Türkiye işçi sınıfı son yıllarda kapitalist krizin ağır faturalarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Pandemi süreci sömürü düzeninin krizini iyiden iyiye derinleştirdi, faturaları katmerli hale getirdi. Her durumu fırsata çeviren kapitalistler, insan sağlığını tehdit eden koronavirüs salgınında dahi kârlarını arttırma ve pazarlarını genişletme derdine düştüler. Sermaye düzeninin dümeninde yer alan AKP iktidarı ise kapitalistlere dikensiz gül bahçesi yaratmak için kölelik yasalarını gündemden hiç düşürmüyor. Kapitalistlere peşkeşlerin ve teşviklerin ardı arkası kesilmiyor. AKP-Erdoğan iktidarının hükmettiği tüm devlet kurumları ve propaganda aygıtları da gerçekleri gizleyip, yalanlarla günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Yalan yayma aygıtlarının başında hiç şüphesiz Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geliyor. Her ay çarpıtılmış işsizlik rakamları yayınlayan TÜİK, hiç utanmadan işsizliğin düştüğünü propaganda ediyor. Sürekli büyüyen işsiz ordusuna ve her an işten atılma kaygısına rağmen, işçi ve emekçilerin bu yalanlara inanması bekleniyor.
Son olarak salgın tedbirlerinin zirvede olduğu nisan ayının dar tanımlı işsizlik oranını açıklayan TÜİK, ortaya serdiği yalanlarını zirveye taşıdı. TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre işsizlik nisan ayında bir önceki döneme göre 0,2 puanlık düşüşle %12,8'e gerilemiş. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, 2020 Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 427 bin kişi azalarak, 3 milyon 775 bin kişiye düşmüş. Tarım dışı işsizlik oranı 0,1 puanlık azalış ile %14,9 olmuş.
Gerçek yaşamla bağdaşmayan bu veriler çeşitli kurum ve örgütlerin araştırmalarıyla anında çürütülüyor. DİSK-AR vb. kurumların araştırmalarında tam tersi bir durumun söz konusu olduğu ve işsizlik sorununda devasa bir büyüme yaşandığı gözler önüne seriliyor. DİSK-AR tarafından hazırlanan nisan ayı raporunun özet bulgularına bakılacak olursa, içinden geçmekte olduğumuz süreçte işçi sınıfına nasıl karanlık bir geleceksizlik dayatıldığı görülecektir.
DİSK-AR’ın araştırmasına göre, geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı 17,7 milyonu aştı. Kovid-19, 11 milyona yakın yeni iş kaybı ve işsiz yarattı. Revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı oranı yüzde 52 olarak hesaplandı. Kadın işgücü yüzde 13,9, kadın istihdamı yüzde 11,9 azaldı. İstihdam bir yılda 2 milyon 585 bin kişi düştü. İşbaşında olanların sayısı 7,1 milyon eksildi. Ümitsiz işsizlerin sayısı 553 binden 1 milyon 310 bine yükseldi.
Üstelik bu rakamlar, sermaye iktidarının fiiliyatta gerçek tabloyu örtbas etme yöntemlerine rağmen ortaya çıktı. Bilindiği gibi pandemi döneminde, işten çıkarma yerine yaygın olarak kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği kullanıldı. Bu ise çalışmadıkları halde milyonlarca işçinin istihdamda görünmesine sebep oldu. Oysa birçok işyerinin üretime ara verdiği veya iflas edip kapattığı dönemde, insanlar ümitsizliğe kapılarak iş aramayı bırakmış durumdalar. Diğer yandan işten atmaların yasaklanmasıyla beraber ücretsiz izinlerin önü daha çok açıldı. İşçiler üretimde olmadıkları ve ücret almadıkları halde çalışıyor görünmektedirler. Ayrıca kısa çalışma gibi benzeri ödenekler kapitalistlerin ceplerinden çıkan bir ücret değildir ve bunların işsizlik fonundan karşılanması kapitalistlerin bu yollara daha çok başvurmalarına neden olmaktadır.
İşsizlik fonunu kapitalistlerin yağmasına açan Erdoğan AKP’si, milyonlarca işçiyi açlığa terk etmesine rağmen, devletin kurumlarına göre işsizlik oranı düşmüş ve işçiler yaşamlarını gayet iyi sürdürmektedirler! İktidar temsilcileri “İşten atmalar yasaklandı” demelerine rağmen, işten atmalar da devam etti. Çoğu işyerinde işçiler, “yüz kızartıcı nedenler” maddesi gerekçe gösterilerek, tazminatsız işten atıldılar. Kimi yerlerde işçiler en doğal hakları olan sendikalaşma hakkını kullanmaya yeltendikleri için kendilerini fabrikanın önünde buldular.
Yalan ve demagojilerle krizi yönetmeye çalışan AKP-MHP koalisyonunun, işçi ve emekçilere vereceği bir şey kalmadı. Bütün kaynakları kapitalistlere peşkeş çeken gerici-faşist iktidar, çıkarttığı kölelik yasalarıyla işçi ve emekçilerin yaşamlarını adeta kabusa çevirmiştir. İşçi ve emekçilerin öfkesinin bir gün kabusu olacağından korkan AKP şefi, devletin tüm kurumlarını iktidarının devamı için seferber etmektedir. TÜİK gibi kurumların emekçilerin yaşadığı gerçekleri çarpıtarak sunmaları ise en büyük marifetleri olmuştur.
Kapitalistlerin demir yumruğu olan AKP iktidarı gelinen yerde düzenin krizini yönetemez haldedir. Baskı ve zorbalıkla, yalan ve demagojilerle günü kurtarmaya çalışan iktidar, her geçen gün kaçınılmaz sona daha çok yaklaşmaktadır. İşçi sınıfının elindeki kırıntı haklara dahi göz diken kapitalistler de AKP iktidarı sayesinde ihya olmayı sürdürürlerken, ister istemez dipte mayalanan öfkenin de büyümesine sebep olmaktadırlar. İşçi ve emekçilerin öfkesini örgütlü mücadeleye çevirmek için şimdi yapılması gereken şey, işyerlerinde, fabrika ve işletmelerde, sanayi havzalarında sınıf kavgasına hazırlığı hızlandırmaktır. İşçi sınıfı tüm kurumlarıyla birlikte sermaye iktidarını ancak bu sayede tarihin çöplüğüne gönderebilir.
N. Kaya