KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Türk devletinin Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı işgal saldırılarına ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı. Röportajda önemli tespitlerde bulunan Bayık, Türk devletinin Kürdistan'daki soykırım saldırılarını, Avrupa, ABD ve Rusya'nın işgaldeki rolünü ve Kürt halkının mücadelesini değerlendirdi.
Uluslararası Komplonun başlangıç günü olan 9 Ekim'de AKP-MHP rejimi işgal saldırısı başlattı. Türk devleti hem Rojava'ya hem de Kuzey Kürdistan'daki sınır ilçelerine saldırıyor. Bu saldırıların amacı nedir?
QSD, YPG-YPJ ve Kuzey Doğu Suriye halkları şu an tarihi ve onurlu bir direniş sergiliyor. Bütün direnişçileri selamlıyorum, başarılar diliyorum. QSD, YPG-YPJ güçleri ve Kuzey Doğu Suriye halkları bilsin ki bütün Kürtler ve vicdanlı insanlar tarihi direnişlerinin yanında. Bu yüzden QSD, YPG-YPJ güçleri ile Kuzey Doğu Suriye halkları ne kadar büyük bedeller ödenirse ödensin, ne kadar acılar yaşanırsa yaşansın sonunda onlar kazanacaktır. Bu yüzden halk ve insanlık onların yanında. Kimse bu savaşın karşısında duramaz. İşgalci Türk devleti ne kadar silah ve teknik kullanırsa kullansın hiçbir zaman bu onurlu iradeyi, direnişi, özgürlüğü ve demokrasiyi kıramaz.
Türk devletinin saldırılarının 9 Ekim'de işgal saldırılarını başlattı. Biliyorsunuz 9 Ekim Önder Apo'nun uluslararası komplo ile Suriye'den çıkarıldığı tarih. Amaç bu şekilde Kürt Özgürlük Hareketi'nin tasfiye etmek ve Kürt soykırımı yapmak. Komplo başarıya ulaşamadı ve birçok açıdan boşa çıktı. Komplonun başlangıç tarihi olan 9 Ekim'de yine Suriye'de Rojava'daki halkımıza, Kuzey Doğu Suriye halklarına karşı bir komplo geliştirildi. Bunun anlamı nedir? Uluslararası komployu tekrar geliştirmek ve başarıya ulaştırmak istiyorlar. Komployu Suriye'de başlattılar, tekrar Suriye'de devam etmek istiyorlar. Yani Rêber Apo'yu, Önder Apo'nun Kürt halkı ve Ortadoğu halkları için geliştirdiği mücadeleyi tasfiye etmek istiyorlar.
PKK'yi tasfiye etmeyene kadar Kürtleri soykırımdan geçiremeyeceklerini biliyorlar. Bu yüzden bütün imkanları ile Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı üzerine geliyorlar. Şimdi Türk devletinin Rojava'daki saldırılarının amacını Kürtler ve insanlığın çok iyi anlaması lazım. Amaçları hem Kuzey'den hem de Rojava'dan Kürtleri sınır tarafından uzaklaştırmak. Kürtleri birbirinden kopartmak istiyorlar. Rojava'da yaptıkları katliamları aynı zamanda Cizre, Suruç ve Birecik'te de yapıyor.
Bakur ve Rojava sınırındaki Kürtleri göç ettirmek istiyorlar
Top atışları yapıyorlar, şahadet ve yaralılar oluyor ve QSD yaptı diyorlar. Bunlar büyük bir yalan. İnsanları öldürmek, yaralamak, korkutmak ve sürgün etmek istiyorlar. Savaş var Serêkaniyê, Suruç, Birecik, Cîzre'yi boşaltın diyorlar. Savaş perdesi altında Bakur'daki ilçe ve köyleri boşaltmak istiyorlar. Ne kadar top atışı yaparlarsa yapsınlar, ne kadar katliamlar yaparlarsa yapsınlar herkesin evine, malına ve şehrine sahip çıkması lazım. Eğer çıkarlarsa işgalcilerin siyasetine hizmet etmiş olacaklar. İşgalciler bu savaşla Bakur ve Rojava'nın bağını koparmak istiyor. Her iki taraftaki Kürtleri de göç ettirmek istiyorlar.
Bu yüzden hem Rojava'da hem de Bakur'da böyle bir siyaset yürütüyorlar. Eğer halk köyünü, şehrini, evini terk ederse bir daha dönemez. Bu Kürtlerin ölümü demek. Kürtler varlık ve yokluk mücadelesi veriyor. Eğer Kürtler kimliği ile, değerleri ile dili ve kültürü ile özgür bir hayat yaşamak istiyorsa bütün bedelleri göz önüne almalı, işgale ve işgalcilere karşı durmalıdır. O zaman yaşayabilirler. Böyle olmazsa düşman Kürt ve Kürdistan'a ait ne varsa ortadan kaldırmayı hedefleyecektir. Bunu saklamıyorlar da. Bu yüzden halkımız bu siyasete karşı sonuna kadar durmalı. Eğer durmazsa, şehit düşmem, yaralanmam derse bunun için göç ederse ve işgalcilerin isteğini yerine getirirlerse o zaman elleri ile kendi ölümlerini hazırlarlar.
Saldırıdan önce "Güvenli bölge mekanizması" tartışmaları sonucu bölge güçsüz ve silahsız bırakıldı ve daha sonra saldırıların yolu açıldı. Bu saldırılarda uluslararası güçlerin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Herkes Rusya ve Amerika'nın kendi çıkarları uğruna Kürtleri kurban ettiğini biliyor. Kürt halkı insanlığa hatta onlara da büyük hizmetler etti. DAİŞ'e karşı sadece Kürtler durdu. Özgürlük savaşçıları durdu ve çok fazla şehit verdiler. İnsanlığı DAİŞ belasından kurtardılar. Herkes Kürtlere borçlu. Borçlarını ödemek yerine DAİŞ'e, Erdoğan'a yardım ediyorlar. Ki Erdoğan ve DAİŞ Kürtlerden intikam alsın diye. Amerika, "YPG-YPJ ile ilişkilerimiz siyasi değil askeri" diyordu. Hiçbir zaman siyasi ilişkiler geliştirmediler. Hiçbir zaman Demokratik Özerkliği kabul etmediler.
Türkiye'de İran ve Rusya ile bir toplantı yapıldı. Toplantıda, "Demokratik özerkliği kabul etmiyoruz, öyle bir iradeyi tanımıyoruz" dediler. Sonra Amerika ve Türkiye, "Sınıra bir hat çektik, sınırı savunacağız" diyerek ortak devriyeye başladılar. Birkaç gün sonra da Amerika, "Askerlerimizi çekiyoruz" dedi. Zaten sonra Türkiye saldırmaya başladı. Yani Amerika sınırı savunma adı altında Türkiye'nin Kuzey Doğu Suriye'ye girmesini sağladı. Bu ittifakla Türkiye'nin işgalini meşrulaştırdı. Zaten Rusya daha önce Türkiye'nin işgalini meşru görmüştü. Yani birlikte bu planı geliştirdiler. O yüzden bu saldırılarda ölen, yaralanan her insandan Amerika, Rusya, BM ve Türkiye sorumludur.
Erdoğan BM'de açık bir şekilde, "Kuzey Doğu Suriye'yi işgal ediyorum" dedi. Kimse de ses etmedi. Bu büyük bir ahlaksızlıktır. Yine bazı ülkeler "Türkiye'ye silah satmayacağız" diyorlar. Bunu tepkileri önlemek ve bir şekilde Kürtleri kandırmak için yapıyorlar. Türkiye ile ilişkilerini alttan alta sürdürüyorlar ve silah satışına devam ediyorlar. Halkımızın bunu görmesi lazım. Devletlerin bu konuşmalarına kulak asmamalılar. Bunlar tamamen işgalci Türk devletinin hizmetindeler. Türkiye'ye "Kuzey Doğu Suriye'de ne işin var, derhal oradan çıkman lazım" demiyorlar. Açıklamalarıyla Türkiye'nin arkasında duruyorlar. Türkiye'ye devam et diyorlar. Bu yüzden Türkiye işgal ve katliamlarını durdurmuyor.
Türkiye'nin derdi Rojava'yı Kürtsüzleştirmek
Bazıları Türkiye bir bölgeyi alınca duracak diyorlar. Bu yalan ve bu şekilde halkımızı kandırmak istiyorlar. Erdoğan açık bir şekilde, "Fırat, Dicle, Hesekê ve etrafındaki yerleri alacağım" diyor. Türkiye Rojava'da Kürt kalmasın planı ile hareket ediyor. Rojava halkımızın bu hakikati çok iyi anlaması lazım. Açıklamalara değil, kendine ve savaşçılarına inanmalı. Türkiye işgalini sonlandırana kadar savaşçılarıyla birlikte onurlu direnişlerini sürdürmeliler. Doğru olan budur. Sadece direniş ve direnişin getirdiği zafer Kürtleri yaşatabilir. Onun dışında Kürtlerin ölüm yolunu hazırlıyorlar.
Bazı Arap devletlerin duruşları iyi. Amerika, Rusya, Avrupa ve BM'ye karşı pratikte ciddi kararlar alamıyorlar ama tutumları iyi. Özellikle Mısır ve Filistin'i selamlıyoruz. Bu yüzden halkımız büyük bir komplonun devrede olduğunu bilmelidir. Sadece Rojava'da değil, Kürdistan'ın tüm parçalarında ve Kürt hareketine karşı. Bu komplo Önder Apo'ya, PKK'ye yönelik, gerillalara, özgür Kürtlere karşı yürütülüyor. Birçok güç bu komploda yer alıyor. Halkımızın anlamaması için de bazı açıklamalarda bulunuyorlar. Yani Kürtler ve Türk devleti savaşsın, iki taraf yenilsin, her iki tarafı da hizmetimize sokalım siyasetini yürütüyorlar.
Kürtler sadece kendileri için direnmeliler ve mücadele etmeliler. İnanıyorum ki halkımız hem Amerika'yı hem de Rusya'yı çok iyi anladı. Kendi çıkarları uğruna Kürtleri nasıl kurban ettiklerini gördüler. Daha önce de halkımızın kendine inanması, kendi çizgisinde hareket etmese, kendi gücü ve imkanı ile mücadele etmesi gerektiğini söylüyorduk. Halklarla ittifak ve direnişi geliştirdiğinde sonuç alabilirler. Eğer bu ilke ve kriterlerden uzaklaşırsa, bazı devletleri esas alırsa o zaman kendi eli ile ölümünü hazırlıyor demektir.
İşgal saldırılarının ardından Kuzey Doğu Suriye yönetimi, rejim ve Rusya ile sınır hattını koruma konusunda anlaştı. Bu anlaşmaya ilişkin neler düşünüyorsunuz?
Doğrusu ve gerekli olan budur. Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi Suriye'nin bir parçasıdır. QSD, YPG, YPJ ve bölge halkı Suriyelidir. Kuzey Soğu Suriye'de yaşayan Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Çerkesler, Türkmenler hangi mezhepten kültürden olursa olsunlar "Biz Suriye'nin bir parçasıyız, Suriye'nin bütünlüğünü esas alıyoruz" dediler. Sadece açıklamalarında değil pratiklerinde de bunu ispatladılar. Suriye rejiminin de bu şekilde yaklaşması lazım. Türkiye ulusal Suriye ordusu kurmuşum diyor. Kurduğu ordu Suriye'yi kabul etmiyor, Suriye'ye karşı yeni bir Suriye geliştirmişler. Türkiye bu çetelerle istediği gibi bir Suriye kuruyor. Bu da NATO'nun kapitalist modernitesine hizmet ediyor. Türkiye bir NATO üyesi ve bu çetelerin hepsi Türkiye'ye bağlı.
Bu çetelerle rejimi yok edip yeni bir Suriye kurmak istiyor. Suriye'nin bu gerçeği görmesi gerekiyor. Türkiye "Barış Pınarı" adı ile hareket ediyorum diyor. Bu pınardan kan akıyor. Her gün Kürt, Arap, Çerkes, Süryani, Türkmen, Ermeniler katlediliyor. Yüzlerce ölü ve yaralı var. Köyler ve şehirler viran ediliyor. Bütün bunları çetelerle birlikte yapıyor. Bu çeteler artık Türk ordusuna bağlılar. Türkiye bunlar üzerinde yeni Osmanlı amacını geliştirmek istiyor. Milyonlarca Suriyeliyi Türkiye'ye çektiler. Hem Avrupa'ya karşı birçok sonuç alıyorlar, hem de onları eğitip, örgütlüyor ki yeni bir Suriye kurduğunda bunları esas alsın.
Hem de bunların arasından sürekli çeteler çıkarıp, askeri güç kuruyor. Bunlarla savaş yürütüyor. Suriye'yi yıkan Türkiye'dir. Hala da bu yıkımı sürdürmek istiyor. İnanıyorum ki Suriye bu gerçeği anladı. Bu yüzden QSD, YPG ve Demokratik Özerk yönetim ile bazı adımlar attılar. Çok geç kaldılar ama yerinde bir karar. Bunu tüm halklara hizmet olarak görüyoruz.
Türk devletinin saldırılarının ardından özellikle Başur, Rojhilat ve Avrupa'daki Kürtler ayaklandı. Savaşçılar da tekniğe karşı hafif silahları ve iradeleri tarihi bir direniş sergiliyorlar. Direnişin düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başta da söyledim Kürtler varlık ve yokluk savaşı yürütüyor. Kürtler nerede olursa olsunlar, Türk devletinin Kürtleri yok etmek için bir savaş yürüttüğünü bilmeliler. Kürtler yok olmamak için, kimliği, toprağı, kültürü, özgürlüğü için ne yapabiliyorlarsa yapmalılar. Ellerinden ne gelirse yapmalılar. Çünkü haklılar. Geliştirdikleri mücadele sadece Kürtler için değil tüm insanlık içindir. İnsanlığı büyük bir beladan kurtardılar, şimdi en büyük bela Erdoğan. Çünkü DAİŞ ve Nusra'nın arkasında Erdoğan var. Herkes bunu biliyor. Kürtler bu belaya karşı direniyor ve büyük bedeller, acılar ödüyor. İnsanlığın bunu görmesi lazım.
Bütün parçalardaki halkımız, ülke dışındaki halkımız ayaktadır. Kendine, onuruna, geleceğine sahip çıkıyor. Bu vesile ile tüm kahraman halkımızı selamlıyorum, kutluyorum. Bu direnişi daha da büyütmeliler. Kürtleri tanımayanları, Kürtlerin de tanımaması lazım. Kürtleri yok etmek isteyenlere karşı Kürtler de her şekilde karşılarında durmalıdır. Bu haklarıdır. Bizi tanıyanları biz de tanırız. Kürtlere karşı katliam yapan Türkiye'ye gizli-açık destek veren herkesi tanımalı, düşmanı olarak görmelidir. Kürtlere yapılanları asla unutmamalıdır. Eğer unutursa yok oluşunu kabul ediyor demektir. İnanıyorum ki Kürt halkı hiçbir zaman bunları unutmayacaktır, hesabını soracaktır.
Şu an Başur'da 14 parti birlikte karar almış, Başur parlamentosu bir karar almış. Ben bu kararlarını yerinde buluyorum, selam ve hürmetlerimi yolluyorum. Bu kararları pratikte de uygulamalılar. Dilde ve kağıtta kalmamalı. Bu yüzden Rojava sınırını tamamen açmalılar. Rojava'ya gidip savaşmak isteyen halka izin vermeliler. Onlara engel olmamalılar. Her açıdan Rojava'daki kahramanlara maddi-manevi destek olmalılar. Doğrusu budur. Yurtdışındaki Kürt gençleri yönünü Rojava'ya çevirmeliler. Giden gitsin gidemeyen de bulunduğu yerde işgalcilere karşı mücadelesini geliştirmeli. Kimse neden böyle bir şey yapıyorsunuz diyemez. Hakkımızdır. Çünkü işgalci, faşist Türk devleti Kürt ve Kürdistan adına her şeyi ortadan kaldırmak istiyor. Kürtler, insanlık bunu kabul etmiyor. Kürtler özgür yaşamak için ellerinden ne geliyorsa yapacaktır. Bu da Kürtlerin hakkıdır.
Son olarak Kürt halkına, Kürt savaşçılarına ve Kürt dostlarına ilişkin mesajınız nedir?
Türk devletinin işgal planına karşı Bakur halkımızın köyünü, evini, şehrini terk etmemesi lazım. Ölse de terk etmemelidir. Doğru olan budur. İşgale karşı cesaretli, kararlı, bir şekilde durmalıdır. Eğer o şekilde durursa işgalciler bu kararı uygulayamazlar. Şu an HDP önüne gidip açıklama yapmak istiyorlar. Bu yanlıştır. İşgalciler bunu bildikleri için tedbirlerini alıyorlar. Binaların önünü polis, MİT ve adamları ile dolduruyorlar. Oraya gelenlerin toplanmasını ve açıklama yapmasını engelliyorlar. Herkes sokağında, caddesinde protesto eylemi yapabilir. Eğer öyle olursa tüm sokaklarda, caddelerde, köylerde ayaklanma olur işgalcileri kontrol durumu edemez. Kimin önünü kesecekler, kimi tutuklayacaklar? Yapamazlar. Halkımız onların zulmünü ve baskılarını parça parça edebilir. Böyle büyük bir başkaldırı geliştirerek Türkiye'de faşizmi yok edebilirler. Halkımız faşist AKP-MHP iktidarı gitmediği sürece katliamların sonunun gelmeyeceğini iyi bilmelidir.
Hiçbir zaman Kürtleri kabul etmiyorlar, Kürtlerle ilişkilenmiyorlar, sorunu çözmüyorlar. Bu iktidar yok olduğunda Kürtleri ve Kürt sorununu kabul edecekler. Öyle olmazsa Kürtleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu yüzden Kürtlerin her şeyine saldırıyorlar. Kürtler hep böyle mi yaşayacak? Bu yaşamak değil ölümdür. Eğer Kürtler ayaklanırsa bedel de ödeyebilirler ama böyle yaşarsa bu siyaseti parça parça eder. Bakur halkımızın bunu yapması lazım. Her yerde ayaklanmalıdır. Sokaklarında, caddelerinde, mahallelerinde, köylerinde. O zaman işgalciler acaba nereyi kontrol edecekler? Bu konuda kalıcı bir değişimin olması lazım. Şu an Türkiye'de hangi dinden, mezhepten, kültürden, halktan olursa olsun herkesin faşizme karşı birleşmesi lazım. Birkaç noktada buluşmalılar. Faşizme karşı, demokrasi, adalet ve özgürlüğü kendilerine esas alabilirler. Bunu herkes kabul edebilir. Bu esas üzerinden faşizme karşı durabilirler.
Türkiye tüm imkanları savaşa kullanıyor
Türkiye'de faşizme karşıyım, demokratım, sosyalistim, yurtseverim, Kürtlerin yanındayım diyenlerin sonu katliamdır. Eğer şu an yaşıyorlarsa Kürtlerin mücadele ettiği içindir. Eğer katliamlardan geçirilirlerse hiçbiri kalmaz. Bu gerçeği herkesin görmesi lazım. Şu an Türk devleti Türkiye halkları adına bu savaşı yürütüyorum diyor. Acaba Türkiye halkları bunu kabul ediyor mu etmiyor mu? Bunu netleştirmesi lazım. Türk devleti Türkiye'deki halkların imkanları ile bu savaşı yürütüyor. Halk bunu kabul ediyor mu yoksa etmiyor mu? Şu an Türkiye halklarının hepsinin hayatı zehir gibi olmuş. Çünkü Türk devleti bütün imkanları savaşa harcıyor. Bununla halklara karşı katliam yapıyor.
Bu yüzden ekonomik kriz yaşanıyor. Acaba bunu kabul edecekler mi etmeyecekler mi? Önce bunu netleştirmeliler. Ya bunu kabul edip faşizme teslim olacaklar ve suçlarına ortak olacaklar. Ya da önlerinde durup Kürt halkı ile faşizmin sonunu getirirler. Bunu dışında bir yol yok. Kürdistan'ın tüm parçaları iyi bilmelidir ki Rojava'ya sahip çıkılmazsa ve onur direnişi başarılı olmazsa Kürdistan'ın 4 parçası da katliamlardan geçirilir. Türk devleti bu kararı vermiş. 3. Dünya Savaşı’nda bunu yapabilirim diyor. "1. ve 2. dünya savaşında Ermeni, Süryani, Asuri, Pontus, Yahudileri katliamlardan geçirdim, bunda da Kürtleri katliamlardan geçiririm" diyor.
Kürtler kendi aralarında fikir ayrılığı, sorunlar yaşayabilir ama ulus konusunda el ele vermeliler, kendilerine sahip çıkmalılar. Bu yüzden acil bir ulusal birlik konferansı yapılmalıdır. Bu konuda bazı çağrılar oldu, biz de destek veriyoruz. Bunlar hem konuşmalarda hem de geç kalmamalı. Bugün Kürtler için ekmek, hava ve sudan daha fazla lazım olan şey Ulusal Birlik Konferansıdır. Bu konferansın acil toplanması, kararlar alması lazım. O zaman Kürtlerin mücadelesi daha da güçlenir. İşgalciler Kürtlere karşı böyle katliamlar yapamaz, kimse çıkarlarını Kürtler üzerinden geliştiremez. Kürtleri çıkarlarına kurban edemez.
Halk büyük bedelleri göze alarak savaşıyor
Şu an basın dünyaya yerinde haberler yayıyor, yerinde değerlendirmeler geliştiriyor, yani insanlığın vicdanını dile getiriyor. Bu iyidir. Basın uluslararası alanlarda, devletler ve hükümetler üzerinde büyük etki yaratıyor. Kararlarını değiştirme gücüne sahip. Bu yüzden bunu görmeliyiz ve basını güçlendirmeliyiz. Basın yürütülen mücadeleyi gösterebilir. Bu halka hizmettir.
İnsanlığın vicdanını temsil edenler Kürtlerin yanındadır, faşist Türk devletinin işgaline karşı duruyorlar, kendi hükümetlerine karşı duruyorlar. Bu da iyi. Bu vesile ile hem halkımızı hem de Kürt halkının dostlarını selamlıyorum ve kutluyorum. Eğer şu an bu onur direnişi, bu yürütülen savaş her yerde geliştirilirse faşist, işgalci Türk devleti bunun önünü alamaz. Silahları, gizli dostları var diye Kürtlere ağır bedeller yaşatmak istiyorlar. Yaşatıyorlar da ama halkımız da QSD, YPG-YPJ savaşçıları da, Kuzey Doğu Suriye halkları da işgale, katliamlara, faşizme karşı büyük bir kahramanlıkla savaşıyorlar. Hepsi acıları, bedelleri göze almış ve toprağımızı, köyümüzü, evimizi terk etmiyoruz, onurumuzu ayaklar altına almıyoruz diyorlar. Bundan dolayı kendilerini kutluyorum ve selamlıyorum. Doğru yol budur.
Kürtler direnişle, direnişin getirdiği zaferle sonuç alacaklar. Bunu dışında Kürtlerin başka yolu yok. Eğer başka bir yola girerse başkalarına hizmet etmiş olur. ABD, Rusya gibi devletlerin çıkarlarına kurban edilmiş olurlar. Eğer iradeli, kararlı, cesaretli bir şekilde yürürlerse kimse iradelerini kıramaz, teslim alamaz, tasfiye edemez. Büyük bedeller, büyük acılar çekebilirler ama bunun sonucunda büyük kazanırlar. Kürtler Türk devletinin Kürt ve Kürdistan adına ne varsa yok etmek istediğini anladığı için, Rojava'ya, onur direnişine sahip çıkıyor. Onur direnişine sahip çıkmak kendine sahip çıkmaktır. O yüzden bütün bedelleri göze alıyor. Bunun sonucunda da Kürtler kazanacaktır. Bu doğrultuda onları bir kez daha selamlıyorum, direnişlerini kutluyorum. QSD, YPG-YPJ, Kuzey Doğu Suriye halkları, Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Çerkes, Ermeni, Türkmen halklar, hangi kültür ve mezhepten insanlar varsa hepsi bilsin ki yanlarındayız. Bütün imkanlarımızla onların yanında olacağız. Mücadele edeceğiz, kazanacağız. Bu esaslar üzerinden hepsine başarılar diliyorum.
ANF / 20.10.19