Büyük silah şirketleri salgın döneminde de satışlarını artırdı

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta dünyanın en büyük silah şirketlerinin ilk korona yılında satışlarını artırması ele alınıyor. İngiltere'de de Boris Johnson hükümeti yeni bir skandalla karşı karşıya.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 12 Aralık 2021
  • 08:50

Almanya’da yeni hükümet tartışmaları sırasında Sipri Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü silah satışlarıyla ilgili raporunu açıkladı. Koalisyon sözleşmesinde nükleer silahsız bir dünya için çaba harcanacağına söz verilmesine rağmen eski hükümetin silahlanma çizgisinin şekere bulanmış sözlerle sürdürüleceği kesin.

İngiltere’de bu hafta yaşanan politik skandal dokunulmaz görünen Boris Johnson Hükümetini derinden sarsacak gibi görünüyor. 2020 Noel’inde, tüm ülke kovidle mücadele için evinde kapalı kalırken, Başbakanlık konutunda ve diğer devlet kurumlarında yapılan partileri ilkin daha öncekiler gibi inkar ederek atlatacağını düşünen Kabine; tüm ülkeden ve kendi partisinden büyük tepki almaya devam ediyor. Başbakan sözcüsünün yapılan parti hakkında soruları nasıl inkar edeceği konusunda dalga geçtiği bir video halkın kızgınlığını artırırken yönetimdekilerin halka karşı tavrını da ortaya koydu.

Avrupa Birliği dönem başkanlığı 1 Ocak-30 Haziran 2022 tarihleri arasında Fransa tarafından gerçekleştirilecek. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 6 ay sürecek Fransız dönem başkanlığında, özellikle göç krizine ve Avrupa güvenliğine değinerek, gerçekleştirmeyi hedefledikleri reformları açıkladı. Macron, Avrupa’nın kendi kaderini belirleyecek duruma gelmesi için, “Daha bağımsız, daha birlik içinde, sınırlarını daha iyi koruyan, daha operasyonel bir Avrupa” tanımladı. Bu dönemin, 2022 Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası ortasına denk gelmesini Macron için bir fırsat olarak değerlendirirken diğer yandan uzun zamandır savunduğu “Avrupa egemenliği” fikrini zihinlere yerleştirmesine hizmet edebilir.

***

Silah sanayi: Krize dayanıklı bir endüstriden daha fazlası

Claudia Wangerin
Telepolis

DÜNYANIN en büyük silah şirketleri, ilk korona yılında satışlarını artırdılar. Bu, aşı anlaşmazlığı ve Ampel Koalisyonunun üst düzey personelinin seçimi tartışmaları arasında neredeyse gümbürtüye gidecek bir haberdi. Dünyanın en büyük 100 silah şirketi korona krizinden etkilenmedi, aksine: Büyüyorlar 2020’de satışları arttı.

Sipri Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından yapılan açıklamaya göre BM Genel Sekreteri António Guterres’in pandemi sırasında küresel ateşkes çağrısına rağmen, bu şirketler 531 milyar dolar değerinde silah ve askeri hizmet satmayı başardı. Bu rakam 2019’a göre yüzde 1.3 daha fazlaydı. 2015’e kıyasla satışlarda yüzde 17’lik bir artış oldu. Enstitü, birçok ülkede ekonomilerin pandemi nedeniyle daraldığını, silah şirketlerinin satışlarının ise art arda altıncı yıl arttığını söyledi.

ABD şirketleri - her şeyden önce Lockheed Martin - 2020’de listenin başında yer aldı. Listedeki 41 ABD şirketi, 2019’a göre yüzde 1.9 artışla 285 milyar dolarlık ortak gelire sahipti. ABD silah üreticileri, “İlk 100”ün arasında yer aldılar. Toplam silah satışlarının yüzde 54’ünü oluşturdular.

Listede ikinci sırada yüzde 13 ile Çin yer alırken, onu yüzde 7.1 ile İngiltere takip ediyor. 26 Avrupa şirketi, 109 milyar ABD doları (96 milyar avro) değerindeki “İlk 100”ün satışlarının yaklaşık beşte birinden sorumlu.

Listelenen dokuz Rus firmasının satışları düşmeye devam etti - Sipri’ye göre, bu düşüş eğilimi 2017’den beri var. 2019’a kıyasla, Rus satışları geçen yıl 28.2 milyardan 26.4 milyar ABD dolarına (23.4 milyar avro) düştü.

Rheinmetall, ThyssenKrupp, Krauss-Maffei Wegmann ve Hensoldt ile birlikte dört Alman şirketi de 2020’de 8.9 milyar ABD doları değerinde silah satarak listeye girdi.

Bu da yıllık yüzde 1,3’lük bir artışa tekabül ediyor. Bununla birlikte, büyüme eşit olmayan bir şekilde dağıldı: En büyük Alman silah tekeli Rheinmetall, satışlarında yüzde 5,2’lik bir artış kaydederken, ThyssenKrupp yüzde 3,7’lik bir kayıp bildirdi.

Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen, “Korona salgınının ortasında silah endüstrisinin milyarlarca kârı, federal hükümetin mutlak bir iflas ilanıdır” dedi.

Yılın başında, büyük koalisyonun Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer (CDU), yüksek silah harcamalarında bir tür ekonomik canlandırma programı gördüğünü açıkça belirtti: “Aşırı silahlanma hakkında konuştuğumuzda ulusal sanayi politikası hakkında da konuşuyoruz.” Onların bakış açısına göre, Alman sanayiini güçlendireceği için silahlanma yarışında yer almamız, kendi ordumuzu güçlendirmemiz için kendi silah tekellerimizden silah almamız zorunlu.

Yeni hükümette önceki Federal Adalet ve Aile İşleri Bakanı Christine Lambrecht (SPD), savunma bakanlığını devraldı. Trafik lambası partileri SPD, Yeşiller ve FDP’nin koalisyon anlaşmasında, diğer şeylerin yanı sıra, Almanya’nın nükleer rekabete katılımı için Bundeswehr için silahlı insansız hava araçları ve “Tornado savaş uçakları için bir ardıl sistem” - “Nükleer silahlar için bir dağıtım sistemi” yer alıyor.

Çeviren: Semra Çelik

İngiltere’nin basit trumpçı yönetiminde, kurallar geri kalanımız için

Owen Jones
The Guardian

HÜKÜMET çalışanlarının 10 Downing Street’te parti yaptığı iddia edildiği gün, İngiliz hastaneleri ölüler ve ölmek üzere olanlarla doluydu. O gün açıklanan 514 ölüm varken, 2 bin kovid hastası solunum cihazına bağlanmak ve şok içinde bir ulusal sağlık kurumunun (NHS) bitkin piyadeleri tarafından rahatlatılmak üzere hastanelere nakledildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş bir düzeyde iki yıllık kişisel fedakarlığa katlandık. 150 bin yurttaşımız hayatını kaybederken, daha da vahim bir insani felaketi önlemek için hepimiz olağanüstü önlemler aldık: Ölen akrabaların ellerini tutamamak, sevdiklerinden ayrı kalmak, eğitimlere zarar vermek, tek başına yaşayan 8 milyon İngiliz için zorunlu yalnızlık.

O tek Noel partisinin hikayesi -gizli Noel Baba, peynir ve şarap ve tüm detaylarıyla- bu ülkede gücün nasıl işlediğine dair bir ders. Genel nüfus arasında, Britanya tarihindeki özgürlüklerimize yönelik en ciddi kısıtlamalara uyulması, karantina öncesi şüpheci tahminlerin çok ötesine geçti. Yine de devlet, kuralları ihlal etmekle suçlananların üzerine sert gitti. Krizin ilk altı ayında tecrit ihlalleri için yaklaşık 6 bin 500 kovuşturma yapılırken, Londralılar 1 milyon sterlinden fazla para cezası ödemek zorunda kaldı. Bu cezai kurallar eşit olarak uygulanmamıştır.

İskoçya’da para cezaları, yoksul topluluklarda varlıklı bölgelere göre 12 kat daha yaygındı. Londra’daki siyahların durdurulma ve aranma olasılığı beyazlara göre 11 kat daha fazlayken, ilk karantinada beyaz olmayan erkeklerin para cezasına çarptırılma olasılığı beyazlara göre iki kat daha fazlaydı. Kilitleme sırasında sokaklarda oldukları için evsizlerin suçlandığı ve bir bakıcının sandviç yediği için para cezasına çarptırıldığı vakalar vardı. Kraliyet Savcılık Servisine göre, sıradan vatandaşların dörtte birinden fazlasının uygunsuz bir şekilde kovid para cezalarıyla suçlandığı ve 10 bin pounda kadar sabit cezalar verildiği tespit edildi.

Yasalar her zaman orantısız bir şekilde yoksul ve marjinal toplulukları etkilemiştir. İşçi sınıfı vatandaşları yıkıcı yüksek meblağlar ödemeye zorlanırken, Eski Başbakanlık Sözcüsü Allegra Stratton’un sızdırılan kasette belirttiği gibi, üst düzey yetkililerimiz “Kesinlikle sosyal mesafe kuralına uyulmadan” bocalıyor gibi görünüyor. Bu, hem çarpık bir hükümetin hem de güçlülerin yasaların ve kuralların genellikle fakir ve çoğu zaman siyah başkaları için olduğunu genellikle doğru bir şekilde hesapladığı hileli bir toplumun teşhiridir.

Ve yalanlar: Boris Johnson, çoğu yöneticimizden daha kaba bir aldatma ve sahtekarlık örneğidir. Adi, her zaman yükselen kariyerindeki tek tutarlılık aldatmadır: Alıntılar yapmaktan eski liderine işler hakkında yalan söylemeye kadar; son zamanlarda, kedilerin ve köpeklerin Afganistan’dan kurtarılması ve insan hayatlarından daha fazla öncelik vermesine kadar. Neyin yalan olduğunu ve gerçeğin ne olduğunu kendisinin bilip bilmediği açık bir sorudur, ancak nihayetinde konu dışıdır: Önemli olan hiçbir rasyonel insanın, bu basit Trump yönetimi tarafından yayımlanan tek bir ifadeye asla güvenmemesidir.

İktidarla ilgili başka bir ders daha var ve o da İngiliz müesses nizamını birbirine bağlayan döner kapı. Allegra Stratton bunu özetliyor: Eskiden Guardian, BBC ve ITV’de görevi hükümeti denetlemek olan bir gazeteciydi, sonunda ona bir propagandacı olarak katıldı. Kendisi Stratton’un eski bir işvereni olan Rishi Sunak’ın düğününde sağdıç olan, Spectator Dergisi Siyasi Editörü James Forsyth ile evli. Bu, ensest siyaset ve medya seçkinlerinin hikayesidir.

Stratton, Newsnight haber programı siyasi editörüyken, ulusal televizyonda bekar bir anneyi küçük düşürmüş, tam zamanlı çalıştığı ve barınma yardımı talep etmek zorunda kaldığı gerçeğini saklayarak, onu bir sosyal yardım “Kan emicisi” olarak göstermeye çalışmıştı; Newsnıght canlı yayında özür dilemek zorunda kaldı. Bu teğet bir şey değil: Bu, hükümetle derinden iç içe geçmiş bir medya ekosisteminin, güçlüleri hesaba katmada başarısız olurken, bizi güçsüzlere ve savunmasızlara kızmaya nasıl teşvik ettiğinin bir hikayesi. Sızdırılan videodaki Stratton gibi, geri kalanımızı bağlayan kurallara gülmelerine şaşmamalı.

Gerçekten de, Sun gazetesinin nasıl yılın en büyük siyasi skandalına ışık tutmadığına dikkat edin. Bu paçavranın Editör Yardımcısı James Slack’ten başkası değil - Noel partisinin gerçekleştiği sırada başbakanın resmi sözcüsü olan bir döner kapılı gazisi.

Tek bir olay, yalnızca gözlerini kasten kapatanların görmezden gelebileceği şekilde, gücün gerçek doğasını aydınlatan bir parlama gibi davranabilir. Yani evet, Boris Johnson gitmeli ve gerçekten de Muhafazakar partinin çoğu, belki de Stratton’un eski işvereni lehine bu sonuca varıyor. Ama bu yeterli değil. İktidar kurumumuzla ilgili çirkin gerçek tam karşımızda. Ve sonuçlar, bizim aldatıcı, Başbakanımızdan çok daha ileri gitmeli.

Çeviren: Haldun Sonkaynar

AB Fransa başkanlığı: Macron için militarist bir Avrupa

Gaël De Santis
L’Humanite

EMMANUEL Macron’un gözü 2022’de. 1 Ocak’ta Fransa, altı aylığına Avrupa Birliği’nin (AB) dönem başkanlığını devralacak. Beş yıl önce Fransız siyasi manzarasını yeniden yapılandırmış olan Cumhurbaşkanı, 2022 Fransa başkanlık seçimi kampanyasının ortasında Avrupa manzarasının da yeniden yapılandırılmasını hedefliyor.

Avrupa egemenliği fikrini savunmak için Emmanuel Macron savunmacı bir Avrupa özlemini yeniden sundu. Hatta bu konuyla ilgili 24 ve 25 Mart’ta bir zirve planlanacak. Gerçek şu ki, Macron’un 2017’den beri hedefi olan “Avrupa özerkliği” teriminden artık bahsedilmiyor çünkü Avrupa bloku ülkelerinin bir kısmi bu yönden gitmeyecek. Özellikle Doğu ülkelerindeki birçok ülke, Avrupa’nın savunmasını sağlamak için Washington’un egemenliğine bağlı kalmayı tercih ediyor. Öyle ki, AB savunması NATO tarafından desteklenecek. Eylül ayında, Angela Merkel’in eski savunma bakanı olan Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, yıl sonuna kadar bir “AB-NATO ortak deklarasyonu” sözü vermişti.

Fakat, AB Fransa dönem başkanlığının görevlerinden biri, AB’nin diplomatik bir rol oynamasını sağlamak için “ortak tehditleri ve ortak hedefleri” tanımlayan Avrupa stratejik pusulasının dosyasını geliştirmek olacaktır. Böyle bir vizyon, Washington’da moda olan rakip küresel blokların mantığıyla tamamen uyumludur.

Binlerce sürgün Belarus ve Polonya arasındaki sınırı geçmeye çalışırken ve aşırı sağ Avrupa’nın her yerinde ve özellikle Fransa’da güçlenirken, Emmanuel Macron’un göçmenlik konusunda açıklamaları bekleniyordu. Özellikle, AB dönem Başkanlığı vesilesiyle, göç ve iltica anlaşmasını ilerletmek zorunda kalacağı için konuyla daha fazla ilgili. Bu anlaşma, Avrupa bloku sınırlarında daha fazla filtreleme ve gözetim, Dublin prosedürünün geliştirilmesini ve kriz durumlarını yönetmeye yönelik bir düzenlemeyi hedefliyor.

Bu anlaşmayla, göçmen savunma derneklerinin temel taleplerinden biri olan, yani denizde trajedilerden kaçınmak için Avrupa kıtasına güvenli erişim yollarının açılması talebine yanıt verilmiyor. Emmanuel Macron, “Sınırlarını koruyan” ve “Sığınma hakkının ihlal edilmesini önleyen bir Avrupa” sözünü verdi. Eurogroup modelinde bir “siyasi liderliğe” ihtiyaç duyulan Schengen bölgesini güçlendirerek göçmenlik anlaşmasının ötesine geçmek istediğini açıklıyor. Buna ek olarak, “Bu konulardan sorumlu ülke bakanlarının düzenli bir toplantısının” gerekli olduğunu da ifade ediyor. (…) Birçok STK, Emmanuel Macron’dan Brüksel’in aşı ve kovid karşıtı tedavileri üzerindeki patentlerin kaldırılması konusundaki tutumunu değiştirmesini istemişti. Emmanuel Macron, sadece Afrika ile ilgili bölümünde, AB’nin Covax serum dozu bağış sistemlerine katılımının altını çizerek beklentileri karşılamadı. Yalnızca küçük miktarlarda lisans veren laboratuvarların kolunu bükmeden aşıların “üretim yapılarının” konuşlandırılmasının yanı sıra bir “teknoloji transferi” vadediyor ... Bu konuyla ilgili, aşılar ve antikovid tedavileri üzerindeki patentlerin kaldırılmasına yönelik Avrupa kampanyasının Fransız Komitesinin Başkanı Michel Limousin, “Patentleri gecikmeden kaldırmalıyız, aksi takdirde işler ilerlemeyecek. Güney ülkeleri bu konuda özerk olmadan nüfuslarının aşılanmasını görmeyi daha çok bekleyecekler” dedi.

Çeviren: Diyar Çomak

Evrensel / 12.11.21