Bir ceza yargılamasında tanık, suçu kendisinin işlediğini anlattığında ne olur? Artık sanık olur.
Hayata Dönüş Operasyonu davasında olmuyor. “Üst düzey” tanıklar, operasyonu nasıl ve neden gerçekleştirdiklerini bir bir anlatıyor, sonra dönüp evlerine gidiyorlar.
O tanıklar hakkında dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bir kez daha suç duyurusu yapıldı.
24 yıl sonra yapılan bu suç duyurusunda, yetkili tanıkların beyanları ve mahkemeye sunulan belgeler de var. Hani, “Belgesi var mı” diye sorulur ya, bu sefer her iddia belgeli.
Zaten suç duyurusunu yapan Avukat Güçlü Sevimli de dilekçesinde “cezaevine girip operasyona katıldıkları iddia edilen kişiler sanık olarak yargılanırken operasyonun emrini veren ve tüm karar aşamalarında bulunan Sadettin Tantan’ın yargılama dışında kalmasının hukuken ve mantıken kabul edilemez” dedi.
Tanık değil sanık
Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın müdahil avukatlarından Güçlü Sevimli, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı Ali Aydın ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun hakkında suç duyurusu yaptı.
Bu suç duyurusu ilk değil ama dedim ya, bu sefer belge var: “Davada Aydın, Ertosun ve Tantan tanık olarak dinlendi. Kendi beyanlarında da birçok bilgi verdiler. Hatta Ertosun, Tantan hakkında beyanda bulundu, operasyonu, İçişleri Bakanlığı ve Jandarmanın birlikte yaptığını söyledi. Ayrıca Sadettin Tantan’ın imzası olduğu müdahale planı da yine dava sürecinde, yıllar sonra ortaya çıktı.
Ali Aydın da operasyonun İçişleri Bakanlığı’nın kriz merkezinden yürütüldüğünü, MGK’daki toplantılara katıldıklarını beyan etti. Aydın, karar alma sürecinde ve operasyon sürerken emir verme sürecinde yer aldığını kendisi söyledi zaten. Üçü de karar alma sürecinde doğrudan bulunduğu için suç duyurusu yaptık. Tanık değil sanık olmaları gerekiyor.
Daha önceki suç duyuruları hakkında takipsizlik verilmişti. Ancak son dönemde ortaya çıkan belgelerle, iddianame düzenlenmesine yeterli şüphe sebepleri bu üç kişi hakkında oluştu.”
Tantan imzalı
Davanın sanığı olan üst rütbeli askeri görevliler, olay sırasında cezaevinin içine girmediklerini, operasyonun komutasında ve emir verme pozisyonunda olduklarını söylemişlerdi. Suç duyurusu dilekçesinde, operasyona komuta etme ve emir verme düzeyinde iştirak edenlerin yargılanmasının, operasyonun en üst düzeyde emrini veren şüpheli Sadettin Tantan’ın da açık hukuki sorumluluğuna işaret ettiği belirtildi.
Bahsi geçen belgelerden biri, operasyonun ana harekat planı olduğunu Tantan’ın bizzat kabul ettiği, 14 Aralık 2000 tarihli “Cezaevleri Müdahale Harekât Emri No:1” başlıklı üst müdahale emri. Bu emir, Tantan imzalı. (Harekât emrinde “Hayata Dönüş” operasyonunun ne şekilde icra edileceği, hangi askeri birliklerin görev alacağı, cezaevlerine nasıl müdahale edileceği, hangi askeri birliğin hangi görevi ifa edeceği ayrıntılı şekilde yazıyor.)
Direniş raporu
Hakkında suç duyurusu yapılan diğer isim Ali Aydın da operasyon öncesi, 25-30 Eylül 2000 tarihlerinde cezaevlerini ziyaret ederek Cezaevleri İnceleme Gezisi Sonuç Raporu’nu hazırlamıştı.
Bahsi geçen diğer bir belge olan bu raporda, mahpusların nasıl direniş gösterebileceği de dahil cezaevleriyle ilgili istihbarat yer alıyor. Ali Aydın ardından da operasyonun nasıl yapılacağının kararlaştırıldığı, 12-14 Aralık 2000’deki toplantılara katılıyor. İfadesinde, operasyonun planının ve son hazırlıklarının bu toplantılarda şekillendiğini, toplantıların İçişleri Bakanlığı müsteşarının odasının hemen yanındaki oluşturulan kriz merkezi toplantı salonunda yapıldığını ve İçişleri, Sağlık, Adalet Bakanlığı temsilcilerinin ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un da toplantılara katıldığını söylemişti. Ertosun da hakkında suç duyurusu yapılan üçüncü yetkili.
Üç “üst düzey” de ifadelerinde benzer beyanlarda bulundu ve tekrarlayalım: Beyanları belgelerle sabit. Söz, Sayın Savcı’da.
BirGün / 25.06.24