Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin üçüncü ünitesinin temel atma törenine video konferans ile katıldı. İki lider, daha önce de santral inşaatında yeni bir aşamaya geçildiğinde açılışı beraber yapmıştı.
Üçüncü ünite inşaatının başlaması Akkuyu Nükleer Santrali konusunda bilgilerimizi gözden geçirmemize neden oluyor. 10 soruda Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne bakalım...
1. Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin sahibi kim?
Türkiye ile Rusya arasında 2010’da yapılan devletler arası anlaşmaya göre santralin yapımı ve 20 yıl boyunca işletmesi Rusya Nükleer Atom Kurumu Rosatom’da olacak. Bununla beraber 20 yılın ardından da Akkuyu’nun hisselerinin yüze 51’i Rosatom’da kalacak, ancak santralin kontrolü Türkiye’ye geçecek.
2. Akkuyu neye göre seçildi?
Nükleer santrallerin yeri belirlenirken, su kaynağına yakın olması özellikle önem taşıyor. Bu hem elektrik üretimi sırasında uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması hem de elektrik üretimi için suyun önemli olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’de ise deprem açısından daha az risk taşıması nedeniyle de Mersin’in Akdeniz’e kıyısı tercih edildi.
3. Santral ne zaman açılacak?
Santralin dört reaktörden ilkinin cumhuriyetin 100. yılında yani 2023’te faaliyete geçmesi bekleniyor. Aslında santralin anlaşması 2010’da yapıldı, ancak yeterli maddi kaynağın bulunamaması, inşaatın 2018’de başlatılabilmesine neden oldu. Her şey planladığı gibi giderse, 2023’te ilk reaktör devreye girecek diğer üç reaktör birer yıl arayla çalışmaya başlayacak. Santralin tam kapasitede çalışması 2026’yı bulacak.
4. Ne kadar elektrik üretecek?
Projeye göre santral her biri 1200 megavatlık elektrik üreten 4 reaktörden oluşacak. Ancak bu rektörlerden biri santralin kendi elektrik ihtiyacı için kullanılacak. Toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip olacak olan santralden Türkiye elektrik sistemine 3 bin 600 megavat elektrik verilecek.
5. Türkiye’nin elektrik ihtiyacının ne kadarını karşılayacak?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre; Türkiye’de 2019'da 290 milyar 445 milyon 456 bin kilovatsaat elektrik tüketilirken, bu sayı 2020'de yüzde 0,14 artarak 290 milyar 856 milyon 21 bin kilovatsaate çıktı. Talep artışı dikkate alındığında santralin tam kapasiteyle faaliyete geçeceği 2026’da tüketimin 452 milyar kWh olması bekleniyor. Bu durumda, toplam 35 milyar kWh üretim yapacak olan santral, tüketimin yalnızca yüzde 7,7’sini karşılayacak. Zaman geçtikçe santralin payındaki düşüş devam edecek örneğin santralin dördüncü yılında yani 2030’da elektrikte üretiminde payı yüzde 6,3 2040’taysa yüzde 3,9 olacak.
6. Santral devreye girince elektrik ücreti ucuzlayacak mı?
Elektrik fiyatlandırmasında kullanılan yöntem, bunun maliyeti, garanti edilen alım ve anlaşmalarda belirlenen tarifeler belirleyici. Akkuyu Nükleer Güç Santrali Anlaşması incelendiğinde şu bilgi yer alıyor: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) aracılığıyla satın alma garantisi verilen miktardaki elektriğin her bir kilowatt saatini 12,35 sent fiyatla alacaktır. Ayrıca TETAŞ ile proje şirketi arasında mutabakata varılan tarife kademelerinde, elektrik fiyatlarındaki artış, Akkuyu projesinin geri ödemesinin sağlanması amacıyla fiyat 15,33 sent kWh tavan fiyatına kadar proje şirketi tarafından belirlenir. (Resmi Gazete, 6 Ekim 2010). Bu bilgi ışığında santralden gelen elektriğin kilowat saat başına 12,35-15,33 sent aralığında ücreti olacak. Burada dikkat çekici olan fiyatın dolar cinsi olması. Dolar kurunun durumu dikkate alındığında ucuza elektrik kullanmanı zor görünüyor.
7. Nükleer enerji güvenli mi?
Nükleer enerjinin güvenliği tartışmalı bir konu. Kaza sayısı göreli olarak az, ancak risk büyük. Olası bir kazanın yalnızca ekonomik olarak değil, insan ve çevre sağlığı açısından maliyetini hesaplamak için ekonomi biliminin sınırları yetmiyor. Örneğin 1986’da patlayan Çernobil Nükleer Santrali’nin dolaylı etkileri hâlâ sürüyor. Benzer biçimde 2011’de Japonya’da meydana gelen Fukuşima Nükleer Santral patlamasının doğrudan ve dolaylı etkilerinin doğa ve canlılar üzerinde uzun süreli etkisi devam ediyor. Bu noktada nükleer enerji, kaza sayısı az olmakla beraber en riskli enerji kolu.
Dahası santral kazasız çalışırken bile, çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek.
8. Türkiye neden nükleer enerjiyi tercih etti?
Türkiye enerji konusunda geleneksel kaynaklar (petrol, doğal gaz ve kömür) açısından enerji fakiri bir ülke. Bununla beraber Türkiye’nin Güneş, rüzgar, su gibi kaynaklar açısından zengin bir potansiyeli var. Bu noktada riski yüksek ve 22 milyar dolara mal olacak bu projenin, yani nükleer enerjinin neden tercih edildiği bilinmiyor.
9. Nükleer atıklar ne olacak?
Nükleer santrallerde elektrik üretimi sonrasında ortaya nükleer atık çıkıyor. Ciddi düzeyde zararlı olan bu atıkları dünyada henüz ortadan kaldırabilecek bir teknoloji ve imkan yok. Bu noktada ülkeler bu atıkları ya kendi ülkelerinde ya da üçüncü bir ülkede depoluyor. Akkuyu nükleer santralinde ortaya çıkan nükleer atığı Rusya almayacak, atık Türkiye’de kalacak. Şu ana kadar konu hakkında net bir açıklama yapılmıyor olsa da atıkların Akkuyu’daki su depolarında ya da Toroslar’da kalacağı tahmin ediliyor.
10. Santral inşaatının çatladığı doğru mu?
Mayıs 2019’da basında santralde reaktörün oturacağı temelin bazı bölümlerinde çatlak oluştuğu ve Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) da olaya müdahale ettiği, yenilemeye rağmen yeniden çatlak oluştuğu iddia edildi. Bu iddiayı santralin inşasından sorumlu kurumlar yalanlamadı. Bununla beraber, oluşan çatlağın zeminden mi, kullanılan malzemeden mi, işçilikten mi kaynaklandığı bilinmiyor, çünkü denetim yapmak isteyen TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın santral alanına girmesine izin verilmedi.
Gazete Duvar / 11.03.21