Bir anlığına uyuduğunuzu ve 2021 yılında değil de 26.021 yılında uyandığınızı düşünün. Sizce nasıl bir Dünya’ya uyanırdınız? Aşina olduğunuz neler olurdu ve neler olmazdı? İşte şimdi, Adineta cinsine ait ufak bir hayvan, tam 24 bin yıl boyunca uyuduğu uykudan uyandırıldı. Görünen o ki bu ufak hayvan, tıpkı tardigrad kuzenleri gibi kurumaya, donmaya, açlığa ve düşük oksijen şartlarına dayanabiliyor! Hem de on binlerce yıl boyunca!
Adineta, bir “bdelloid rotifer”. Bunlar, “tekerlekli hayvan” olarak da bilinen, solucan-benzeri, tatlı sularda yaşayan, mikroskobik ve omurgasız hayvanlar. İşte bu hayvanın donmuş bedeni, Sibirya’nın kalıcı olarak donmuş (permafrost) arazilerinde keşfedildi. Permafrostun fosilleri korumak konusunda eşsiz bir ortam olduğunu zaten biliyorduk; ancak burada kritik nokta şu: Bu hayvanlar, “fosil” değiller. Gerçek anlamıyla donmuş, canlı hayvanlardan söz ediyoruz. Öyle ki uzmanlar, bu rotiferleri “çözdüklerinde”, hayvanlar aradan 24.000 yıl geçmiş olmasına rağmen normal yaşantılarına dönüp, sağlıklı bir şekilde üreyebildiler! Bu tür rotiferler eşeyli olarak değil, partenogenez olarak bilinen eşeysiz bir üreme yöntemiyle çoğalıyorlar. Normalde bir hayvanı dondurduğunuzda, eğer bu türden donmaya yönelik bir evrimsel adaptasyonu yoksa hücreleri parçalanarak ölüyor. Dolayısıyla bu hayvanları çözdüğünüzde hayatlarına devam edemiyorlar. Ancak rotiferler, tardigradlar, nematodlar, çok sayıda tek hücreli canlı ve bazı bitkiler bunu yapabiliyorlar. Bu önemli bir gelişme, çünkü tek hücreli hayvanlardan ziyade, çok hücreli hayvanların “kriptobiyoz” olarak bilinen “donmuşluk” ve “neredeyse tamamen durmuş metabolizma” halinde binlerce yıl boyunca korunabileceğini gösteren çok az sayıda kanıt vardı. Hele ki on binlerce yıl boyunca bunu yapabileceğinden emin olduğumuz hayvan sayısı yok denecek kadar azdı. Bu keşif, daha iri canlıların da donmuş bedenlerinin binlerce yıl boyunca korunabileceğini göstermesi açısından önem arz ediyor.
Burada önemli bir diğer detay da şu: Bu hayvanlar, sadece bir kez donup çözünmeye karşı dirençli değiller. Fizyolojileri, onlarca kez donup geri çözülmelerine izin veriyor. Araştırmacılar bunu laboratuvar ortamında da test ettiler ve rotifer, her seferinde hayata geri dönüp yaşamını sürdürebildi.
Burada soru, bu yöntemin insanlara uyarlanıp uyarlanamayacağı. Ne yazık ki bir memeli hayvan türü olarak insanlar, dondurulup da geri döndürmek için fazlasıyla karmaşık ve iri yapılı canlılar. Bizim gibi organizmaları dondurduğunuzda, donma sırasında oluşan buz kristalleri hücrelerin ve dokuların parçalanmasına ve ölmesine neden oluyor. Bizim organlarımız çok iri ve donmanın yarattığı kuvvetlere dayanamıyorlar, parçalanıyorlar. İnsanları dondurup binlerce yıl boyunca saklayıp, sonra yaşama döndürme hayali önündeki en büyük engellerden biri de zaten bu. Biz, evrimsel süreçte bu tür bir seçilim baskısı altında kalmadık, dolayısıyla bu tür bir özellik de kazanmadık.
Ama bizim daha güçlü bir silahımız var: Beynimiz ve bununla ürettiğimiz bilim! Örneğin CRISPR gibi gen düzenleme yöntemleriyle genlerimizi değiştirebilir ve donma direnci gibi özellikleri kısmen veya tamamen edinebiliriz. Kriptobiyozun sırlarını çözüp, buna yönelik ilaçlar geliştirip, vücudumuzda eksik olan ve sözünü ettiğim türlere donma direncini kazandıran proteinleri edinebiliriz. Bu, özellikle de uzun uzay görevlerinde bize büyük faydalar sağlayabilir. Ama elbette, bu konuda sınırların ne olduğunu zaman ve bilim gösterecek.
BirGün / 13.06.21