Toplumlar, yozlaşmış bir düzeni yıkıp yenisini kuramadıklarında, kendileri de yozlaşmanın etkisi altına girer, genç kuşaklarının bir kısmının heder olmasına engel olamazlar. Yozlaşmış sistem, kendisini yıkamayanlara karşı acımasızlıkta sınır tanımaz.
Türkiye kapitalizmi ve onun siyasal erki olan devletin bünyesindeki yozlaşma yeni değil elbet. Ancak 2002’den sonra adım adım kurulan dinci-faşist iktidarın egemenliği altında bu sorun hem kapsam hem derinlik açısından yeni boyutlar kazandı.
Dinci-milliyetçilikle emperyalizme uşaklığın, dini siyasallaştıranlarla çocuk tecavüzcülerinin, dini vaizlerle rant ve talan çarkının, kaba zorbalıkla mazlum edebiyatının, “fakir” söylemi ile saraylarda sefahatin iç içe geçtiği bir iklim yaratan AKP-MHP koalisyonu, tam bir ahlaki çöküşün içinde debeleniyor.
Burjuva anlamda bile herhangi bir ahlaki değerden yoksun olan bu koalisyon, kendi hukukuna bile beş paralık bir değer biçmezken, riyakarlıkta ise bütün ölçüleri alt-üst ediyor. Dini, emperyalizmin ve büyük burjuvazinin bir aparatına çeviren bu iktidar, “dindar ve kindar” bir gençlik yaratmak için çalıştığını vaaz ediyor.
***
Üstten alta doğru ahlaki yozlaşmayı “sıradan vaka” derecesine indiren bu rejim, emekçi kökenli gençliğe “belirsiz/karanlık” bir gelecek vadediyor. Kapitalistler aşırı zenginleşir, AKP’nin rant ve talan düzeninden beslenen yeni lümpen bir kapitalist sınıf yaratılırken, işsizlik had safhaya ulaşıyor. Atanmayan öğretmen sayısı yüz binlere ulaşıyor. İşten atılma korkusu ise, bir veba gibi yayılıyor.
Bu vahim tabloyu okul öncesi eğitime kadar inen “siyasal İslam” ideolojisine dayalı “dini eğitim” ve hayatın her alanında belirgin olan egemenlerin şiddeti tamamlıyor. Yüz binlerce genç istemediği halde zorla imam hatip okullarına kaydolmaya zorlanıyor. Sermayenin demir yumruğu AKP, Ortaçağ artığı ideolojisini pervasızca çocuk ve genç kuşaklara empoze ediyor. Bu ortamda muhalif sesleri boğmak için pervasızlıkta sınır tanınmıyor.
Vahşi kapitalizm, belirsiz/karanlık bir gelecek, yaygın zorbalık, derin yozlaşma içinde debelenen bir rejim, her çirkefin örtüsü haline getirilmiş dinci-ırkçılık; kısacası her yönüyle iğrenç, tam ucube bir sistem…
“AKP Türkiye’sinde gençler madde bağımlılığının pençesinde”
Bu saptama, kendisi de kapitalist sistemin bir parçası olan CHP’nin Arge-Bilim, Yönetim Kültür Platformu tarafından hazırlanan bir raporun başlığıdır. Rapor son yıllarda uyuşturucu ve madde bağımlısı çocuk ve gençlerin sayısında dramatik bir artış olduğunu saptıyor.
Sistemin parçası olan bir parti elbette kapitalizme laf söylemekten kaçınır. Yine de saptamalar çarpıcıdır. Rakamlara göz atıldığında durumun vahametini gösteren ibretlik bir tablo görülüyor. Birkaç örnek vermek gerekirse:
- 2002 yılında madde kullanımına başlama yaşı 16.6 seviyesinde iken bugün ise 10 yaşa kadar düşmüştür.
- Son üç yılda madde kullanıcılarının sayısı yüzde 20 artarak 1.5 milyona ulaştı.
- 2002 yılında madde kullananların nüfusa oranı binde 7.86 iken bu oran 2016 yılında binde 8.32’ye çıktı.
- 2006 yılında Türkiye’de tedavi merkezlerine bin 417 kişi başvurmuş.
- 2017 yılı itibariyle bu sayı 9 kat artarak 12 bin 501’e çıktı.
- Dünyada her 100 bin kişi içinde madde kullanımına bağlı hayatını kaybeden insan sayısı 2008 yılında 2 iken, 2016 yılında bu oran 1.9’a düştü.
- Türkiye’de ise bu rakam 2008 yılında 0.51 iken 2016 yılı itibarıyla 0.61’e çıktı.
- Madde kullanımı nedeniyle gerçekleşen ölümlerde Türkiye, Avrupa’da birinci sıradadır.
- Aşırı dozdan ölüm vakası, 2006 yılında 56 iken 2016 yılında 920 olarak kayıtlara geçmiştir.
- 2016 yılında madde kullanımıyla ilgili adli vaka 81 bin 222 iken bu oran 2017’de 118 bin 482 olarak kaydedildi.
Kapitalizm yozlaştırıyor!
Dinci AKP/faşist MHP koalisyonunun çocuk/genç kuşakların bu cehenneme sürüklenmesinde özel bir rolü olduğu, tam bir suç ortaklığı içinde oldukları elbette göz ardı edilemez. Bu noktada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer nokta ise bu en gerici, en bağnaz en şoven partilerin kapitalist sınıfların siyasi temsilcilerinden başka bir şey olmadıklardır. Elbette rapor, tablonun bu kısmına değinmiyor. Değinemezdi de. Zira raporu hazırlayanlar da o dünyanın, kapitalistler dünyasının organik bir parçasıdırlar.
Dinci-faşist saray rejimi, bu tablodan hoşnut görünüyor. Yozlaşmadan rahatsız olmak bir yana, bunu gerekçe göstererek onlarca yeni cezaevi inşa ediyorlar. AKP/MHP yandaşı birçok türeme kapitalist zindan ihaleleriyle ihya ediliyor. Öte yandan yozlaşmanın yaygınlaşmasını, kapitalist sömürü düzeninin bekası açısından yararlı buluyorlar. Zira yozlaşmanın toplumsal mücadeleyi, sınıflar mücadelesini zayıflattığı bir gerçek.
Emekçi sınıflara mensup genç kuşakların yozlaştırılmasının olumsuz sonuçları ne olursa olsun, bu ne dinci-faşist koalisyonu kurtaracak ne onun arkasındaki kapitalist sınıfların tarihin çöplüğüne atılmalarını önleyecektir. Emekçiler, genç kuşaklarını çürüten bu sistemden kurtulmanın yolunu bulacaktır. Ümidin bu düşmanlarının;
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına
Çürüyen diş, dökülen et
Bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler...