Salgın, bireysel düzeyden toplumsala uzanan bir dizi değişim dinamiğini beraberinde getiriyor. Yalnızca devletlerin makro politikaları gibi yasal alanlar değil, yasadışı bir pazar olan uyuşturucu kullanımı ve trafiğinde de ciddi dönüşümler yaşanıyor.
Salgının küresel eşitsizlik ve adaletsizliği daha görünür kıldığını biliyoruz. Sistemin yıllardır piyasa insafına terk ettiği hayatların geleceği daha kırılganlaştı. Devletlerin piyasa lehine sağlık başta olmak üzere bazı alanlardan çekilmesi Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosu’nun “2020 Dünya Uyuşturucu Raporu”nda “Tedaviye Erişim Sorunu” başlığında açıkça görülüyor. Bu noktadan hareketle iki hafta boyunca BM’nin bu raporunun içeriğini ve satır aralarına sıkışan gerçeklerini ele alacağız.
Covıd-19 uyuşturucu kullanımını 2008 krizindeki gibi etkiliyor
Rapora göre pandemi küresel uyuşturucu piyasasını üç açıdan etkiledi. Birincisi, hükümetlerin aldığı kapanma önlemleri, uçuş ve seyahat kısıtlamaları, uyuşturucu trafiğini etkiledi. Henüz sonuçlara tam anlamıyla ulaşılamıyor olmakla beraber, en yaygın kanaat, uyuşturucu taşıma ve kuryeliğinde yeni yöntem ve adreslerin kullanıma geçtiği. BM’ye göre bu yeni yol ve yöntemlere ancak birkaç yıl sonra tam anlamıyla ulaşılabilecek. İkinci öngörü salgının 2008 krizine benzetilmenin de nedeni. Beklenmedik önlemlerin alınması, işten çıkarmalar, evlere kapanmalar uyuşturucu kullanım düzeyinde artışı tetikledi. Bunun yanında üzerinde durulan diğer bir unsur daha çok hasar bıraktığı bilinen sentetik uyuşturucuların kullanımındaki artış. Çalışanlar maaş kesintileri, işten çıkarma, ekonomik koşullarının alt üst olması karşısında daha ucuz olan, ancak kısa vadede daha fazla hasar bırakan, sentetik biçimde merdivenaltı laboratuvarda üretilen uyuşturucu türlerine yöneldi. Son olarak sınırların kapatılması, ulaşımdaki aksamaların yine uyuşturucu üreticisi ve tacirlerini sentetik uyuşturucu üretmeye sevk edildiği düşünülüyor. Özellikle hava yolları alanındaki kısıtlamaları, metamfetamin gibi büyük oranda hava yolları kullanılarak taşınan maddelere erişimi azalttı. Tam da bu nedenle BM, pandeminin yarattığı bu değişimi 2008’deki büyük finansal krizin yarattığı yıkıma benzetiyor.
Gelişmekte olan ülkelerde uyuşturucu kullanımı artıyor
BM’ye göre 2009 ile 2018 arasında küresel düzeyde uyuşturucu kullanımı yüzde 30 oranında arttı. 2018’de uyuşturucu kullanan kişi sayısı 270 milyondu, bu sayının salgın birlikte perçinlendiğine kesin gözüyle bakılıyor. Yine 2018 verileri incelendiğinde dünya nüfusunun yüzde 5,3’ü uyuşturucu kullanıyor, bu sayı 2009’da 4,8’di. Daha dikkat çekici olansa, önceki yıllarda gelişmiş ülkelerde yoğunluk ve kullanım gelişmekte olan ülkelere göre daha fazlayken, son yıllarda bu durumun değişmesi. Bir başka anlatımla, gelişmekte olan ülkeler uyuşturucunun yükselen pazarları oluyor. Üstelik aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerin nüfus artışı (yüzde 28) gelişmiş ülkelerin (yüzde 7) dört katı fazlaydı. Gelişmekte olan ülkelerde kullanımın gittikçe yaygınlaştığı düşünüldüğünde çok değil, 10 yıl içerisinde uyuşturucu kullanan nüfusun rekor kırması beklenebilir. Nitekim BM bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerdeki genç nüfusun bağımlılık oranlarını için “Dikkat” diyor.
Küresel olarak uyuşturucu bağımlılığı olan kişiler yaş üzerinden incelendiğinde özellikle ergenlik çağındaki çocukların ve 18-35 yaş grubu gençlerin kullanımında önemli düzeyde bir yükseliş var.
Neoliberalizmin aynası: Tedaviye ulaşmak ne mümkün!
Küresel düzeyde uyuşturucu bağımlılığı artarken, tedaviye erişmek için aynı şeyi söylemek çok zor. Rapora göre bağımlı sekiz kişinden yalnızca birisi düzenli ve yetkin tedaviye ulaşabiliyor. Dahası cinsiyet üzerinden tedavi incelendiğinde uyuşturucu kullanımında 3’te 1’lik paya sahip olan kadınlarda durum daha vahim. Bağımlı her 5 kadından yalnızca 1 tanesi tedaviye ulaşabiliyor. Ancak tedaviye ulaşma bariyerleri yalnızca cinsiyetle sınırlı değil, uyuşturucu kullanımında payı yüksek olan mahkumlar, yerinden edilmiş insanlar, azınlıklar ve mülteciler neredeyse hiçbir tedaviye ulaşamıyor. Nitekim bu ekonomik düzeyde de karşılık buluyor. Veriler incelendiğinde gelişmekte olan ülkeler uyuşturucuya bağlı hasarın yoğunlaştığı adresler. Örneğin uyuşturucu kullanan 11 milyon insandan yarısı, yani yaklaşık 5,5 milyon insan aynı zamanda Hepatit C, 1,4 milyonu aynı zamanda HIV ile mücadele ediyor.
Tedavi konusundaki sorun sadece dezavantajlı gruplarla sınırlı değil. Özellikle neoliberal piyasa dinamikleri uyarınca hükümetler sağlık alanında büyük özelleştirmelere gittiler. Bu politikaları belirli hastalık ve tedavileri dönük destekleri kesmekle sürdüler. Kesintilerin yer aldığı alanlardan biri de bağımlılık tedavisi. Devletlerin bu kesinti politikası, bağımlılığa bağlı sorunları derinleştirdiği gibi, bundan kurtulmak isteyen insanlara da bir çözüm sunmuyor, hatta durumu sınıfsal bir ayrıcalık kalıbına sokuyor. Böylece uyuşturucu kullanımına neden olan sorunlara bir de tedavide devam eden eşitsizlik ve sınıfsal durum ekleniyor.
Şehirleşme ve uyuşturucu kullanımı
BM’nin raporunda yanıt aradığı bir diğer soru: Uyuşturucu kullanımına artıran faktörler neler? Sorunun yanıtları birden fazla boyutu içeriyor. İlk sıradaysa şehirleşme yer alıyor.
Ekonomik faktörler başta olmak üzere küresel düzeyde şehirleşme oranında önemli bir artış var. 1960’ta dünya nüfusunun yüzde 34’ü şehirlerde yaşarken bu oran günümüzde yüzde 50’nin üzerinde. Üstelik yanlış tarım politikaları, doğa katliamları, kırsal bölgenin kalkınmasında yaşanan gerileme kitlelerin şehirlere akmasını hızlandırıyor. Gittikçe artan şehir nüfusu yalnızca kira fiyatlarında artışı, altyapı hizmetlerinin yükü taşıyamaması, ulaşım ve trafik çilesi, tarımda dışa bağımlılık ve tekelleşme gibi sorunlara neden olmuyor, aynı zamanda şehrin kendisinin bir yorgunluk ve umutsuzluk sebebi olmasına neden oluyor. İşte bu durum uyuşturucu kullanımına da yansıyor.
Kırsal alan ve şehirlerde yapılan incelemelerde, şehirlerde yaşayan nüfusun uyuşturucuya yönelme eğiliminin daha yüksek olduğu görülüyor. Raporda da karşılık bulduğu üzere BM’ye göre şehirleşme uyuşturucu pazarının büyümesinin itici nedeni. Uyuşturucu pazarında dönen yüksek meblağlar ve buradan elde edilen kazanç, pazarın büyümesinin diğer nedenleri ancak şehirleşme kadar etkin değiller. Bu nedenle özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki şehirleşmenin dikkatle incelenmesi ve alternatif yöntemlerin geliştirilmesi gerekiyor.
Özetlemek gerekirse, pandeminin uyuşturucu kullanımını arttırdığına kesin gözüyle bakılıyor, ancak bu alana dönük veriler ve incelemelerin zaman alacağı kesin. Uyuşturucu denildiğinde üzerinde durulan en önemli ayaklardan biri talep ayağı. BM’nin bu araştırmasına göre, uyuşturucu kullanımı hem sayı (nüfus) hem de porsiyon (kullanılan miktar) açısından artıyor. Dahası bağımlılar arasında genç nüfusun payında tırmanma var. Sosyal adalet eksikliği, piyasa odaklı ekonomi politikaları ve kurulu düzenin dışlama pratikleri hem bağımlılığa sevk ediyor hem tedaviye ulaşmada ayırımcılık yaratıyor hem de sınıfsal eşitsizliği ortaya koyan bir aynaya dönüşüyor. Salgınla beraber seyahat yasaklarının genişlemesi, küresel uyuşturucu trafiğinde yeni yöntemlerin gündeme gelmesine neden olduğu gibi sentetik uyuşturucuların bu yasadışı piyasadaki payını artırdı. Bununla beraber büyük kartellerin içinde olduğu arz ayağında ciddi bir tıkanma olmadığı düşünülüyor. Uyuşturucu piyasasının arz cephesini cuma günkü yazıda ele alacağız.
Cuma: Küresel Uyuşturucu Trafiği: Nasıl taşıyorlar, hangi ülkelere gidiyor, Pazar payı ne kadar, postacılar yeni kuryeler mi oluyor?
Gazete Duvar / 02.06.21