12 Eylül darbesi sonrasında Diyarbakır zindanında devrimcilere teslimiyet dayatılıyordu. Teslim olup ihanet yoluna girenler de oldu, ölümüne direnenler de…
Teslimiyete karşı direniş ateşini ilk olarak Mazlum Doğan ‘82 Newroz’unda Diyarbakır zindanında yaktı. Doğan hem Newroz, hem direniş ateşini yakarak feda eylemi yaptı.
Aynı yılın 17 Mayıs gecesinde ise Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Ferhat Kurtay kendi bedenlerini tutuşturarak teslimiyete karşı direniş ateşini harladılar. Onları söndürmeye gelen koğuş arkadaşlarını ise “ateşi söndürmek ihanettir” sözleriyle engellediler.
Dörtlerin gecesini “Ateşin ve Güneşin Çocukları” adlı kitabında özlü olarak anlatan Adnan Yücel, Diyarbakır’dan yükselen direniş ateşini şu dizelerle dile getirdi:
“Bir havar yükseldi zindandan kırlara
Dört ateşten dört kıvılcım düştü dağlara
Dağlar tutuşup indi bağlara
Dört ayrı ses yükseldi her ateşten
Söndürmeyin ateşi
Üfleyin korlara – üfleyin korlara”
Özlenen ateş yakılmıştı sonunda
Elden ele bütün dünyaya taşınmıştı
Kıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç
Kavga dağlarda bilinci kuşanmış
Zindanlarda dirence sarılmıştı
Ve haykıran dudaklar
Her ihanet vakti çöl çöl yarılmıştı”
H. Ortakçı