Irak ve Suriye’nin kuzeyinde bir süredir birbiriyle bağlantılı uluslararası aktörlerin de dâhil olduğu önemli askeri, siyasi, diplomatik hareketlilik var. Fırat’ın batısında SDG’nin kontrolündeki tek bölge olan İdlib-Afrin-El Bab arasındaki Ayn İsa’da YPG ile ÖSO arasında çatışmalar başlarken Irak Kürdistanı Bölgesi’nde de KDP ile PKK arasında bir süredir devam eden kriz çatışmaya dönüştü.
KDP-PKK krizi yeni değil, taraflar daha önce de defaten karşı karşıya geldiler. Yeni olan, bir süredir devam eden suçlama, tehdit ve restleşmeler sonrasında tarafların uzun bir sürenin ardından sıcak bir çatışmaya girmiş olması. Gerilimin daha büyük çatışmalara evirilmesinden, yeni bir “birakuji” yani “kardeş kavgası”na dönüşmesinden endişe ediliyor.
Ankara-Erbil-Bağdat hattı
Erbil-PKK geriliminin arka planında birçok neden bulunuyor. Çok aktörlü meselenin hem güncel hem yapısal hem de uluslararası boyutu var. Son kriz Suriye-Türkiye sınırına yakın Ezidilerin yurdu Şengal ya da Sincar bölgesi nedeniyle patlak verdi. IŞİD’in Sincar’dan çıkarılmasında etkin olan PKK’nin bölgede yerleşik hale gelmesi Erbil, Ankara, Bağdat ve Tahran hattında ciddi rahatsızlık nedeniydi. Irak Kürt Bölgesi’nden Suriye’ye geçiş noktası olan Sincar, Türkiye’ye yaklaşık 90 kilometrelik, yani bir saatlik mesafede. Buradaki özerk yapı PKK’nin kontrolünde ve PKK buradan üç ülkeye de geçiş yapıyordu. Buranın kaybedilmesi Kandil’den Rojava’ya uzanan fiziki bağlantının kopması demek.
Ankara’nın da basıncıyla Erbil ve Bağdat 9 Ekim’de imzaladıkları Şengal anlaşmasıyla PKK’nin buradan çıkarılması, özerk idarenin dağıtılması ve Irak ordusunun buraya yerleşmesi konusunda anlaşmaya vardı. Anlaşmaya PKK sert tepki gösterdi. Anlaşmayı tanımadığını, bunu bir savaş ilanı saydığını ve yerleştiği alanlardan çıkmayacağını açıkladı. Kandil/PKK Mesut Barzani’ye devreye girme çağrısı yaptı. Murat Karayılan “Kürtler arası bir savaş yaşanırsa her şeyi kaybederiz” dedi ve gerilimin düşürülmesi için Barzani’nin ağırlığını koymasını istedi.
Kürtlerin bir daha kendi aralarında çatışmaması için yemin ettiğini söyleyen Barzani’den gelen yanıt Kandil’i tatmin etmedi. Sonrasında irili ufaklı çatışmalarla başlayan gerilim, karakol basmalar, bombalı saldırılar, petrol boru hatlarına yönelik eylem ve sabotajlarla devam etti. Kriz içindeki Erbil yönetimi petrol hatlarına yönelik saldırıdan ciddi ekonomik yara aldığını açıkladı.
Bütün Ortadoğu’yu etkiler
Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi ilk elden ilgilendiren kriz bütün bir Ortadoğu’yu etkileme özelliğine sahip. Dört ülkedeki Kürt sorunu küresel güç merkezlerinin dahli nedeniyle uluslararası bir hüviyet kazanırken her aktörün kendine has çıkarı söz konusu. Çok aktörlü kriz sahasında KDP, PKK, KYB, SDG, YPG, PYD, Ankara, Erbil, Bağdat, Şam, Tahran, Washington meseleni asli unsurları. Her bir aktörün hamlesi bir diğerini otomatikman etkiliyor.
Son bir ay içinde sürdürülen diplomasi trafiğinden bunun izlerini görmek mümkün. Önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ardında da Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi Ankara’ya geldi. Kazimi ve Barzani’nin ziyaretlerinin de odak noktası PKK’ydi. Her ikisi de PKK’nin tasfiye edilmesi için Ankara ile görüş birliğinde olduklarını belirterek ortak hareket etme sinyalleri verdi.
Bu bir KDP-PKK savaşı değil
Mesele KDP-PKK çatışması olarak lanse edilse de KDP tarafı bu tanımlamaya özellikle karşı. KDP kanadı bunun bir KDP sorunu olmadığını PKK’nin Kürt Yönetimi’yle çatıştığını özellikle vurguluyor. Bölgeden konuştuğumuz kaynaklar PKK’nin meseleyi KDP’ye sıkıştırarak bu durumu kamufle etmek istediği, “kendisinin Kürt Bölgesel Yönetimi’yle savaşmadığı” izlenimi vermek istediğini vurguluyor. Aynı kaynaklar Kuzey Irak’ta, Süleymaniye’de Erbil yönetimine karşı başlayan protestoların arka planında da bu krizin olduğu iddiasında. PKK’nin Kürt Bölgesel Yönetimi sınırları içindeki varlığı Erbil için rahatsızlık nedeni. Erbil yönetimi iyi ilişkiler içerisinde olduğu Ankara’nın da baskısıyla kendi müesses nizamı için bir tehdit olarak gördüğü PKK’nin kendi bölgesinden çıkmasını istiyor.
Biden dönemine hazırlanma yarışı
Çok boyutlu meselenin uluslararası ayağı da çarpıcı. Amerikan emperyalizminin bugünkü Ortadoğu, Irak-Suriye politikalarının mimarlarından olan Joe Biden’ın Beyaz Saray’ın dümenine geçecek olmasıyla dengeler değişmeye başlayacak. Donald Trump sonrası Biden’lı döneme göre pozisyon almaya çalışan bütün aktörler bu “ara dönem”de kendisini gösterme arayışında. Biden Amerikası’nın Ortadoğu politikalarına göre pozisyon almaya çalışanlar aktörlerden birisi de haliyle dört ülkedeki Kürt siyasi gruplar. Suriye Demokratik Güçleri’nin lideri Mazlum Kobani ile Murat Karayılan’ın ABD seçimleri sonrasında yaptıkları açıklamalar verilmiş açık sinyaller.
Ankara’dan Erbil’e, Bağdat’tan Tahran ve Şam’a bütün aktörler, çoktan Trump sonrası yeni dönem için beklemeye başladı. Bölgeden konuştuğumuz kaynaklarımızın Kürtlerin Biden’ı “altın tepside sunulmuş bir fırsat” olarak gördükleri yönündeki sözleri bütün yaşanan hareketliliği özetler nitelikte.
Altın tepside sunulmuş fırsat
Trump’tan farklı olarak Amerikan egemen sınıflarının “muteber” temsilcilerinden olan Biden ile Amerikan “liberal müdahaleciliği” aktif şekilde geri gelecek. Burada da Kürtler kilit konumda. Ancak Kürtler çok parçalı ve dağınık halde. Washington bir süredir Suriye’deki Kürtleri birleştirmeye, bir araya getirme arayışında. Bu kapsamda durma noktasına gelen ENKS ile PYD/TEV-DEM arasındaki birlik görüşmelerine yeniden ağırlık verilmesi bekleniyor.
ABD, Suriye’de artık YPG’nin ana iskeletini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yol alma niyetinde. PKK’nin Fırat’ın doğusundaki varlığının uluslararası toplum nezdinde “rahatsızlık” yarattığını gören ABD, PKK’nin varlığının artık bölgesel politikalarının önünde bir engel oluşturduğu görüşünde. Bunun açık sinyallerini de vermeye başladı. Ankara-Tahran ikilisinin PKK’ye olan tavrı, NATO müttefiki Türkiye’nin bu konudaki “kırmızı çizgi” tutumu Beyaz Saray’ı diğer Kürt yapı ve örgütlerini ikame etmeye yöneltti.
Alacakaranlığın şafağında
Hallaç pamuğuna çevrilen Ortadoğu coğrafyasında çoktan yerinden oynatılan taşlar, yeninde dizilmeye çalışılacak. Suriye’den Irak’a, Kürt meselesinden İran’a her bir kriz başlığı bütün boyutlarıyla yeniden deşilecek. Büründüğü uluslararası hüviyet nedeniyle artık Kürt siyasi aktörlerinin iradesinin dışında diğer birçok dışsal etmene de bağlı olan Kürt sorunu her boyutuyla daha çok kanamaya başlayacak.
Diyarbakır’da HDP’ye alternatif olarak AKP iktidarı destekli olduğu ve Erbil merkezli KDP’den yardım aldığı iddia edilen Kürt Demokrat Partisi (KDP) kurulması, partinin Genel Başkanı Reşit Akıncı’nın Rudaw TV’ye “Biz ölümsüz lider Mele Mustafa Barzani’nin izindeyiz, ulusal çizgisindeyiz” demesi çarpıcı. Buna Irak Başbakanı Mustafa Kazımi'nin önceki gün Ankara’da saffetti, “Irak toprakları üzerinden Türkiye’yi tehdit eden hiçbir oluşuma ve yapıya müsemma göstermemiz mümkün değil. Sincar’da bununla ilgili adım attık” sözleri eklenince tablo az da olsa netleşiyor.
Yukarıdaki tüm gelişmelere paralel olarak İsrail gazetesi Jerusalem Post'a konuşan Murat Karayılan’ın “Rojovalı ve Rojhılatlı Kürtleri –Suriye ve İran- ABD ile ilişki kurmaları için teşvik ediyoruz” sözleri gelecekte yaşanacaklara dair önemli ipuçları veriyor. Güç merkezleri arasındaki egemenlik, paylaşım, nüfuz kavgasının yeni dönemde daha da tırmanacağı bir iklimde bölgedeki bütün aktörler pozisyonlarını güçlendirmeye çalışırken bu mücadele bütün bölgesi etkileyecek. KDP-PKK gerilimini de bu iklimde sadece Kürtlerin kendi aralarındaki bir sorun olarak görmek mümkün değil.
BirGün / 19.12.20