Almanya’da başkent Berlin’in de aralarında olduğu bazı kentlerde yılbaşı akşamı yaşanan şiddet eylemlerinin ardından olayların nedeni hakkındaki tartışmalar sürüyor. Tartışmalar, göçmenlerin Almanya’ya uyumuna yoğunlaşıyor. Taz’dan seçtiğimiz makalede, “Devlete saygı nasıl sağlanabilir? Buna cevap vermek ve sadece entegrasyon sorunu olarak görüp baskı çağrısı yapmamak dürüstçe olurdu. Temel olarak, denklem büyüleyici bir şekilde basittir: Bir devlet, devlet şiddetine maruz kalanlara saygılı davranırsa saygı talep edebilir. Avrupa’ya giderken, özellikle gençler, hele de Afganistan’dan geldiklerinde haklarının ve canlarının ne kadar az önemli olduğunu travmatik bir şekilde deneyimlediler” yorumu yapıldı.
İngiltere’de halka ücretsiz sağlık hizmeti sunan ulusal sağlık hizmetlerinin (NHS) yaşadığı kriz, uzun zamandır gündemde olan ama son aylarda manşetlerden hiç düşmeyen bir konu. Yapılan son anketlere göre, acil serviste uzun bekleme sürelerinden kaynaklı gecikmeli müdahaleler nedeniyle her hafta 300 ila 500 kişi hayatını kaybediyor. Independent gazetesi başyazısında sağlık alanındaki bu kriz “Kalabalık hastane koridorlarında değil, hükümet koridorlarında yaratılmış bir kriz” olarak ifade ediliyor ve hükümete bu alanda acil durum ilan etmesi çağrısı yapılıyor.
Yılbaşı gecesi şiddet
Ute SCHLEIERMACHERTAZ
Genç isyancılar devlete ve güvenlik güçlerine saygı göstermelidir ama aynı zamanda saygıyla muamele görmeye de hakları var.
Yılbaşı gecesi ülkeye yeni bir entegrasyon tartışmasını getirdi. Polis ve itfaiyecilere saldıranlar hakkında daha fazla ayrıntı bilinmeden önce bile, federal siyasetten gelenler de dahil olmak üzere çok sayıda ses yükseldi ve nihayetinde: “Yabancılara karşı daha güçlü baskı” talep edildi. Devasa ve tehlikeli havai fişeklerin atılmasının nedeni bir şekilde başarısız bir entegrasyon olmalıydı.
Bu tür konuşma ve isteklerin sorunun çözümünde pek bir faydası olmaz, ancak ırkçılığın düşünceye ne kadar derinden demir attığını bir kez daha ortaya çıkarırlar. Polis çarşamba günü Berlin için rakamları açıkladı: Yılbaşı gecesi tutukladıkları 145 şüpheliden 45’i Alman kökenliydi. Diğer 100 kişi arasında 27’si Afgan, 21’i Suriyeli ve dokuzu Iraklı olmak üzere 18 uyruk bulunuyor.
Bu açıklamadan önce bile, Jens Spahn (Hristiyan Demokrat Birlik-CDU) “devlete saygı eksikliğinden” şikayet etti ve Neukölln Belediye Sosyal İşler Meclis Üyesi Falko Liecke (CDU), “devlet organlarımızla” hiçbir ilgisi olmayan paralel bir toplumdan ve “aşağılanan devlet temsilcileri”nden söz etti. “Devlete saygı” çağrısı, en fazla insanlar sokakta acil servislere saldırdığında anlam ifade edebilirdi.
Enteresan olan şey, bunun esas olarak, bir şekilde Alman olmadığı algılanan insanlar fail olarak tanımlandığında ortaya çıkmasıydı. Göç geçmişine sahip olmaları yeterliydi, Alman vatandaşlığına sahip olup olmadıkları, burada doğup büyümeleri, düzenli ve sürekli olarak belirsiz bir ikamet statüsü ile yaşamaları veya yakında vatandaşlığa alınma yolunda olmaları önemsizdi.
Ancak devlete saygı nasıl sağlanabilir? Buna cevap vermek ve sadece entegrasyon sorunu olarak görüp baskı çağrısı yapmamak dürüstçe olurdu. Temel olarak, denklem büyüleyici bir şekilde basittir: Bir devlet, devlet şiddetine maruz kalanlara saygılı davranırsa saygı talep edebilir. Avrupa’ya giderken, özellikle gençler, hele de Afganistan’dan geldiklerinde haklarının ve canlarının ne kadar az önemli olduğunu travmatik bir şekilde deneyimlediler.
Bu deneyim, cömert ve destekleyici ikamet politikaları ve varışta yardımla dengelenebilirdi - ancak çoğu zaman yetkililer önlerine engeller koyar ve onlara şüpheyle yaklaşır. Göç dairesine yapılan her yolculuk korkuyla doludur ve sokakta polis memurlarıyla karşılaşmalar genellikle kontrol ve keyfilikle karakterize edilir.
Neukölln’deki “Genel şüpheye hayır” gibi ırkçılık karşıtı girişimler düzenli olarak nargile barlarındaki orantısız polis operasyonlarını kınıyor ve ailelerin “Arap klanı” olarak damgalanmasına dikkat çekiyor. Şiddet şiddeti doğurur sorun hangi şiddetin daha kötü olduğu değil, gençlerin yılbaşı şiddetini önemsizmiş gibi göstermek de değil. Ama devlet görevini yapmış da gençler nankörmüş gibi davranmak görüntüyü farklılaştırıyor. Ve devletin burada kısmen ergenlerle karşı karşıya olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Her iki taraf da yaptıklarından sorumlu tutulmalıdır. Tek taraflı suç bildirimi ve devlet şiddetinin normal algılanması sorunu çözmez.
(Çeviren: Semra Çelik)
Hükümet sağlık hizmetlerinde acil durum ilan etmeli
Independent Başyazı
İngiltere’de ulusal sağlık hizmetlerinin (NHS) içinde bulunduğu krizle ilgili çok sayıda can sıkıcı istatistik var. Bunlardan biri de ambulans ve acil bakımdaki gecikmeler nedeniyle ölenlerin sayısının haftada 300 ila 500 arasında seyretmesi. Bu sayı kovid-19 veya serebrovasküler hastalıktan (felç) ölenlerin sayısıyla aynı, trafik kazalarında ölenlerin sayısının ise 10 katı. Mübalağa tehlikesi olmasa, mevcut krizi salgın olarak adlandırmak yanlış olmazdı.
İstatistiklerin ardında ise yürek parçalayan hikayeler yatıyor: Krizle başa çıkma kararlılığı gösterilmediği için, aşırı derecede hasta, savunmasız ve genellikle yaşlı insanlar, evlerinde ya da bir ambulansın arkasında hayatını kaybediyor. Her ne kadar artık yaygınlaşmış ve kanıksanmış olsa da, normalleşmeye başlamış olsa da bu durum normal değil.
Bir emeklinin vaktinden önce koridorda sedye üzerinde ölmesi, birkaç yıl önce olduğu gibi artık bir haber değil, neredeyse doğal bir durum olarak kabul ediliyor. Bu normal değil. Ne sabah doktordan randevu alma telaşı ne de tedavi için neredeyse iki yıl beklemek normal.
Sağlık krizi insan yapımı bir kriz ve ülkenin kalabalık hastane koridorlarında değil, hükümet koridorlarında yaratılmış bir kriz. Basit bir nedenden ötürü bakanlar bu konuda ülke çapında acil durum ilan etmeli, çünkü acil bir durum söz konusu. Gerçekle yüzleşme konusundaki utanç verici isteksizlik bu durumu ortadan kaldırmaz. Grevlerde olduğu gibi, sağlık hizmetlerinin çökme düzeyine yaklaşması konusunda da rahatsız edici bir kendi haline bırakmışlık hissi var.
Başbakan, Sağlık Bakanı ve maliye bakanının sessizliği dikkat çekiyor. Sağlık Bakanı Steve Barclay, Twitter mesajında bizi koşmaya teşvik ediyor ve NHS’nin cep telefonları için koşu uygulamasını indirme tavsiyesinde bulunuyor. (…)
Bir sürü bahane var. Grevler durumu iyileştirmedi ama halk, sağlık görevlileri ve hemşireler bakanlara müzakere talebinde bulunurken onlar bunu reddettiğinde kimi suçlayacağını biliyor. Hükümet kaçınılmaza boyun eğip ücret teklifini artırsa grevler sona erecek - ve hayatlar kurtulacak. (…)
NHS’de ulusal acil durum ilan edilmesi krizi bir gecede çözmez ama işleri yoluna koymaya başlar. Her şeyden önce yöneticiler, Brexit sonrası NHS ve sosyal bakım alanındaki personel açığının önümüzdeki aylarda nasıl giderilebileceği konusuna yoğunlaşmalı. Şu anda büyük bir nakit enjekte edilse bile servislerin ve pratisyen hekim kliniklerinin vasıflı sağlık görevlileri ihtiyacı hemen karşılanamayacaktır.
Bu, personel planlamasında uzun zamandır süren başarısızlığın sonucu (…) ve Brexit’in kısa vadeli bir maliyetidir. Biz kimi suçlayacağımızı biliyoruz ama mevcut yönetimde kimin işleri yoluna koymaya istekli ve muktedir olduğu belli değil.
(Çeviri: Dış Haberler Servisi)
Evrensel / 08.01.23