Sudan darbesi: Ordu eski rejimi kurtarmak istiyor

Sudan'da iktidarı sivil yönetime devretmek istemeyen ordunun darbesi halkı sokağa döktü. Ordunun yeni darbe ile eski rejimi kurtarmak istediği yorumları öne çıkıyor. Darbede ABD rolü de tartışılıyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 01 Kasım 2021
  • 10:07

Afrika’nın yoksul ülkesi Sudan, geçtiğimiz haftaya yeni bir darbeyle uyandı. 25 Ekim Pazartesi sabahı Orgeneral Abdulfettah Burhan; olağanüstü hal ilan ettiklerini, Egemenlik Konseyi ve kabinenin feshedildiğini ve Sudan’daki tüm kesimleri temsil edecek teknokrat bir hükümet kurulacağını duyurdu. Başbakan Abdullah Hamduk ile çok sayıda siyasetçi gözaltına alındı.

Yaşananların ardından açıklama yapan Sudan Profesyoneller Birliği, Twitter hesabından, ‘Acımasız askeri darbeye karşı şiddetli direniş’ çağrısı yaptı. ‘Yığınları sokaklara çıkmaya ve darbecileri durdurmaya, tüm yolları barikatlarla kapatmaya, genel greve ve darbecilerle karşı karşıya gelmek için iş birliğine’ çağıran Birlik, “Ordu ve milisler tarafından yönetilmeyeceğiz. Devrim bir halk devrimidir, güç ve zenginlik tamamen halk içindir” açıklaması yaptı. Abdullah Hamduk başkanlığındaki Sudan hükümetindeki “Özgürlük ve Değişim” güçlerinin bakanları “Askeri darbeyi tamamen reddettiklerini ve bunun sonuçlarını tanımadıklarını” duyurdular.

Sudan’da, nisan 2019’da halk ayaklanmasında ülkeyi yaklaşık 30 yıl boyunca yöneten Ömer Beşir devrilmişti. Beşir’in devrilmesinden sonra ülkede yönetime askeri geçiş hükümeti el koymuştu. Ağustos ayında askeri geçiş hükümeti ile sivil muhalif koalisyonu arasında varılan mutabakatla Anayasa Belgesi imzalanmıştı. Bu anlaşmaya göre, Sudan ordusu ülkeyi 2023 sonuna kadar seçimlere götürmesi gereken “Egemenlik Konseyindeki” sivil siyasi gruplardan yetkililerle iktidarı paylaşacaktı. Konsey 5 askerden ve 6 sivilden oluştu. Lakin askerlerle siviller arasında sular bir türlü durulmadı. Siviller askerin dış politika ve barış müzakerelerinde yetkisini aşmasını defalarca şikayet etti. Ordu ise, sivil partileri kötü yönetim ve gücü tekelleştirmekle suçladı.

Gelmesi beklenen darbe

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz eylül ayında  Enformasyon ve Kültür Bakanı Hamza Ballul “Bir darbe girişiminin engellendiği” haberini vermiş ve  11 subay ve bazı askerlerin tutuklandığını açıklamıştı. Ancak garip olan durum daha bu ilk darbe gerçekleşmeden “Sudanlı devrimci gençler askerler ve siviller arasında imzalanan anlaşmaya göre, kasım ayında Egemenlik Konseyinin ordunun kontrolünden sivillere devredilmesini önlemek için Sudan ordusunun darbe gerçekleştirme olasılığına karşı uyarmışlardı. 

Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan, Egemenlik Konseyinde askerleri temsilen bulunan General Abdulfettah Burhan ve Hemeti lakabıyla bilinen Muhammed Hamdan Dagola ikilisinin yapılan anlaşmaya göre kasım ayında yetkiyi devretmemek için zaten darbe yapmalarının beklendiğini yazdı. Atwan ayrıca darbenin Amerika’nın Afrika Boynuzu Elçisi Jeffrey Feltman’ın bölgede varlığıyla aynı zamana denk gelmesine dikkat çekti. ABD özel temsilcisinin darbeden bir gün önce Sudan askeri lideriyle görüştüğü ortaya çıkmıştı. Atwan, Feltman için, “Tanımayanlar için Feltman’ı tanıtalım; kendisi İsrail’in en büyük destekçisi, Suriye’deki kanlı savaşın ve Filistin davasını tasfiye eden yüzyılın anlaşmasının mimarlarından biridir” ifadelerini kullandı.

Mısır tecrübesi iyi okunmadı

Katar’a yakınlığıyla bilinen al Araby al Cedid gazetesinden Ali Anuzla, Sudan’da Özgürlük ve Değişim güçlerinin temsil ettiği sivil kanatın, sivil hükümetlere karşı darbelerle dolu Sudan tarihinden pek ders almadığını yazdı. Anuzla, “Liderleri, kendilerine yakın ülkelerin deneyimlerini, özellikle de ordunun ülkenin ilk seçilmiş sivil başkanına karşı darbe yapan Mısır deneyimini iyi okumadılar” dedi. Sivil önderlerin orduya güvenmesini büyük hata olarak nitelendirerek “Ordunun, daha doğrusu askeri darbenin liderlerinin yaptığı şey, rejimi kurtarmak ve iktidarı sürdürmek için o zamanın sembolünü feda etmekti” ifadelerine yer verdi.

Al Kuds al Arabi gazetesi başyazısında, “Darbe; içerdeki partiler, uluslararası güçler ve Arap-İsrail örtülü iş birliğiyle gerçekleştirilen çok iyi çalışılmış bir plandı” cümlelerine yer verdi. Darbenin arkasında olduğu iddia edilen Birleşik Arap Emirliklerinde yayımlanan el Halic gazetesi ise baş yazısında Sudan devriminin düşmemesi için bütün taraflara tek çare olan diyalog, bilgelik ve sağduyu çağrısı yaptı.

Beklenen darbede ABD parmağı

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Pazartesi günü General Abdulfettah Burhan, Sudan’daki ikinci darbesini yönetti. Başbakan Abdullah Hamduk, eşi ve tüm sivil bakanlar ve Egemenlik Konseyi üyeleri tutuklandı. Olağanüstü hal ilan etti ve ülkeyi kaçınılmaz olarak istikrarsızlığa ve belki de kan dökülmesine sürükleyecek bu adımı protesto eden herkesi vurması için güçlerine yeşil ışık yaktı.

Bu darbe bekleniyordu, çünkü Sudan’daki iktidar ikilisi Burhan ve Hemeti, Anayasal Belge’nin hükümlerini uygulayarak önümüzdeki kasım ayında iktidarı sivillere devretmek istemiyorlardı. Bu darbeye destek vermeyi reddettikleri için Başbakan Hamduk ve tüm üyeleri tutukladı.

Bu darbenin, Amerika’nın Afrika Boynuzu Elçisi Jeffrey Feltman’ın varlığıyla aynı zamana denk gelmesi dikkat çekiciydi. Tanımayanlar için Feltman’ı tanıtalım; kendisi İsrail’in en büyük destekçisi, Suriye’deki kanlı savaşın ve Filistin davasını tasfiye eden Yüzyılın Anlaşması’nın mimarlarından biridir. Lübnan’ın güvenlik ve istikrarının bozulmasına  ve “Hizbullah”a ve direniş eksenine karşı komploya öncülük etti.

General Burhan’ın sivil ve askerlerden oluşan Egemenlik Konseyi liderliğinin süresi sona erdikten sonra, 2019’da Sudan sivil devrimine öncülük eden Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçlerinin önümüzdeki ay iktidara gelmesi bekleniyordu. Ancak Feltman ve İsrail’in desteğiyle bu darbeye öncülük eden Burhan; anlaşmayı bozdu, iktidarı ele geçirdi ve kendisini Sudan’ın fiili hükümdarı ilan etti.

Anayasal Belgeye uymayanlar; işgal altındaki Filistin’de ırkçı İsrail rejimi ile bir araya geliyor ve ilişkileri normalleştiriyor, Sudan ordusunu Yemen savaşına sokarak paralı asker ordusuna dönüştürüyor. Müttefiki Hemeti, Darfur’daki katliamların sorumluluğunu taşıyor. Her zaman direniş ve haysiyet siperinde duran Arap İslam ülkesi Sudan’a ve halkına liderlik etmeye uygun bir kişilik değil.

Normalleşme laneti, General Burhan’ı ve onun askeri hizbini ve 2019’da askeri yolsuzluk kurumuna karşı ayaklanan Sudan halkını rahatsız etmeye devam edecek. Halk aylarca sokaklara çıktı ve devrilmelerine kadar terk etmedi. Bu halk teslim olmayacak ve boyun eğmeyecek ve Amerika’nın mali yardımları durdurma tehditlerinden yılmayacak ve mücadele mirasını koruyacaktır.

Devrimin kahramanları yeniden devrim yapacak mı?

Ali ANUZLA
al Araby al Cedid

Sudan’da Egemenlik Konseyi içindeki sivil kanadın, geçiş aşamasında askerlerle beraber bulunmayı kabul etmesi nedeniyle zaten darbe bekleniyordu. Görünen o ki, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçlerinin temsil ettiği sivil kanat, sivil hükümetlere karşı darbelerle dolu Sudan tarihinden pek ders almamış. Liderleri, kendilerine yakın ülkelerin deneyimlerini, özellikle de ordunun ülkenin ilk seçilmiş sivil başkanına karşı darbe yapan Mısır deneyimini iyi okumadılar. 

Geçiş döneminde Egemenlik Konseyinin kurulmasına yönelik müzakere döneminde, siviller, orduya ve özellikle Ömer Beşir rejiminin parçası olan unsurlara tam olarak güvendiklerinde hatanın büyüğünü yaptılar. Bu hatalardan ilki, ordu Ömer Beşir’i devirmeye, tutuklamaya ve yargılamaya karar verdiğinde ve iktidarı sivillerle paylaşmayı kabul ettiğinde Sudan devriminin zaferinde ordunun rolünün belirleyici olduğunu düşünmeleriydi.

Ordunun, daha doğrusu askeri darbenin liderlerinin yaptığı şey, rejimi kurtarmak ve iktidarı sürdürmek için o zamanın sembolünü feda etmekti. Bunu başardılar ve en başından beri kendi çıkarlarına olan zaman faktöründen yararlandılar. Yapılması beklenen görevler göz önüne alındığında geçiş süreci haksız bir şekilde 3 yıla uzatıldı. Bu süre boyunca ordu, ülkedeki baskın rolünü bırakmaya hazır olduğuna dair hiçbir olumlu sinyal göndermedi ve tam tersine etkisini her geçen gün güçlendirdi. Askeri kanadın, barışçıl bir demokratik geçiş sürecini hızlandıracak herhangi bir ilerlemeyi önlemek için Egemenlik Konseyine koyduğu engeller hakkında bazı gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Bu nedenle Sudan halkı, Darbe Lideri Abdelfettah Burhan’ın gerekli demokratik geçişi sağlama yolunda devam edeceğini vadederken yaptığı açıklamalara güvenmemelidir.

Geçiş döneminin uzunluğu, halk devrimine öncülük eden Özgürlük ve Değişim Güçleri saflarında anlaşmazlıkların yayılmasına katkıda bulundu ve bu, vadettiği ekonomik reformları uygulamayan sivil hükümetin popülaritesini olumsuz etkiledi. Özellikle ordunun kontrolünde kalan ekonomi ve isyancı gruplarla barışın yönetimi de dahil olmak üzere ülkedeki yaşamın her alanına hakim olmaya devam eden güvenlik servisleri başta olmak üzere önceki rejimi içeriden reforme etmeyi başaramadı.

Sudan’da olanlarda ordunun tercihi ve tarihi siyasi partiler rol oynadı. Mevcut darbeyi savunmak için bugün uydu TV ekranlarını dolduranlar bu partilerin liderleridir.

Sudan’daki darbeye Arap-İsrail örtüsü mü?

al Kuds al Arabi
Başyazı

Sudanlılar, 25 Ekim’de gerçekleşen askeri darbeye karşı protestolarını, gösteriler ve barikatlarla sürdürüyor. Göstericilere yönelik şiddet ve açılan ateş sonucu 7 kişi (sayı giderek artıyor) ve 1 asker hayatını kaybederken birçok kişi hastanelere kaldırıldı.

Öte yandan, sonuncusu BM Güvenlik Konseyinin oy birliğiyle kabul edilen bir bildiride askeri makamlardan sivil liderliğe sahip geçiş hükümetinin yeniden kurulması talebi olan, darbe liderlerine yönelik uluslararası baskılar artıyor. Yapılan çağrıda “Ön koşul olmaksızın diyaloğa girmeli ve askeri makamlar tarafından gözaltına alınan tüm kişileri derhal serbest bırakmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

Bununla birlikte sürecin arka tarafında olup bitenler araştırıldığında, ister darbeye katılan iç partilerin arka planında, isterse o darbeyi örten bölgesel veya uluslararası güçlerde olsun, daha karmaşık unsurların varlığı görülmektedir. İç cephede, Sudan raporları, protestoculara yönelik baskının güvenlik teşkilatı ve General Muhammed Hamdan Dagalo “Hemeti” liderliğindeki “Hızlı müdahale güçleri” ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda “Sudan Kurtuluş Hareketi” (Minni Erko Minavi kanadı) üyelerinin de katıldığını belirtti. Görgü tanıkları, göstericilere canlı mermi sıkmaya katılan ordu askerleri ve “Hızlı müdahale” biriminin varlığını doğruladı.

Birkaç uluslararası gazete de darbe için bölgesel bir örtünün varlığından söz etti. Fransız Le Monde gazetesi, Burhan’ın ülkesindeki geçiş yönetimlerini devirmeden önce ziyaret ettiği Mısır’ın Körfez ülkelerinin desteğiyle bir zafer kazandığını ve “Demokratik geçişin sivil macerasını” sona erdirmek istediğini yazdı. “Washington Post” gazetesinin darbenin ABD’ye doğrudan bir meydan okuma olduğu iddiasına gelince; bu iddia bir yanda Çin ile Rusya, diğer yanda Amerika arasındaki Sudan üzerinde güç mücadelelerinin gölgesine işaret ediyor.

Darbe; içerideki partiler, uluslararası güçler ve Arap-İsrail örtülü iş birliğiyle gerçekleştirilen çok iyi çalışılmış bir plandı. Siyasi ve halk güçlerinin rejim üzerinde devam eden baskısına önemli uluslararası baskılar eşlik ederse, sahadaki güç dengesini değiştirebilir ve orduyu hesaplarını yeniden hesaplamaya zorlayabilir.

Devrim düşmesin diye

al Halic
Başyazı

Pazartesi günü Sudan’da yaşananlar, devrimin ortakları, siviller ve ordu arasındaki ihtilafın doruk noktasına ulaşmasından sonra şaşırtıcı olmasa da, yaşanmamalıydı. Nisan 2019’da Ömer Beşir rejimine karşı devrimin başarısı, aşılmaması veya atlatılmaması gereken bir “kırmızı çizgi” olmalıydı. Çünkü bu devrim, 30 yılı aşkın bir baskı, tiranlık ve yozlaşmadan sonra, halkın silahlı kuvvetleriyle olan uyumunun sonucuydu. Bu yüzden kazandı ve yeni bir özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet çağını müjdeledi. Sudan halkını İhvan’dan kurtarmanın, yolsuzluk ve tiranlıktan kurtulmanın yolunu aştı.

Evet, yaşananlar olmamalıydı çünkü en önemli şey gerçekleşmişti. Ne kadar uzun sürerse sürsün ve açıkçası ne kadar sert olursa olsun diyalogla ayrıntılar çözülmeliydi. Devrimi korumak ya da yeniden soymaya ve karanlık Beşir çağına geri getirmemek için sabır, sağduyu ve iyi sezgiye bağlı kalarak çözülmeliydi.

Olanlara rağmen, devrim ve başarıları korunmalıdır. Kişisel ve hizipsel dürtülerin, halk ve askeri bileşenler arasındaki ilişkilerin doğasını etkilemesine izin verilmemelidir.

Birleşik Arap Emirlikleri “Sudan halkının kalkınma ve refah özlemlerini gerçekleştirmek için sakin olma ve gerginliğin tırmanmasından kaçınarak  istikrarı mümkün olan en kısa sürede sağlama” çağrısı yaptığında; Sudan ve halkı için elde edilen siyasi ve ekonomik kazanımları ve birliğini ve egemenliğini korumaya yönelik endişesindendir.

Belki de olanlar bir yaz bulutu ya da gerçek Nisan Devrimi’nin özünü etkilemeyecek bir “çay fincanında devrim” olarak kalacak.

Hedefin, Sudan’ı ve Sudanlıları korumak, güvenlik, barış ve istikrarı temel alarak, daha kötüye sürüklenmemek ve diyaloğu herhangi bir anlayış için bir başlangıç noktası olarak görmek olan Ağustos 2019’da kabul edilen “Anayasal Belge”, iki kesim arasındaki devrim ilişkisine bir referans niteliğindedir ve halen yürürlüktedir.

Sudanlı askeri ve siyasi liderler, “Özgürlük ve Değişim Güçleri” ve “Profesyoneller Birliği” ile birlikte durumun ciddiyetini anlamalı, Sudan’ın çıkarlarını mutlak bir öncelik olarak görmeli ve radikal pozisyonlara çekilmemelidir. Sudan devriminin düşmemesini sağlamak için tek çare, diyalog, bilgelik ve sağduyudur.

Evrensel / 01.11.21