21. YY'ın kavimler göçü: Yeryüzünün Lanetlileri- İbrahim Varlı

Polonya-Belarus sınırında yaşanan sığınmacı trajedisi tekil değil. Dünyanın dört bir tarafında benzer sahneler yaşanıyor. Daha iyi bir yaşam umuduyla Doğu’dan Batı’ya, Güney’den Kuzey’e doğru yaşanan göçü hiçbir bariyer durduramıyor. Kavimler göçünü aratmayan bu durum kapitalist-emperyalist sistemin eseri. Kapitalist sömürünün, emperyalist saldırganlığı ve despot rejimlerin hükmü sürdükçe, ‘yeryüzünün lanetlileri’nin göçü de devam edecek.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 11 Kasım 2021
  • 12:15

Kapitalist-emperyalist dünya sisteminin açlığa, savaşlara, çatışmalara mahkûm ettiği milyonların daha iyi bir yaşam umuduyla yaptığı yolculuk devam ediyor. Kapitalist-emperyalist sistemin kriziyle birlikte bu göç akını son yıllarda daha da artmış durumda. Yoksulluğun girdabında debelenen güney yarımküreden kuzeye, doğudan batıya doğru yaşanan göç akını adeta ‘kavimler göçünü’ andırıyor.
Her yıl on milyonlarca kişi savaştan, çatışmadan, açlık ve yoksulluktan dolayı yerini, yurdunu terk ederek gelişmiş ülkelere gitmeye çalışıyor. Daha fazla kâr, daha fazla sömürü uğruna eşitsizliği, adaletsizliği her geçen gün daha da derinleştiren egemenler, ‘yeryüzünün lanetlileri’nin bu akınını durdurmak için seferber olmuş durumda.

Batı’nın ikiyüzlülüğü

Sermayenin serbest dolaşımı için sınırları kaldıran Batılı emperyalist ülkeler, söz konusu yoksullar olunca sınırlara duvarlar örüyor, tel örgüler çekiyor, muhafız güçlerine milyar dolarlar akıtıyor. Yeter ki kendi müreffeh adalarına ‘baldırı çıplaklar’ gelmesin.

Avrupasından Amerikasına, Avustralyasından Kanada’ına küresel köyün efendisi güç merkezleri göçmen dalgasını kırmak, engellemek için bayraktarlığını yaptığı ‘insan hakları’, ‘sebest dolaşım’, ‘özgürlükler’ gibi her türlü değeri ayaklar altına alabiliyor. Sınır boylarında muhafız alayları, para militer milisler, ırkçı-faşist gruplar duvarları aşmaya çalışanlara saldırıyor, dövüyor, öldürüyor.

Bugün kitlesel şekilde yollara düşmek zorunda kalarak mülteci durumuna düşen Iraklılar, Filistinliler, Afganistanlılar, Suriyeliler, Somalililer, Yemenliler, Sudanlılar, Malililer hepsi emperyalist yıkım politikalarının sonucu. Egemenler ülkelerini ateşe attıkları milyonları, ülkelerine sokmak istemiyorlar.

En büyük krizlerden biri

Birleşmiş Milletler verilerine göre İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yanaki en büyük mülteci/göçmen krizi yaşanıyor. Haziranda yayımlanan raporda savaş ve zulüm nedeniyle küresel çapta yerinden edilenlerin sayısının 82 milyonun üzerine çıktığı kaydedildi. Dünyadaki mültecilerin üçte ikisinden fazlası şu beş ülkeden geliyor: Suriye, Venezuela, Afganistan, Güney Sudan ve Myanmar. Rapor, Suriye, Afganistan, Somali ve Yemen’deki gibi uzun süreli krizlerin insanları kaçmaya zorladığını, Etiyopya ve Mozambik gibi yerlerdeki şiddet olaylarının ise yerinden edilmeyi hızlandırdığını vurguluyor.

Utanç duvarları

Soğuk Savaş’ın simgesi Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılışının üzerinden 32 yıl geçerken bugün dünyanın dört bir tarafında ‘utanç duvarları’ yükselmeye devam ediyor. İsrail’den ABD’ye, Türkiye’den Bulgaristan’a, Yunanistan’dan İspanya’ya her tarafta ülkeleri, kentleri birbirinden ayıran beton duvarlar yükseliyor.

Donald Trump tarafından Amerika-Meksika sınırına yapılan duvar en bilineni. Bostvana-Zimbabve, Burunei-Malezya, Hindistan-Bangladeş, Güney Afrika-Mozambik arasındaki duvarlar göçmen akımına karşı inşa edilmiş durumda. Kıbrıs’ın her iki yakası arasındaki ‘yeşil hat’tan Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’taki duvara, Litvanya ve Polonya’nın Belarus, Macaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan’ın Türkiye sınırlarına ördükleri dikeli teller ve beton duvarları yenileri izliyor.

***

Belarus- Polonya sınırında trajedi

Belarus'tan Polonya'ya geçmek isteyen binlerce göçmenin sınırdaki bekleyişi devam ederken kriz derinleşiyor. Asker sayısını yirmi bine çıkaran Varşova, geçişlere izin vermiyor. Irak, Suriye ve Afganistan'dan giden göçmenler sınır hattında günlerdir insanlık dışı muamelelere maruz kalırken Polonya, Belarus ve Rusya’yı; her iki ülke de Varşova’yı suçlamayı sürdürüyor.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko'nun, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in talimatlarını yerine getirdiğini öne sürdü. Avrupa Komisyonu da Belarus'un göçmenleri yaptırımlar karşısında araç olarak kullandığını iddia ediyor. Brüksel, Belaruslu yetkililere uyguladığı vize kolaylığını askıya aldığını duyurdu, "Yeni yaptırımlar yolda" açıklaması yaptı. Litvanya da Belarus sınırında göçmen kamplarında 1 ay süreyle olağanüstü hal ilan etti.

Polonya İçişleri Bakanı Mariusz Kaminski halihazırda Belarus-Polonya sınırında 2-4 bin arası sığınmacının bulunduğunu söyledi. Minsk ise tüm iddiaları yalanlıyor.

Moskova’dan sert tepki

Rusya suçlamalara sert tepki gösterdi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Belarus-Polonya sınırındaki durumdan derin endişe duyduklarını belirterek "Avrupalıların, kendi Avrupai değerlerine bağlılık gösterme konusundaki isteksizliklerinin karşısında yaklaşan insani bir felaket var" dedi.
Durumun giderek daha gergin bir hale büründüğüne işaret eden Peskov, "Derin endişe duyuyoruz. Durumun karmaşıklığını anlıyoruz ancak burada asıl sorun Belarus’ta kalmak istemeyen ve Avrupa ülkelerine sığınma talebinde bulunan göçmenlerin durumu" dedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova da göçmen krizinin ardında Rusya’nın olduğu yönündeki suçlamalara ilişkin, ‘bu suçlamalar ile olabilecek tüm sınırların aşıldığını’ söyledi.
Öte yandan Rusya merkezli RIA haber ajansının aktardığına göre, Rusya Savunma Bakanlığı, göçmen krizi nedeniyle Minsk ve Varşova arasında artan gerilime müdahale etmek için harekete geçti. Habere göre, Rusya’ya ait iki bombardıman uçağı çarşamba günü Belarus üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi.

***

Orta Amerika'da yeni göç dalgası

Meksika üzerinden ABD sınırına gitmek isteyen Orta Amerikalı göçmenler, güvenlik güçlerinin saldırılarına rağmen farklı bölgelerden yürüyüşlerini sürdürüyor. Haiti, Kolombiya, Benin, Honduras, El Salvador, Nikaragua’dan yola çıkan Güney Amerikalı göçmenler Meksika’da buluşarak Amerika’ya gitmeye çalışıyor. Meksika basınında çıkan habere göre, ülkelerindeki şiddet, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlar nedeniyle daha iyi bir hayat kurmak için ABD'ye ulaşmaya çalışan göçmenler, Ulusal Muhafızlar’ın engellemeleri nedeniyle rotasını değiştirdi.

Ülkenin doğusundaki Veracruz ve kuzeybatısındaki Oaxaca eyaletlerinde toplanan göçmen kafileleri, ABD'ye ulaşmak için yeniden yürüyüşe geçti. Ulusal Göç Enstitüsü (INM), göçmenlerin sayılarının azalmakla birlikte ülkeye girişlerinin devam ettiğini bildirdi.

Meksika'nın güneydoğusundan 5 Kasım'da ABD sınırına yürümek isteyen Orta Amerikalı göçmenler ile Ulusal Muhafızlar arasında çıkan olaylarda 30 göçmen gözaltına alınmıştı.

Kıtaları aşıyorlar

İlk etapta Meksika'nın Chiapas eyaletinin Villa Comaltitlan kasabasına ulaşmayı amaçlayan göçmenler, sonra başkent Meksiko üzerinden ABD sınırına vararak bir şekilde bu ülkeye geçmeyi hedefliyor. Uzun yıllardan bu yana Orta Amerika ülkelerinden yola çıkan çok sayıda göçmen, Guatemala ve Meksika üzerinden ABD'ye ulaşmaya çalışıyor.

Joe Biden yönetimi tüm tepkilere rağmen Meksika sınırındaki Del Rio’da beklemede olan Haitili göçmenleri geçen ay sınırdışı etmişti. Binlerce Haitili insanlık dışı muameleye maruz kalarak zorla uçaklara bindirilerek ülkelerine gönderilmişti.

Önceki Başkan Donald Trump, Meksika üzerinden gelen göçmen akınına karşı sınır hattı boyunca kilometrelerce uzunluğunda beton duvar örmüştü.

***

Doç. Dr. Polat S. Alpman: eşitsizlik sürdükçe göç durmaz

Göç Araştırmaları Derneği kurucularından akademisyen Doç. Dr. Polat S. Alpman göçmen akışını değerlendirdi. Aplman, “Birden bire dünyada niye göç dalgası başladı dersek en temel nedeni eşitsizlik ve ayrımcılık politikasının sürdürülemez hale gelmesi. Kapitalizmin ‘altın çağı’ bitti ve cehennem eşiğine geldik. Bu eşiğin en ağır faturasını en yoksul ve en ezilen halklar ödüyor. Bu onların tek başına taşıyabileceği yük değil” ifadelerini kullandı.

Uygulanan politikalara dikkat çeken Alpman, “Dünya sürekli hareket etmeye uygun değil fakat bu eşitsizliğin de giderilmesi lazım. Onarıcı politikalar geliştirmeden sadece göçü önlemeye yönelik politikalar geliştirmeye çalışmak sonuç üretmez” dedi.

Eşitsizlik artıyor

Göç dalgasına karşın devletlerin sınırları yükseltmesinin çatışmayı artıracağına vurgu yapan Alpman şu ifadeleri kullandı:

“Dünyadaki eşitsizlik giderek artıyor. Radikal ayrımlar var. Mesela bir taraf marsa giderken bir tarafta da onların yağmur suyunu almaya çalışan şirketler var. Giderek yoksullaşan en temel sağlık ihtiyaçlarını girdiremeyen geniş yığınlar ve kalabalıklara var. Savaşlara, ekolojik afetlere temas etmeden sadece bu ekonomik eşitsizlik bile çok ciddi bir tablo çıkarıyor karşımıza. Bunu çözmenin yolu sınırları güçlendirmek, sınırları yükseltmek değil. Bu politika sadece çatışmayı arttırır ve dünyanın gittiği yer de bu. Polonya sınırında yaşanan da bunun bir örneği. Devletler göçmenleri koz olarak kullanıyor.”

***

Doç. Dr. Şenol Sert: Pasaportlar artık birer yeni duvar

Özyeğin Üniversitesi’nde uluslararası göç çalışan Doç. Dr. Deniz Şenol Sert de yaşananlara dair şunları söyledi:

“Dünyanın yüzde 4’ü göç ediyor. Küreselleşmeyle aslında bir yerden bir yere gitmek daha da zorlaştı. Pasaport yepyeni bir duvar. Örneğin Afgan pasaportu dünyada hiçbir yere gidemiyor. Hâlbuki Almanya’da doğsanız pek çok ülkeye gidebilirsiniz. Dünyadaki eşitsizlik kurumsallaşmış durumda. Örülen duvarlar kalıcı göçü daha da artırıyor. Sistem insanların hareket etmemesi üzerine kuruluyor. Bu güvenlik söylemi kökten değişmeli. İnsanların hareketliliğini durduramazsınız. Döngüsel göç mekanizmalarını aktif hale getirmek çözüm olabilir. Ne düzensiz göç sayısı ne de göç azalıyor. Çok daha farklı bir yol izlenmeli. Göç kolaylaştırılsa kalıcı göçün bu kadar kalıcı olacağını düşünmüyorum.”

BirGün / 11.11.21