Tunus: Parlamenter demokrasinden tek adam rejimine

Tunus'ta 2011'de devrilen diktatörlüğün yerine kurulan parlamenter demokratik sistem, Cumhurbaşkanı Kays Said'in müdahaleleriyle yeniden bir "Tek adam rejimi"nin tesisine doğru gidiyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 27 Aralık 2021
  • 09:30

Tunus, Aralık 2010’da patlayan ve Zeynel Abidin bin Ali rejimin devrilmesiyle sonuçlanan halk hareketinin 11. yılını geride bıraktı. Üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi yaşam şartlarını ve zabıtaların kendisine müdahalesini protesto etmek için bedeni ateşe verirken başta Tunus olmak üzere hemen hemen bütün Arap dünyasında halk hareketlerinin fitilini ateşlemiş oldu. Bin Ali diktatörlüğünün yıkılmasından sonra Tunus “parlamenter demokrasi”ye geçmiş ve 2014’te  yapılan anayasa değişiklikle yetkiyi; cumhurbaşkanından parlamentoda mevcut bulunan parti ve gruplarla kurulan hükümetlere devretmişti.

Aslında Tunus’a bin Ali diktatörlüğünü yıkan kıvılcımın yıl dönümü olduğu için zaten varılan noktayı değerlendirmek elzemdi. Lakin Cumhurbaşkanı Kays Said’in, yıl dönümüne denk düşen ve ülkenin içinde bulunduğu durumun bir yansıması olan adımları, değerlendirmeyi bir zorunluluk haline getirdi.

Kays Said ve tek adam rejiminin tesisi

Bağımsız aday olarak girdiği seçimi Ekim 2019’da ikinci turda kazanan Anayasa Profesörü  Kays Said’in son attığı adımlara gelmeden önce, seçilmesinden bu yana aldığı kararları hatırlayalım:

1. Ülkenin bağımsızlık günü olan 25 Temmuz’da, Başbakan Hişam Meşişi ve İslamcı Ennahda partisi destekli hükümetini görevden aldı. Meclisi askıya alan ve milletvekili dokunulmazlıklarını da kaldıran Said’in “yolsuzlukla” mücadele gerekçesiyle başsavcılık görevini de üstleneceğini açıkladı ve ülkeyi atayacağı başbakanla birlikte yöneteceğini duyurdu. Ama al Kuds al Arabi gazetesinin başyazısında da belirtildiği üzere Said ve onu destekleyen güçlerin bu adımı atmasının sebebi yolsuzlukla mücadele değil; Ocak 2021’de ekonomik zorluklar, polis baskısı ve kovid-19 pandemisi üzerine yapılan halk protestolarından duyduğu rahatsızlıktı.

2. Başbakan atamadan önce, 22 Eylül’de, anayasanın çoğu maddesini askıya aldığını, yasama ve yürütme yetkilerini tek başına üstlendiğini, anayasaya uygunluk denetleme organını kaldırdığını ve sistemde değişiklik içeren taslaklar hazırladığını açıkladı. Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi bu adımı “Darbenin tamamlanması” olarak niteledi.

3. Eylül ayının sonunda yayımladığı bir kararnameyle yeni hükümeti kurmak için Profesör Necla Buden Ramazan’ı başbakan olarak görevlendirdi. Atanan ismin kadın olması, uluslararası sermeyenin en önemli kurumlarından biri olan Dünya Bankası’ndaki görevini gölgeleyerek aslında “Tek Adam Rejiminin” sermaye yanlısı neoliberal karakteri saklanmaya çalışıldı.

4. Cumhurbaşkanını ve uygulamalarını eleştirmek fiili olarak suç haline geldi. Kays Said bu konuyla ilgili olarak mahkemelere bizzat talimat verdi. En son Tunus mahkemesi, eski Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki’yi devletin güvenliğine saldırmak suçundan gıyaben dört yıl hapis cezasına çarptırdı. Ama hapsedilen ve yargılananlar arasında milletvekilleri sosyal medya kullanıcıları ve daha birçok kesim mevcut. Bu yüzden al Araby al Cedid gazetesinde yer alan manşet haberinin, “Tunus: Kays Said’e karşı çıkmak suçtur” başlığı tam da durumu ifade ediyor.

Neden bu noktaya gelindi?

Halk hareketi sonrası Tunus; Arap dünyasında ve süreci izleyenlerce diktatörlüğün yıkılmasından sonra demokrasiyi tesis etmede attığı adımlarla diğer ülkelere nazaran hep ayrı bir yere sahip oldu. Lakin birçok ülkede eski rejimlerin yeni dinamiklerle yeniden inşası Tunus’unda kaçınamadığı bir son oldu. Varılan aşamanın nedenlerinin iki noktada özetlemek mümkün.

Birincisi; halk hareketlerinin diktatörlüğü devirdiği hemen bütün ülkelerde ordu bazen doğrudan bazen dolaylı olarak totaliter rejimleri yeniden inşasında ciddi bir rol oynadı. Tunus’ta da seçimlere bağımsız giren ve parlamentoda herhangi bir varlığı bulunmayan Kays Said’in arkasında duran en önemli güç ordu oldu. Lakin Tek Adam Rejiminin tesis edildiği Tunus’ta demokratik sos ihmal edilmedi. Said’in politikalarının en önemli destekçilerinden bir olan BAE’de yayınlanan al Araby al Cedid gazetesinden Muhammed Sait İdris, önümüzdeki ocak ayında başlayacak ve mart ayına kadar sürecek “Halk İstişareleri” adıyla düzenlenecek toplantıları; tüm halk güçlerinin katılacağı “geniş bir ulusal diyalog” çalışması olarak nitelendirdi.

İkincisi; diktatörlükleri yıkan halk hareketleri ve örgütlü kesimler, halkçı bir rejim kurmada billurlaşmış program ve hedefler etrafında güçlü bir şekilde toplanamadı veya süreç içerisinde yaşanan kafa karışıklıkları ve bölünmeler nedeniyle gerici güçlere hamle yapma alanı açtı. Tunus’ta demokratik sürecin en önemli dinamiklerinden biri olan Halk Cephesi’nin yaşadığı bölünmeler bunun en önemli örneklerinden biriydi.

Marzuki ve Said: kim kimi yargılıyor?

al Kuds al Arabi
Başyazı

Geçen ay, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, selefi Munsif Marzuki’ye karşı “Vatana ihanet” ve “Dış devlet güvenliğine saldırı” dahil ciddi bir suçlama kampanyası başlattı. Diplomatik pasaportunu  geri alacağına söz verdi. Adalet Bakanından kovuşturmasını talep etti.  Bu nedenle yargı mekanizması, Said’in doğrudan müdahalesiyle harekete geçti. Ayrıca uluslararası bir celp çıkarma sözü verdi. Bu hikayenin ilk bölümü, geçen Çarşamba, Tunus Asliye Mahkemesi’nin gıyaben Marzuki’yi “acil infaz izniyle dört yıl” hapse mahkum eden bir karar vermesiyle sona erdi.

Bu tehlikeli olay, siyasi açıdan iki cumhurbaşkanı arasında bir karşılaştırma yapmayı gerektirmektedir.

Marzuki, otoriter bir rejime karşı, rejimin başkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin Suudi Arabistan’a kaçmasına yol açan halk devriminin bir sonucu olarak geldi. Tunusluların yeni bir demokratik ve sivil tarihe başladıkları bir siyasi sistemin ortaya çıkışıyla kendisini “laik solcu” olarak tanımlayan, diktatörlük karşıtı ünlü siyasi aktivist ve insan hakları savunucusu

Munsif Marzuki ülkenin cumhurbaşkanı seçildi. Marzuki’nin bıraktığı izlerden biri, cumhurbaşkanlığını demokratik bir şekilde başlamış ve bittirmiş olması. 2014 yılında cumhurbaşkanlığı görevini Baci Kaid Essibsi’ye devretti ve Kartaca’daki başkanlık sarayından çıkıp evine yerleşti. Böylece Tunus’ta seçilen ve ardından demokratik bir şekilde iktidarı devreden ilk cumhurbaşkanı oldu.

Kays Said, yolsuzlukla mücadele sözü verdiği, muhafazakar ve popülist bir toplumsal gündemle 2019 yılında iktidara geldi. Liberal iş adamı Nebil Karvi’ye karşı ılımlı İslamcı Ennahda partisinin kendisini desteklemesi ve tercih etmesi buna izin verdi. Said, anayasaya saygılı, emekli bir üniversite anayasa hukuku profesörüydü. Bununla birlikte, Ocak 2021’de ekonomik zorluklar, polis baskısı ve koronavirüs pandemisi üzerine yapılan halk protestolarının ardından Said, kendi deyimiyle “olağanüstü” önlemlere başvurdu. Başbakan Hişam el Meşişi’yi görevden aldı ve parlamentonun faaliyetlerini askıya aldı. Pratikte gücü mutlak şekilde elinde topladı. Yani Said, pratikte yeminini bozmuş, Tunus ordusunu siyasete bulaştırmış ve cumhurbaşkanından bağımsız bir şahsiyete sahip bir hükümetin varlığını engellemiştir. Parlamento tarafından hesap sorulması olanaklarını durdurdu ve şu anda yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmaya hazırlanıyor.

Tunus cumhurbaşkanı, siyasi ve sendikal sisteme karşı askeri ve güvenlik güçlerini kullanarak başarılı bir diktatörlük projesine dönüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yakın tarihli bir raporda açıkladığı üzere kendisine yönelik yapılan eleştiriler; seçilmiş parlamenterler de dahil olmak üzere Tunusluların “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla askeri ve sivil mahkemelerde tutuklanması ve yargılanması için bir neden haline geldi. Bu, Said’in yalnızca siyasi sorumluluğuna yönelik değil; onun bir kişi olarak eleştirilmesi de tutuklama, yargılama ve baskı için bir sebep haline geldi.

Tunus ordusunun darbeye destek bağlamında müdahalesi, Said’in atadığı hükümetin emirlerini yerine getirecek bir aygıta dönüşmesi, Tunus siyasi sınıfında ortaya çıkan zafiyet ve Meclisin kapanmaya devam etmesinden sonra “Darbeye karşı vatandaşlar” şeklindeki halk hareketinin büyümesi ise Said’in doğrudan saldırılarına maruz kalan Tunus yargısının bağımsızlığını ve halkını koruma konusunda hâlâ umut olduğunu gösteriyor.

Ülkeyi ve insanları koruyan demokratik bir sistem için Tunusluların özgürlük, haysiyet ve hakkın meşalesini hâlâ taşıyorlar.

Tunus yol haritası için zor bir sınav

Muhammed Sait İdris
al Halic

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından yayımlanan yeni kararlar dizisi, 25 Temmuz’da parlamenter deneyimi donduran üç ünlü kararını yayınlamasından bu yana Tunus’taki siyasi bölünmeyi daha da şiddetlendirdi. İhvan’ın Ennahda Hareketi’nin müttefiki Hişam el Meşişi hükümetinin görevden alınmasından sonra, sadece kendisine karşı sorumlu olacak bir hükümetin yardımıyla yürütme yetkisini kendi elinde toplandı.

Tunus Cumhurbaşkanı 13 Aralık’ta, temmuz kararlarından bu yana beklenen “yol haritası” olarak kabul edilebilecek şeyi açıkladı. Önümüzdeki yılın temmuz ayında anayasa referandumu düzenleyeceğini ve yeni anayasaya göre yasama seçimlerinin yine 2022’de, Tunus devriminin patlak vermesinin yıl dönümü olan 17 Aralık’ta yapılacağını duyurdu.

Cumhurbaşkanı, yeni anayasayı hazırlamak için bir uzmanlar komitesi kuracağını ve ocak ayından itibaren “Halk istişareleri” düzenleneceğini açıkladı. Amacı, her bölgedeki Tunus halkından doğrudan istişareler toplamak ve bu istişarelerin 20 Mart’ta sona ermesi şartıyla yeni anayasa taslağının temelini oluşturmak. Başka bir deyişle, bu istişareler, tüm bölgelerdeki halk güçlerinin katılacağı “geniş bir ulusal diyalog” olacak. “Tunus devletine ve halkına karşı suç işleyen herkesi” yargılama niyetini doğrulamayı da unutmadı. Ayrıca yargıyı “am tarafsızlık çerçevesinde işlevini yerine getirmeye” çağırdı.

Tunus cumhurbaşkanı, bu yol haritasıyla istediği siyasi yönün belirsizliğe son vermiş olacak. 29 Eylül’de Cumhurbaşkanı Said, Tunus hükümetinin başına Akademisyen Dr. Necla Buden Ramazan’ı atadı. Bu, Tunus’ta ve birçok uluslararası forumda, özellikle de Tunus’un taleplerini finansal olarak karşılamak için devletin yönetimini devralacak bir hükümetin atanması için finansman forumlarında tekrarlanan bir talepti. Tunus Cumhurbaşkanı bu yeni kararlarla “reform gündemini” ya da umut edilen “yol haritasını” tamamlamış olacak. Ancak bu eğilim, Said’in eylemlerinden etkilenen tarafların tutumlarını etkilemedi. Parlamentoyu dondurduğu ve tüm üyelerinin dokunulmazlıklarını kaldırdığı için kendisine yürütme yetkisini kullanma hakkı verdi. Bu yol haritasında siyasi partilerin ve güçlerin pozisyonları memnuniyet, ihtiyat ve mutlak ret arasında farklılık gösterdi.

Tunus Cumhurbaşkanının kararları konusundaki bölünmenin özü; parlamenter sistem yerine bin Ali rejimine benzer yeni bir “otoriter” döneme yeniden dönme korkusuyla ilgili. 2011 Halk Devriminden sonra Tunus’ta yeniden otoriterliğe dönüş korkusu nedeniyle 2014 anayasasını hazırlayan yeni yasa koyucular, Cumhurbaşkanı’nın hükümet sistemindeki rolünü daha da daraltılarak yetkiyi parlamento tarafından kurulan hükümete verildi. Said’in Tunus’un on yıllık devrimi boyunca yaşadığı başarısızlık, bozulma ve yozlaşmanın nedeni olarak gördüğü şey budur. Üç güç arasında bir denge kuran, Cumhurbaşkanı’nın konumunu eski haline getiren ve siyasi sistemdeki yolsuzluğun yayılmasını önleyen yeni bir anayasa taslağı hazırlayarak da bundan kaçınmak istiyor.

Kararlarına ve iyi yol haritasına karşı çıkan güçler, cumhurbaşkanının kendi lehine yeni, dengesiz bir anayasa dayatacağından ve siyasi sistemi parlamenter sistemden başkanlık sistemine dönüştürerek yeni oluşan Tunus demokratik deneyimine gölge düşüreceğinden korkuyor.

Tunus: Kays Said’e karşı çıkmak suç

Al Araby al Cedid

Tunuslular, 11 yıl önce patlak veren tiranlığa ve otokrasiye karşı devrimlerinin hatırasını bugünlerde hatırlarken, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkeyi bu tarihten önceye döndürmek ve bu devrimin elde ettiği her demokratik başarıyı yok etmekte ısrar ediyor.

Said, bütün devlet kurumları üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırarak ve onları kendi siyasi projesine hizmet edecek şekilde dizayn ederek demokratik kazanımlara, siyasi sisteme ve anayasaya karşı darbesini pekiştirmek için her gün büyük çaba harcıyor. Hatta yargıyı, kendisine muhalif olanları veya onu eleştirmeye cesaret edenleri yargılamak için bile kullandı.  Said’in geçen 25 Temmuz’dan bu yana devam eden uygulamalarında görüldüğü gibi, ülkeyi baskı, yıldırma ve diktatörlük meydanına geri döndürdü.

Eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki’ye verilen dört yıllık hapis cezası, devrimin getirdiği ve Said’in baltalamak istediği anayasa tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlükler sisteminin ortadan kaldırmanın kanıtlarından başka bir şey değil.

İnsan Hakları İzleme Örgütü bir raporunda bunu belirtti. Örgüt, Tunus makamlarının Cumhurbaşkanı Kais Said ve diğer yetkililere yönelik kamuoyu eleştirileri nedeniyle vatandaşları askeri ve sivil mahkemelerde yargıladığını ve hapse attığını söyledi. Bu kişilerin arasında, milletvekilleri ve sosyal medya kullanıcıları da var. Geçen 25 Temmuz’dan bu yana istisnai yetkiler üstlenmesini darbe olarak nitelendirenlere karşı Cumhuriyet Savcılığı, Tunus devriminden önce çıkarılan baskıcı yasaları kullanıyor.

Çarşamba günü, Tunus’taki Asliye Mahkemesi, Tunus dışında olan Marzuki hakkında gıyaben bir ön karar verdi ve onu “Acil infaz isteğiyle dört yıl” hapse mahkum etti. Mahkemenin irtibat bürosuna gönderilen bir raporda, kararın Marzuki’nin yabancı devlet ajanları ile kasıtlı olarak bağlantı kurma amacında olduğu ve  bunun sonuçlarının ülkenin diplomatik durumuna zarar vermek olan devlet güvenliğine saldırmakla” nedeniyle verildiği belirtildi.

Son dönemde, Said karşıtlarını hedef alan ve milletvekilleri, blog yazarları ve insan hakları savunucularını içeren, aralarında askeri yargılamalar, seyahat yasakları ve sayısız kısıtlamalar bulunan davalar oldu.

Örneğin, al Zeytuna TV’de çalışan Gazeteci Amer Ayyad, “Hassad 24” programının bir bölümünden sonra “Devlet otoritesini değiştirmeyi amaçlayan komplo” suçlamasıyla 3 Ekim’de tutuklandı. Bunun nedeni programında okuduğu ve Cumhurbaşkanının kararlarını eleştirdiği bir şiirdi.

7 Ekim’de polis, 25 Temmuz ile 6 Ekim arasında yayınladığı ve Cumhurbaşkanının adımlarını “darbe” olarak nitelendirdiği yazıları nedeniyle eylemci Salim el Cabali tutuklandı. Tunus Askeri Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı, temmuz ayında Facebook’ta yaptığı ve cumhurbaşkanına ve orduya hakaret ettiği iddiasıyla “Emel ve Eylem Hareketi” lideri ve Milletvekili Yasin Ayari’yi de suçladı.

Evrensel / 27.12.21