Sermaye düzeni şiddet, yozlaşma, yolsuzluk sarmalında...

İşçi sınıfıyla emekçiler dinci-iktidarın bu kirli oyununu bozmak için “sınıfa karşı sınıf” şiarıyla mücadeleyi yükseltmelidir. Sömürüye/baskıya olduğu kadar; emekçileri, Kürt halkını, kadınları, çocukları, muhalifleri hedef alan iktidarın kaba şiddetine karşı da mücadele etmek öncüler başta olmak üzere bütün onurlu işçilerin görevidir. Sömürü, şiddet, yozlaşma sarmalında boğulmayı engellemenin yegane yolu sermaye egemenliğine karşı mücadeleyi büyütmektir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Nisan 2016
  • 06:10

Biat etmeyenleri küfür, hakaret, tehdit, şantaj, iftira, karalama, linç kampanyaları gibi iğrenç yöntemlerle dize getirmeye çalışan AKP iktidarı, şiddet-yozlaşma-yolsuzluk/rüşvet sarmalına hapsolmuş durumda. Kaçak sarayın tiranından alta doğru koro halinde bağıran bu zihniyetin önde gelenleri artık çocuk tecavüzcülerini savunmakta beis görmüyor. İktidarın körpe beyinleri zehirlemekle mükellef kıldığı taşeronlardan birisi olan Ensar Vakfı’nı savunmak adına yapılanlar, bu din/ahlak/adalet vaazcılarının yaşadığı kokuşmayı gözler önüne seriyor.  

“Bizden olsun çocuk tecavüzcüsü olsun” düsturuna dört elle sarılan AKP şefleri ile medyadaki tetikçileri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sarf ettiği bir cümleyi bahane ederek ortalığı velveleye verdiler. Anlamını çarpıttıkları bir cümle üzerine kıyameti koparanlar, utanıp sıkılmadan “hepimiz Ensarız” diye bağırarak çocuk tecavüzcülerine kalkan oluyorlar. AKP iktidarına muhalefet etmekte aciz olan Kılıçdaroğlu’na karşı adeta linç kampanyası başlatan Erdoğan-Davutoğlu ikilisiyle müritleri, tecavüzcü yandaşlarını tam bir histeriyle savunuyorlar.

Düzen cephesinde dizboyu rezalet

İnsani/ahlaki değer yitiminin dışa vurumu olan çok yönlü yozlaşma kapitalizmin yapısal sorunlarından biridir. Dinci-gericiliğin iktidar olduğu toplumlarda ise bu sorunlar felaket boyutuna varıyor. Nitekim sermaye sınıfı adına ülkeyi yöneten AKP iktidarı döneminde hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, yağma, kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, vahşi polis şiddeti, kirli savaş gibi rezaletler katlanarak arttı.

AKP’nin belirlediği yapay gündemlere saplanan burjuva muhalefet kapitalist düzeni koruma refleksiyle hareket ettiği için, dinci iktidarın rezaletlerine yüzeysel eleştiriler getirmenin ötesine geçemiyor. Burjuvazinin iktidardaki temsilcileri dinci-faşist bir rejim kurarken, burjuvazinin muhalefetteki temsilcileri pasiflikleriyle AKP’nin peşinden sürükleniyor. Toplumsal muhalefetin de zayıf olduğu bu ortamı fırsat bilen iktidar ülkeyi “sömürücü ve sapıkların dikensiz gül bahçesi” haline getirme projesini pervasızca uyguluyor.

Cinsel şiddeti meşrulaştırma hamlesi

Kürt halkına azgın bir kirli savaş dayatan, ülke genelinde toplumsal muhalefeti polis şiddetiyle bastırma politikası izleyen AKP iktidarı; ilkel-gerici zihniyetini topluma dayatabilmek için her yola başvuruyor. Cinsel istismar, şiddet ve tecavüz faillerinin savunulması için siyasal İslamcıların seferber olması, şiddetin bu iğrenç biçimlerinin de meşrulaştırılmak istendiğini kanıtlıyor. 

Kadınları, çocukları cinsel nesne kabul eden siyasal İslamcı zihniyetin temsilcileri, bu zihniyetlerinden dolayı potansiyel birer tacavüzcüdür. Dinci-gericiliğin yaygınlaştığı toplumlarda cinsel istismar ve tecavüz vakalarının dramatik bir şekilde artması, iki olgu arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Bu rezaletler gizli tutulsa da, Ensar olayında olduğu gibi bazı olayların açığa çıkması kaçınılmazdır. Bundan dolayı rüşvet, yolsuzluk, yağma, kirli savaş, polis zorbalığı ile anılan AKP iktidarı artık “çocuk tecavüzcülerinin hamisi” ünvanıyla da anılacak.

Tepedeki tirandan dipteki yandaşa kadar “hepimiz Ensar’ız” diye bağırmaları, üstü örtülemeyen çirkefin toplum nezdinde “meşru” ilan edilmesi anlamına geliyor. Devlet şiddetinin her biçimini “mazur” kabul eden toplum kesimlerinin cinsel şiddeti/tecavüzleri “olağan” kabul etmeleri isteniyor. Siyasal İslamcı şefler, en azından AKP güdümündeki toplum kesimlerini bu suça ortak etmenin işlerini kolaylaştıracağını var sayıyorlar. Bu zihniyete göre artık iktidarı sağlamlaştırmanın yolu toplumsal muhalefeti ezmek ve siyasal İslam’ın güdümündeki toplum kesimlerini yozlaştırıp suça ortak etmekten geçiyor. Yozlaşmış siyasal İslamcı şeflerin temennisi bu olsa da, kabarık suç dosyalarının hesabını vermekten kurtulmaları kolay değil.

Sömürü şiddet ve yozlaşmaya karşı mücadele

Uyguladığı neo-liberal politikalarla işçi sınıfının sosyal kazanımlarını gasp eden, köle işçi pazarlarının kurulmasına alan açan, kıdem tazminatını gasp etmek için fırsat kollayan AKP iktidarı, emekçilere ahlaki düşkünlüğü de dayatıyor. İşçileri, emekçileri “güdülecek köleler sürüsü” haline getirmek isteyen iktidar bu amaçla sömürü/baskı/yozlaşma araçlarını seferber ediyor. Zira egemenler, sınıfsal kimliği yozlaşmış, ahlaki yönden düşkünleşmiş emekçilerin sınıflar mücadelesinden uzak tutulabileceğinin farkındalar.

İşçi sınıfıyla emekçiler dinci-iktidarın bu kirli oyununu bozmak için “sınıfa karşı sınıf” şiarıyla mücadeleyi yükseltmelidir. Sömürüye/baskıya olduğu kadar; emekçileri, Kürt halkını, kadınları, çocukları, muhalifleri hedef alan iktidarın kaba şiddetine karşı da mücadele etmek öncüler başta olmak üzere bütün onurlu işçilerin görevidir. Sömürü, şiddet, yozlaşma sarmalında boğulmayı engellemenin yegane yolu sermaye egemenliğine karşı mücadeleyi büyütmektir.

İLİŞKİLİ HABERLER