Kayseri’den bir kadın işçi geçim zorluğuna dair yazdı…
90 yıllarda fabrikada çalışan babam hem evinin geçimini sağlarken bir taraftan da 3 çocuk okutabiliyordu. Aldığı tek maaş hem evin geçimini sağlarken hem de az buçuk biriktirdiği ile kafamızı sokacak bir ev yapabiliyordu. Günümüzde ise tek bir maaşla ev geçindirmek bir kenarda kalsın, ancak ev kirası ödenebilmektedir. Tüm bu olumsuz ekonomik koşullardan kaynaklı kadınlarımız hem fabrikalarda hem de evde ürettikleri metalarla geçimin ve yaşamın ortağı olarak her alanda savaşmakta.
Fabrikada çalışanlarımız emeğinin son damlasına kadar sömürülürken, birde onları evde bekleyen yemek kaygısı, temizlik derdi, çocukların ev ödevleri vb. bitmek bilmeyen döngüleri koşuşturmaya devam etmektedir. Annedir, işçidir, eştir, evlattır ama her gün kırk parça herkese her yere yetişmek zorundadır. Ustası kızar, kocası kızar, kaynanası kızar ama çelikten sağlam sinir ve beden sistemi ile süper kahramanlar gibi çalışmak, çalışmak, çalışmak zorundadır. Fabrika kızı şarkısında bir dize vardı:
“Makinalar diken diken batarken de beyninde
Bir gün ölecek elleri her gün ekmek derdinde”
Birde hiç adımız bile anılmayan ev hanımlarımız var. Ev, çarşı, pazar, çocuk, temizlik, hastalı-sağlık her şey sendedir. Geçinim bu kadar zor olduğu bu süreçte onlar da evlerinde rahatça oturamamakta. Evde ürettikleri metalarla (lif, dantel, örgü) satarak bir tabak yemekte onlar sofraya koymakta. İş gücü olarak hiçbir yerde onlardan bahsedilmese, saatlerce evde bir şeyler üreterek ekonomik krizin üstesinden gelmeye çalışmaktalar.
Sömürünün her türlü çirkin yüzü ile savaşan biz kadınlar, üreten biz kadınlar yaşamında her alanında olmak zorundayız. Sınıf bilince ile donanıp bir araya gelmeyiz. Her türlü sömürüye baskıya ancak birleşerek karşı durabiliriz. Yaşamı üreten kadınlar, bir araya gelip alanlarda, meydanlar da, fabrikalarda sesimizi daha gür duyurmalıyız.
Kayseri’den bir kadın işçi