Oylar sayıldı, ancak bu durum güney ve doğu komşularının giderek artan militarizmini ya da izolasyonunu değiştirmiyor. Ve AB daha da sağa kayıyor. Pazar günü sona eren AB Parlamentosu seçimlerinin muhtemelen en önemli sonucu budur. Özellikle en büyük ve ekonomik açıdan en güçlü üç üye ülkedeki seçim sonuçları siyasi iklimin ne kadar değiştiğini gösterdi. Almanya'da AfD yüzde 15.9 ile ikinci parti oldu. Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki Rassemblement National (RN) yüzde 31,37 ile açık farkla en güçlü parti olurken, RN'nin sağındaki Reconquête partisi yüzde 5,47'lik bir oy oranı elde etti. İtalya'da, koalisyonları genellikle Mussolini'den bu yana en sağda yer alan koalisyon olarak tanımlanan üç iktidar partisi, tüm oyların neredeyse yarısını konsolide etmeyi başardı. Başbakan Giorgia Meloni'nin Fratelli d'Italia'sı (İtalya'nın Kardeşleri) yüzde 28,77 ile liderliğini sürdürdü.
Gelecekteki Avrupa Parlamentosu'nda aşırı sağın iki büyük grubu olan Avrupa Muhafazakârları ve Reformcular (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi (ID), mevcut 118 milletvekili yerine 131 milletvekili tarafından temsil edilecek. AfD ya da Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın Fidesz'i gibi aşırı sağda yer alan ancak şu anda bu gruba dahil olmayan partileri de eklediğinizde ortaya yüzde 25'in biraz altında bir oran çıkıyor ki bu neredeyse CDU ve CSU'nun etrafındaki Avrupa Halk Partisi'nin (EPP) elde edebildiği orana (yüzde 25,69) denk geliyor. ID grubu, sırasıyla yüzde 25,7 ve 13,86 ile ilk kez kendi ülkelerinde en güçlü taraf haline gelen aşırı sağcı FPÖ ve Vlaams Belang'ı (Belçika) içermektedir. Sosyal Demokratlar yüzde 19,03 ile nispeten düşük bir seviyede sabit kalırken, Liberaller yüzde 10,97 ve Yeşiller yüzde 7,22 ile neredeyse üçte bir oranında geriledi. Sol Parti ise yüzde beş gibi düşük bir oranla sabit kaldı.
Ursula von der Leyen'in yeniden Komisyon Başkanı seçilmesi halinde hangi çoğunluğa dayanabileceği belli değil. Matematiksel olarak EPP, Sosyal Demokratlar ve Liberallerin birlikte 398 AP üyesi var; 361 çoğunluk için yeterli. Ancak von der Leyen bunların hepsine güvenemeyecektir. Örneğin Fransa'da muhafazakarlar ve sosyalistler şimdiden ona karşı çıkmaya başladılar. Von der Leyen zayıflamış olan Yeşiller ile görüşmeler yapmak istiyor ancak seçimden önce Meloni ya da ECR grubunun bazı üyeleriyle de işbirliği yapmayı düşündüğünü açıklamıştı. Bu, aşırı sağı on yıllardır iktidar koridorlarından uzak tutan kordon sisteminin AB düzeyinde ilk kez yapısal olarak kırılması anlamına gelecektir. Von der Leyen seçimlerden önce, işbirliğinin koşulunun AB ve NATO'ya entegre olma ve Rusya'ya karşı savaşta Ukrayna'yı destekleme isteği olduğunu belirtmişti. Koalisyon modelini Brüksel'e taşımak isteyen Meloni bunu yerine getirmektedir.
Sağa doğru sert kayışın ortasında, en azından birkaç umut ışığı da belirdi. Örneğin Belçika İşçi Partisi (PTB/PvdA) desteğini yüzde 8,42'den yüzde 10,7'ye çıkarmayı başardı. Örneğin kısa süre önce Graz, Salzburg ve Tirol'de seçim başarıları elde eden Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) yüzde 0,8'den yüzde 2,9'a yükseldi. Yunanistan Komünist Partisi yüzde 5,4'ten yüzde 9,25'e çıkarak 1980'lerdeki kısmen çift haneli seçim sonuçlarına yaklaştı.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Jörg Kronauer- Junge Welt / 11.06.2024