Son dönemlerde popüler müziklere, kitaplara, filmlere vs.ye bakınca içler acısı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Tam da düzenin istediği gibi, toplumdaki gerçek sorunlardan uzak kitaplar, müzikler vb. ön planda. Pizzanın mutlu etmesinden nasıl aşık olunacağına dair her şeyi anlatıyor bu kitaplar!
Sanat ve edebiyat, toplumun kötü zamanlarında topluma yön gösterici olmalı, toplumu aydınlatmalıdır. Toplumun sorunlarını ele almalı ve toplumun sesi olmalıdır. Ancak son dönemlerde “sanat” gerçekten birkaç zenginin halk ile adeta dalga geçtiği bir faaliyet haline geldi. En kötüsü de “popüler kültür” ürünü kitaplar, en çok satılanlar arasında yer alıyorlar. Bu, özellikle TV ve sosyal medya özendirmesiyle sağlanıyor. Tabii tüm bunları yönlendiren bir burjuvazi var.
Sanattan her zaman korkmuştur burjuvazi. Burjuvazinin Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali ve daha nice sanatçıya yönelik tutumu, bu konuda başka söze gerek bırakmıyor. Kitapların halkın sesi olması bu sistem ve sahipleri için tehlikelidir. O yüzdendir ki egemen sınıf, sanatı her zaman elinde tutmak istemiş ama bunu tam olarak başaramamıştır.
Bu yeni dönemde ise ortaya birkaç “sanatçı” çıkıyor ve anlamsız şeylerden bahsederek, yığınla kitap piyasaya sürüyor. Reklamlarda, TV’de ve sosyal medyada gördüğümüz kişiler oluyor bunlar genelde. Satışları da iyi oluyor bu kitapların. Çünkü popüler insanlara aitler ya da onlar tarafından reklam ediliyorlar!
Daha çok gençler arasında yaygın olan bu “popüler kültür” gerçekten gençliğin bilincini türlü türlü yalanlar ile köreltip, sorunları görmesini engelliyor. Aynı etki gençliğin gittiği kafelerden giydiği kıyafetlere ve dış görünüşüne kadar uzanabiliyor. Moda denen şeye uymaya çalışan milyonlarca genç var. Bu gençlerin çoğu dış görünüşünü beğenmiyor. Çünkü burjuvazi, reklamlarda veya moda dergilerinde belirlediği figür ile kendi “tip”ini dayatıyor. En iyi kafeye gitmez ise arkadaşları tarafından dışlanacağını, en iyi telefonu almazsa teknolojiden uzak sayılacağını, en iyi kıyafeti giymezse “paçoz” olarak görüleceğini düşünebiliyor gençler. Bu yüzden psikolojik sorunları olan, toplumdan uzaklaşan ve intihara meyilli gençler yetişiyor. Burjuvazinin istediği de tam olarak bu.
Peki, ne yapmalı?
Cevap basit aslında. Sistemin bizi yönetmesine izin vermeyeceğiz. Bunu ise ancak bu sistem ile mücadele ederek başarabiliriz. Sistem ile mücadele ederken ayrıca sistemin seni dönüştürmeye çalıştığı veya dönüştürdüğü insan ile de mücadele edeceğiz.
“Eğer biz kapitalizmi yok edemezsek, kapitalizm bizi yok edecek!” Buna izin vermeyelim. Sistemi reddedip ona karşı birlik olmalıyız. Ancak bu şekilde hem benliğimizi hem de insanlığı kurtarmış oluruz. Unutmayalım ki gerçek mutluluğun yolu mücadeleden geçiyor!
Çorlu’dan bir DLB’li