“Devletin ayıbını bu operasyon temizlemiş oldu. Bu ayıbın mimarlarını ve aktörlerini halkımız bu operasyonla tanıma fırsatı elde etmiş oldu. Operasyon son derece faydalı oldu. Yıllardan beri süren bu kanunsuzluğun getirmiş olduğu vahşetin sorumlularını yüce milletimiz kendi vicdanlarında yargılayacaktır.”
Sadettin Tantan, Hayata Dönüş Operasyonu’nun hemen ardından bakanlıktaki brifingde operasyonla ilgili bunları söyledi.
Bununla da kalmadı, devam eden günlerde çıktığı farklı TV kanallarında operasyonu anlatmayı sürdürdü.
Zaten dönemin içişleri bakanıydı, yani en önemli yetkililerinden biriydi.
Hayır, davada sanık olmadı.
Neredeyse tanık bile olmadı.
“Şahsa özel”
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin İçişleri Bakanı olan Sadettin Tantan’ın tanık olarak dinlenmesine, olaydan 21 yıl sonra karar verdi.
Mahkemenin bu kararının ardından Tantan ile ilgili İçişleri Bakanlığına yazı yazıldı. Bakanlık bir sonraki duruşmada “Tantan’a ait güncel adres bulunamadı” yanıtını verdi.
Daha sonraki duruşmada bu kez Tantan, “güvenlik riski bulunduğu gerekçesiyle” duruşmaya katılamayacağını mahkemeyle paylaştı.
Mahkeme, bu mazeretinin önüne geçmek adına Tantan’ın, SEGBİS ile dinlenmesine hükmetti. Ancak Tantan bu sefer de sağlık raporu sunarak duruşmaya katılmadı.
Böylelikle günler geçti, duruşmalar geçti. Dosyanın zamanaşımı riski bulunuyor.
Mahkeme en son geçen haftaki duruşmada, Sadettin Tantan’ın şahsına özel bir duruşma açılmasına hükmetti. (Uygulamayı, Mehmet Ağar’ın yargılandığı davalardan hatırlarsınız.) Bu şekilde Tantan, taraflara bildirilmeyen özel bir duruşmada, sadece heyetin sorularını ve mahkemeye yazılı iletilen soruları yanıtlayacak.
Müdahil avukatlardan Güçlü Sevimli bu kararın hem hukuka, hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı olduğunu söyledi:
“Gizli duruşma açılması, CMK’da yeri olmayan, şahsa özel bir usul. Tantan hiçbir şekilde karşımıza çıkmak istemediğini mahkemeye net şekilde hissettirdi, mahkeme de dosya sürüncemede kalmasın diyerek böyle bir orta yol buldu. Oysa Sadettin Tantan sadece dönemin İçişleri Bakanı değil, operasyon sırasında ve sonrasında kamuoyunu bilgilendirme görevini yapan, her gün TV kanallarında operasyonu ve F tipi cezaevlerini savunan bir yetkiliydi. Bu denli arkasında durduğu bir operasyonla ilgili 23 yıl sonra, aynı olaya ilişkin süren yargılamaya gelmekten, tanıklık etmekten bile kaçınıyor, müdahil avukatların sorularından çekiniyor.”
Oysa operasyonun 14 Aralık 2000 tarihli ana harekat planında Saadettin Tantan’ın imzası var. Planın dört ayrı ekinin tamamında da imzası bulunan, dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Ali Aydın da ifadesinde, “Genel müdahale emri İçişleri Bakanlığı tarafından verildi, Jandarma Genel Komutanlığı da zaten İçişleri Bakanlığına bağlıydı” demişti.
Yani Tantan, herhangi bir sorumlu, tesadüfen o makamda bulunan bir yetkili değildi. Bugün mahkeme karşısına çıkmak bile istemiyor. Ancak TV kanallarındaki tartışma programlarında fikir belirtmeye halen devam ediyor…
BirGün / 10.10.23