Covid-19 döneminde işsizlik ve iş kaybı: TÜİK’in bildiği ama söyle(ye)mediği gerçekler – Aziz Çelik

TÜİK’in son açıkladığı işsizlik verilerine doğal olarak hiç kimse inanmadı. Hatta TÜİK’in ciddiyeti sorgulanır oldu. Ülkenin en önemli kamusal veri derleme kurumunun inandırıcılığını yitirmesi düşündürücüdür. Ancak gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Temmuz 2020
  • 12:49

TÜİK Nisan 2020 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) verileri açıklandı. Bu verilerin önemi Mart-Nisan-Mayıs 2020 dönemini, salgının en yoğun yaşandığı dönemi kapsıyor olmasıdır. Haliyle beklenti hem işsiz sayısının hem de işsizlik oranının yükselmesiydi. Ancak öyle olmadı. TÜİK tarafından açıklanan dar tanımlı (resmi, standart) işsizlik oranı herkesi şaşırttı. TÜİK’e göre Nisan 2019’da yüzde 13 olan işsizlik, Nisan 2020’de 12,8 olmuş, işsiz sayısı da aynı dönemde 427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bine gerilemişti!

Doğal olarak bu verilere hiç kimse inanmadı. Hatta TÜİK’in ciddiyeti sorgulanır oldu. Ülkenin en önemli kamusal veri derleme kurumunun inandırıcılığını yitirmesi düşündürücüdür. İstatistiklerle her şeyi yapmak mümkündür. Ancak gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. TÜİK’in temel hatası, veri topladığı halde standart dar tanımlı işsizlik dışında bir hesaplamayı kamuoyuna duyurmamasıdır.

TÜİK’in yöntemi eksik ve hatalı

TÜİK’in açıkladığı ile vatandaşın hissettiği işsizlik farklı. Çünkü anlayış farklı, yöntem farklı. TÜİK sadece ana akım iktisadın işsizlik tanımını önemsiyor. Hesabını ve açıklamasını ona göre yapıyor. İşten çıkarmanın yasaklandığı, ücretsiz izin uygulamalarının yaygınlaştığı, yüz binlerce işyerinin kapandığı koşulları sanki olağan bir “piyasa ekonomisi” döneminde yaşıyormuşuz gibi ele almak, işsizliği ve istihdamı sadece işgücü arzı ve talebi ile ölçmeye çalışmak sosyal bilimlerden bihaber olmak değilse nedir?

Elbette işten çıkarmalar yasaklanır, ücretsiz izin uygulanır ve işyerleri kapanırsa dar tanımlı işsizlik düşer. TÜİK, sadece son dört haftada iş arama kanallarından birini kullananları işsiz olarak açıklıyor. İş sözleşmesi askıda olan işçi iş başında değildir ve elbette iş aramaz. Ancak çalışmadığı ve üretmediği için geniş anlamda işsizdir. Yüz binlerce işyerinin kapandığı, insanların can derdine düştüğü koşullarda insanlar iş aramaya çıkmayacaktır. İşsizdirler ama iş bulamayacaklarının farkındadırlar. İş bulursa çalışacaklar ama iş aramıyorlardır. Diğer bir ifadeyle geniş tanımlı işsizdirler. Salgın döneminde işe dönüşümlü giden ve izinli olan işçiler nedeniyle, ortalama çalışma süreleri düşecektir. Bu da eşdeğer tam zamanlı iş kaybına yol açacaktır. Covid-19 döneminin işsizlik ve istihdamını anlamak için tüm bunları dikkate almak gerekir.

Ancak TÜİK, Covid-19’un işgücü piyasasında yarattığı devasa değişiklikleri ve alt üst oluşları öngörmemiş ve buna uygun bir çalışma içine girmemiştir. TÜİK 30 Nisan 2020’de oldukça geç bir şekilde HİA soru setiyle ilgili olarak “Hanehalkı İşgücü Anketi’ne (HİA), anketin mevcut soru akışı değiştirilmeksizin Koronavirüs (COVID-19) salgınının işgücü̈ piyasasına etkilerinin ölçülmesi için soru setinden oluşan modül eklenmiştir. Bu sayede istihdamda olan ancak ücretli veya ücretsiz izinde olan, evden çalışmaya başlayan, çalışma saatleri değişen, salgın nedeniyle istihdamdan çıkan veya salgın nedeniyle iş aramayan kişilerin sayısının hesaplanması planlanmıştır” açıklamasını yaptı. Ancak bu soruların sonuçları HİA anket sonuçlarına henüz yansımadı.

ILO’nun eşdeğer tam zamanlı iş kaybı

TÜİK bugünün çamaşırlarını dünün güneşinde kurutmaya çalışmaktadır. TÜİK, işgücü piyasasının olağan seyrinde kullandığı teknikleri işgücü piyasalarında bir deprem yaşanırken kullanmaya devam etmektedir. Bu yüzden TÜİK’in açıkladığı dar tanımlı işsizlik oranı teknik olarak başka türlü çıkamazdı zaten. Hesaba kattığınız değişkenlere göre sonuç elde edersiniz. TÜİK sadece dar tanımlı işsizlik oranlarını ön plana çıkarıyor. İşgücünün eksik kullanımına ilişkin diğer verileri öne çıkarmıyor. Oysa bundan farklı bir uygulama mümkün. Örneğin ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu 6 çeşit işsizlik oranı açıklıyor. Bunlardan biri resmi işsizlik oranı (U3) olarak tanımlanmaktadır. Bu oran TÜİK’in açıkladığı yönteme göre hesaplanan işsizlik oranıdır. ABD’de Haziran 2010 itibariyle resmi işsizlik oranı yüzde 11,1, geniş tanımlı işsizlik oranı ise (U-6) yüzde 18’dir. Bu oranlar Nisan 2020’de sırasıyla yüzde 14,7 ve yüzde 22,8’di.

Öte yandan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) de salgının işgücü piyasalarında yarattığı gerçek etkiyi anlamak için standart işsizliğin yeterli olmadığını görerek, “eşdeğer tam zamanlı iş kaybı” yaklaşımını ortaya attı. Bu yöntem salgın nedeniyle çalışma sürelerinde meydana gelen düşüşün yarattığı kaybı ortaya çıkarmayı hedefliyor. Nitekim ILO bu yönteme dayanarak çeşitli projeksiyonlar yaptı. 2020’nin 2’nci çeyreğinde 300 milyondan fazla tam zamanlı eşdeğer iş kaybı tahmininde bulundu.

TÜİK’in derlediği verilerden işsizliğin ve iş kaybının değişik katmanlarını hesaplamak mümkündür. Ancak TÜİK bunları öne çıkarmayı tercih etmiyor. TÜİK hiçbir şey olmamış gibi standart bülteni yayımlamaya devam ediyor. Oysa yeni koşullar yeni yöntemler gerektirir. Öte yandan TÜİK verilerinin ayrıntılarına bakıldığında mızrağın çuvala sığmadığı görülmektedir. HİA verilerinin içine girdiğinizde gerçek tabloyu görürsünüz ancak kamuoyunun genelinin bu verileri anlaması zor. O nedenle veri toplamakla yükümlü bir kamu kurumunun kamuoyunu doğru ve net bilgilendirmesi, verileri kamuoyunun anlayacağı şekilde özetlemesi ve yayımlanması gerekir.

Dar tanımlı işsizlik neden düşüyor?

Çünkü bu hesaplama işgücü piyasasının diğer değişkenlerini hesaba katmadığı için ve işgücü piyasasını adeta kapalı bir laboratuvar olarak ele aldığı için gerçek tabloyu yansıtmıyor. Oysa işgücü piyasası, bir laboratuvar gibi ele alınamaz. Bir dizi değişkene bağlı olarak şekillenir. Nitekim salgın döneminde yepyeni değişkenler ortaya çıktı.

Salgının işgücü üzerindeki gerçek etkisini anlamak için kilit kavramlardan biri “işbaşında olanlar”, diğerleri ise “iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar” ile “zamana bağlı eksik istihdam edilenler” olarak karşımıza çıkıyor. Geniş tanımlı işsizlik iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile zamana bağlı eksik istihdamı da işsiz kabul ederek yapılan hesaplamadır. Ancak sadece geniş tanımlı işsizlik oranı ile de Covid-19’un işgücü piyasalarındaki etkisini ölçmeyiz. Örneğin Dr. Mahfi Eğilmez gerçek işsizlik oranını yüzde 24,6, gerçek işsiz sayısını 8,4 milyon olarak açıkladı. DİSK-AR ise geniş tanımlı işsizlik oranını yüzde 28,7, geniş tanımlı işsiz sayısını 9 milyon 756 bin olarak açıkladı. Aradaki fark Mahfi Hoca’nın zamana bağlı eksik istihdamı hesaplama dışı bırakmasından kaynaklanıyor.

Ancak yaşanan iş kaybı için ek yöntemlere ihtiyaç var. Bunlardan en önemlisi yukarıda sözünü ettiğimiz ILO tarafından kullanılan eşdeğer tam zamanlı iş kaybıdır. Nitekim DİSK-AR, ILO’nun bu yönteminden yararlanarak revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı olarak tanımladığı yeni bir yöntem kullanmaya başladı.

Kilit kavram: İş başında olanlar

Bu hesaplamanın özü iş başında olanlar ile haftalık fiili çalışma süresinde yatıyor. TÜİK 2014 revizyonundan beri istihdamda olanlar ve işbaşında olanlar ayırımı yapmaya ve iş başında olanların ortalama haftalık çalışma sürelerini açıklamaya başladı. İş başında olmayanlar istihdamda olan ancak çeşitli nedenlerle fiilen çalışmayan ve üç ay içinde işine dönmeyi planlayan kişilerdir. Kısa çalışma yapanlar, ücretsiz veya ücretli izinde olanlar gibi.

Olağan dönemlerde istihdamda olanlarla iş başında olanlar arasındaki fark son derece azdır. Aynı şekilde haftalık çalışma süresi de 45 saat civarındadır. Ancak Covid-19 nedeniyle bir yandan istihdam 2,5 milyon civarında azaldı. Öte yandan iş başında olanların sayısı 7 milyon 100 azaldı. Daha somut hale getirmek için şöyle söyleyelim: Nisan 2019’da istihdam 28,2 milyondu ve iş başında olanlar ise 27,6 milyondu. Nisan 2020’de ise istihdam 25,6 milyona gerilerken iş başında olanlar 20,5 milyona düştü. Aynı şekilde haftalık ortalama çalışma süresi 44,6 saat iken Nisan 2020’de 39,5 saate düştü.

Dolayısıyla 2019 Nisan ayında iş başında olanlar toplam olarak 1,2 milyar saat çalışmış iken, Nisan 2020’de 808 milyon saat çalıştılar. Bunun eşdeğer tam zamanlı iş karşılığı ise 9,4 milyon kişi eder. Özetin özeti: Covid-19 nedeniyle iş başında olanların sayısının ve çalışma sürelerinin düşmesi nedeniyle 9,4 milyon iş kaybı yaşanmıştır. Nitekim DİSK-AR bu metodolojiyi kullanarak revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı toplamını 17,7 milyon, oranı da 52,2 olarak açıkladı (shorturl.at/oqEZ5).

Kral çıplak ve mızrak çuvala sığmıyor! Covid-19 döneminin işsizlik ve istihdam kaybı tablosu bu şekildedir. İşsizlik ve istihdam verilerine ana akım liberal iktisadın dar tanımlarını bir kenara bırakarak sosyal gerçekleri dikkate alan yeni bir yaklaşımla bakma zamanı geldi. TÜİK zaten topladığı verileri farklı işsizlik türlerini de kapsayacak şekilde ve şeffaf bir yöntemle kamuoyuna açıklamalıdır.

BirGün / 13.07.20