2018’de dönemin RTÜK üyelerinden Taha Yücel, Türkiye’de Internet’in 25. yılı dolayısıyla ODTÜ’de yapılan etkinlikte Internet kullanımı için makinelere dijital bir sertifika olarak yüklenecek bir ehliyet sistemi önermiş, öneri bilgi teknolojileri çevrelerinde endişeye yol açarken, sosyal medyada ağırlıklı olarak mizah konusu olmuştu. Perşembe günü öğrendik ki aslında hepimize yaptıklarımızı saat başı takip eden BTK damgalı bir “ehliyet” vermişler: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) ülkedeki tüm Internet kullanıcılarının hareketlerini detaylı olarak izlediği, Medyascope’tan Doğu Eroğlu’nun haberi ile kanıtlandı. Internet penetrasyonunun yüzde 80’ler civarında olduğunu göz önünde bulundurursak; BTK’nın yaklaşık 70 milyon kişiyi yasa dışı bir şekilde izlediğini ve kayıt altına aldığını söyleyebiliriz. BTK’nın kitlesel gözetimi yasa dışıdır, çünkü devlet yurttaşların iletişimlerinin ve özel hayatlarının gizliliğini korumakla da yükümlüdür. Yasalarımıza göre iletişimin tespit edilebileceği ve izlenebileceği haller tanımlanmıştır ve bu hallerin hiçbiri BTK’nın şu anda yapmakta olduğu kitlesel gözetimi kapsayabilecek haller değildir.
Anayasa’nın 20. maddesi özel hayatın yanı sıra 2010’da eklenen paragrafla kişisel verilerin korunmasını da devlet güvencesine alır. Anayasa’nın 13. maddesi ise temel hak ve hürriyetlerin yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini ve bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını ifade eder. Bu eksende bakıldığında BTK’nın “GİZLİ” başlıklı bir genelge ile 70 milyonu gözetlemesi Anayasal açıdan ciddi bir hak ihlalidir.
Mevcut yasalara göre iletişim bilgilerini saklamak ve gizliliğini korumakla yükümlü olanlar Internet servis sağlayıcılar. BTK’nın servis sağlayıcılara gönderdiği belge ile ülkenin tüm Internet iletişim kayıtlarını kendinde toplama yetkisi görmesini dayandırabildiği tek ‘yasal dayanak’ “Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 8.1/b bendinde yer alan “…Internet trafik izlemesinde Başkanlığa gerekli yardım ve desteği sağlamakla, faaliyet belgesinde yer alan Başkanlığın uygun gördüğü bilgileri talep edildiğinde bildirmekle … yükümlüdür.” cümleciği. Bu yönetmelikteki “bilgileri talep edildiğinde bildirmekle” kısmının 70 milyonun birden anayasa ile güvenceye alınmış haklarını üstelik de süresiz bir biçimde sürekli olarak çiğnemek için kullanılamayacağını söyleyebilmek için hukukçu olmaya gerek yok.
Mesele sadece bizim yasalarımız ile de sınırlı değil. Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özel hayata saygı ve haberleşmenin gizliliğini düzenleyen 8. maddesinden benzer konularda verilmiş çok sayıda ihlal kararı mevcut. İngiltere Güvenlik ve İstihbarat Dairesinin (GCHQ) BTK’nın kitlesel izlemesine benzer nitelikteki izleme operasyonu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 2018’de mahkûm edilmişti. Benzer şeklide ABD Milli Güvenlik Ajansı’nın (NSA) Vatanseverlik Yasası’nın 215. maddesine dayanarak yaptığı kitlesel gözetimi 2015’te yasa dışı bulmuştu.
BTK’nın kitlesel izleme/dinleme operasyonuna karşı yürütülecek yasal süreç önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değil. Bireysel olarak Tor ağı ya da VPN sistemlerinin kullanımı gibi tedbirler alınabilir. Ancak bireysel tedbirlerden daha önemlisi bu ve gelecekte denenebilecek benzeri kitlesel izleme/dinleme operasyonlarına karşı temel haklarımızı savunmak üzere hep birlikte nasıl ve ne kadar ses çıkartacağımızdır. Siyasi partiler, sendikalar, kitle örgütleri ve tek tek yurttaşlar olarak bu yasa dışı izlemeye göz mü yumacağız yoksa bu izlemeye karşı bir araya mı geleceğiz? Soru bundan ibarettir.
Evrensel / 23.07.22