“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler....”
Dün “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi”. Kutlamalar ve etkinlikler Covid-19 sebebiyle iptal edildi. Dışarıda kutlamak yasak olduğu için evlerde kutlamalar yapıldı. Evler süslendi, güzel kıyafetler giyildi.
Bir taraf rengarenk süsledikleri evlerinde bayramlarını kutladı. Ama bir taraf daha var ki kimsenin görmek istemediği; açlıkla boğuşan, karınlarına ekmek girmesi için fabrikalarda, atölyelerde, sokaklarda sömürülen çocuklar. Ne rengarenk süsleyecekleri bir camları ne güzel görünecek kıyafetleri var onların. Ne de bunları resmedecek birbirinden pahalı telefonları.
23 Nisan gelince herkes çocuk bayramı yaklaşıyor diye panik içinde bir şeyler yapmaya koyuluyor. Peki düzen böyleyken, sömürülen katledilen çocukların bayramı ne zaman olacak. Onlar sırtında dünyanın yükünü taşırken çocuk bayramları neden kutlanıyor?
Asıl bayram çocukların elleri çarklardan çekilince, ağız dolusu kahkahalarıyla güldüklerinde, özgürce sokaklarda koştuklarında olacak. Günümüzde tecavüze uğrayan, istismara maruz kalan çocuklar var. Aileleri tarafından katledilen çocuklar da var. Kirli savaşta çocuklar ölürken, bombalanan şehirlerin altında kimsesiz kalırken hâlâ bayram kutlanılır mı?
Asıl bayram sosyalizmin ışığında bütün çocukların gözlerindeki parıltıyla kutlanır. Biz Ceylan’ın gözlerini, Berkin’in umudunu, Ahmet’in pres makinesindeki bedenini unutmadık. Unutmayacağız da. Özgür günler çocukların kırmızı elmalar gibi güleceği sosyalizmle gelecek. Ve biz asıl bayramı o gün kutlayacağız.
Bir DLB’li