin Devlet Başkanı Xi'nin ziyaretini ilişkileri onarmak ve geliştirmek için sabırsızlık içerisinde. Silikon Vadisi-Seattle seçkinleri, kendileri adına politika yürüttüğünü iddia eden Beyaz Saray'ın uygulayacağı yaptırımlara karşı çıkıyor.

Amerikan ileri teknolojisi seçkinleri, Amerikan IT şirketlerinin Çin'in teknoloji transferi ve paylaşımı taleplerini karşılaması gerektiğinin farkında. Bu açıdan daha gerçekçi bir yaklaşımı benimseyerek piyasaları; teknolojiyi ve satışları paylaşmadıkları oranda toptan kaybedeceklerini bilerek hareket ediyorlar.

Apple, IBM, CISCO, Qualcomm büyük kayıplar ve Çin piyasalarından tamamen dışlanmak yerine Çin'in yerli yenilikçi politikalarıyla uyum içerisinde olacaklarını dile getiriyor.

NSA'nın emellerinin suç ortaklığı ile Çin'deki casusluk faaliyeti sonucu ülkedeki pazarları terk etmek zorunda kalan Google bile şu anda sınırlı da olsa tekrar piyasaya kabul edilmeye bakıyor.

Wall Street diplomasisi: Provokasyon değil basınç

Wall Street'in büyük bankacıları da diğer yandan Beyaz Saray'ın, finans piyasalarındaki kısıtlamaları kaldırması için Çin'e basınç uygulamasını istiyor. Bunlar Çin'in Amerikan hedge fonlarına [serbest yatırım fonları] ve spekülatörlerin kısa vadeli satışlarına izin vererek hisselerinin değerini düşürmesini, volatiliteyi arttırmasını ve yatırımcıların güvenini zayıflatmasını hedefliyor.

Wall Street'in ABD'den uygulamasını istediği “basınç” sert ekonomik yaptırımları içeriyor mu bu sorgulanabilir. Yine de şu anki koşullardaki sınırlı finansal erişim, Beyaz Saray yaptırımlarına misilleme olarak Çin'in kendilerini piyasalardan tamamen dışlamasından çok daha kârlı olacaktır.

Sonuç

Büyük güce sahip IT işletmeleri CEO'ları, Pentagon ve Beyaz Saray militaristleri olarak ABD emperyalist seçkinleri arasındaki değişen çıkarlar ve yaklaşımlar, Başkan Xi'nin ziyareti sırasında gerçekleşecek iki ayrı buluşmadan da apaçık bir şekilde görülmektedir.

Xi'nin ABD ziyaretinde Seattle'a uğrayarak burada üst düzey IT yöneticileriyle yapacağı görüşme ABD-Çin İnternet Endüstrisi Forumu ile çakışmaktadır. Forumun zamanlaması ve yeri (Seattle) tesadüf değildir. Zamanlaması Çinliler tarafından belirlenmiştir ki bu da onların ABD'nin güçlü ekonomi seçkinlerini Washington'ın savaş tüccarları ile Pentagon militaristlerine karşı kullanma kapasitelerini ve onlar üzerindeki etkilerini göstermektedir.

Obama sözde “Asya açılımı”nı duyurduğundan beri Beyaz Saray Çin'le savaşmak için uğraşıyor. Çin'in bilimsel ve ekonomik performansını karalayan ve savunma gücünü yenileme programını abartan çok yönlü bir propagandanın da yardımıyla birlikte savaş tamtamları geçtiğimiz iki yılda daha yüksek sesle çalınmaya başladı. Wall Street Journal veya Financial Times'ı okuyan bir kimse sanacaktır ki Çin ekonomisi çöküşün eşiğinde. Bunlar Çin'in yıllık büyüme tahminlerinin %7,3'ten %7'ye düşüşüne diyor ki, 'felaket'! Öte yandan AB ya da ABD bunun yarısı oranında büyüdüğünde ise finans yazarları buna diyor ki, 'ekonomik mucize'!

Çin ekonomisinin karalanması; Çinlilerin casusluk yapan ve suç işleyen endüstriyel hırsız olduklarına dair tanımlamalar ve uzun sıkıcı nutuklar, “Çin'in askeri tehdidi”nin arttığına dair hiddetli paranoyakça uyarılar, Çin ile IT şirketleri ve diğer Amerikan ekonomik sektörleri arasındaki kârlı ilişkilere karşı sistematik bir şekilde geliştirilmektedir.

Amerikan MNC'leri için, Washington'ın Çin'e uygulaması beklenen yaptırımlar, Rusya'ya şu anda uygulanan yaptırımların yarattığından çok daha büyük kayıplara yol açacaktır. Beyaz Saray'ın Moskova'ya uyguladığı yaptırımlar daha çok Avrupa bazlı endüstrileri ve işletmeleri etkilemiştir. Fakat Çin'e uygulanacak yaptırımların ABD ekonomisi üzerinde çok büyük etkileri olacaktır.

“Sarı tehlike”nin Beyaz Saray versiyonunun Amerikan ekonomisinin herhangi bir sektörü için hiçbir kurtarıcı özelliği bulunmuyor. Bu, çılgınca yürütülen militarizmin en açık göstergesidir. Bu, katışıksız askeri üstünlük için her türlü rasyonel ekonomik çıkarın çiğnenmesidir. Çin Rusya'yla askeri işbirliğini derinleştirdikçe Washington yakında fark edecektir ki, kendi sınırları içerisinde bile askeri üstünlük ulaşılabilir değildir.

Ne zaman ki Washington (devlet destekli karşılıksız hakaretler ve kanıtlanmamış suçlamalarla birlikte) Çin'e karşı yaptırım hayaletini yükseltir, o zaman Çin hükümeti de buna karşılık verecektir.

Başkan Xi daha önce daha az tehditle karşılaştığında yaptığı gibi misillemeye başvuracaktır. Ve her sınıftan ve bölgeden Çinlilerin büyük çoğunluğunun da desteğini arkasına alacaktır.

Amerikan IT şirketleri de bu potansiyel çöküşün farkında ve açıkça ikna edici bir şekilde kendi bakışlarını Washington'a ilettiler. Çin'le uzun vadede yürütülecek kârlı stratejik ilişkilere kıyasla bu sözde 'siber hırsızlık' onlar için küçük bir mesele.

Bugüne kadar Obama Beyaz Sarayı'ndaki militaristler ABD-Çin politikalarını yönettiler. Bunu yaparken de Amerikan şirketlerinin çıkarlarına aldırmadılar; ABD'nin Irak ve Libya'daki petrol çıkarları ya da IT şirketlerinin Çin'deki çıkarları için.

Eğer Yönetim içerisindeki siyonist yetkililer Ortadoğu politikalarına dair militaristleri etkilerse, en sabit fikirli militaristler de Uzakdoğu üzerine siyonistleri etkiler.

Eğer ABD ordusu tarafından çizilen Ortadoğu politikaları başarısızlıkla sonuçlandıysa, Çin üzerine benzer politikalar uygulamak bir felakete yol açacaktır.

ABD'nin Çin'e uygulayacağı yaptırımlar ve bunun sonucu yitirilecek ilişkiler ağır çekimde seyredecektir. Ortak girişimlerdeki ve ihracattaki sert düşüşlerle başlayarak Pasifik kıyısının boş limanlarındaki hareketsiz vinçlerle, paslanan konteynır gemileriyle, kâr kayıplarıyla, Silikon Vadisi'ndeki boş özel kulüplerle ve Amerikan otomotiv şirketlerinin yiten satışlarıyla devam edecektir. Listenin sonu yok, ama sonuçları açıktır.

Global Research / 19.09.15

Kızıl Bayrak Çeviri Kolektifi