TEKSİF, grup Toplu İş Sözleşmesi için hazırladığı sözleşme taslağı ile tekstil işçilerine yeni bir ihanete hazırlanıyor.
Bizzat bürokratlar eliyle hazırlanan taslak, tekstil patronlarıyla masaya oturana kadar işçilerden sır gibi saklandı. Sendika bürokratlarının masada ne istediği konusunda tekstil işçilerinin hiçbir fikri yoktu ve hala da işçilerin büyük çoğunluğu taslağın içeriğini bilmiyor.
TEKSİF yeni bir satışa hazırlanmakla kalmıyor, aynı zamanda tekstil işçilerinin aklıyla da alay ediyor. Neden mi?
Pandemi ve ekonomik kriz koşullarında tekstil ve dokuma patronları devasa karlar elde ettiler. Tekstil işçilerinin ise yaşam ve çalışma koşulları daha da ağırlaştı, yoksulluğu daha da derinleşti. Böyle bir dönemde sözleşme taslağında ücret zamları belirleyici bir yer tutuyor.
Taslakta birinci altı ay ücret zammı ile ilgili olarak; bir önceki dönem sözleşmesinde 31 Mart 2022 tarihindeki brüt ücretlere TÜFE farkı ilave edileceği ve sözleşmenin başlangıç tarihi olan 1 Nisan 2022 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 20 oranında ücret zammı yapılacağı söyleniyor.
TEKSİF bürokratları, bir önceki dönem sözleşmenin son dilimi için zaten kazanılmış olan ücret zammını bu sözleşme taslağına ekleyerek kafa karışıklığı yaratıyorlar. Kısacası, tekstil işçilerinin alım güçlerinin iyiden iyiye gerilediği bir süreçte masaya yüzde 20 zam talebiyle oturuyorlar.
Diğer 6. aylar için istenen ise, enflasyon farkı + %2’dir. Diğer sektörlerdeki sendika bürokratları gibi, gerçek rakamları ifade etmeyen enflasyon oranlarına sığınıyor, enflasyon farkına eklenen %2 ile tekstil işçisini enflasyona ezdirilmediği yalanına sarılıyorlar.
TEKSİF talep ettiği ücret zammıyla tekstil işçilerini sefalete mahkum etmektedir. Tekstil işçilerinin onayı alınmadan sunulan bu taslak yok hükmündedir, dolayısıyla tekstil işçilerinin talep ve istekleri esas alınarak sözleşme taslağı yenilenmelidir.
Tekstil patronlarının dayatmaları kabul edilemez!
TEKSİF, bir önceki sözleşme taslağında olduğu gibi, 26. dönem sözleşme taslağında da iki yıllık sözleşme ve ana çalışma alanlarında taşeron çalışmanın yasaklanmasını talep etmektedir. Geçtiğimiz dönemde bu talep mücadeleye konu edilmemiş, tekstil patronlarının üç yıllık sözleşme dayatmasına onay verilmiş ve hemen tüm işletmelerde taşeron çalışma düzeni devam etmiştir. Ayrıca taslakta deneme süresinin kısaltılması ve gece çalışma zammı talep edilmektedir. Tekstil işçilerinin bu taleplerinin kararlılıkla savunulması gerekmektedir.
Kadın tekstil işçilerinin talepleri patronların insafına terkedilemez!
Sektörde kadın işçilerin belirgin bir ağırlığı bulunmaktadır. Taslakta kadın işçiler için gündeme getirilen talepler ise ibret vericidir.
8 Mart'ın “emekçi kadınlar günü” olduğu vurgusundan imtina edildiği gibi, 8 Mart'ta kadın işçiler için ücretli izin talebi yerine, “işverenle sendika temsilcilerinin mesai saatleri içinde etkinlik düzenlenmesi ve bu saatler içinde ücretli izinli sayılması” önerilmektedir. Bizzat kadın tekstil işçilerinin mücadeleleri ile kazanılmış 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün patronların denetiminde bir sosyal etkinliğe dönüştürülmesi kabul edilemez.
Kadınların yoğun çalıştığı tekstil sektöründe kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı fiziksel ve cinsel şiddete karşı mücadele ve bunun parçası olarak bu şiddete karşı önlemler ve denetim mekanizmaları taslakta yer almıyor. Bunun yerine şiddete uğrayan kadın işçilere psikolojik destek sunulması ve “talep ettikleri takdirde kıdem ve ihbar tazminatlarını alarak sözleşmenin feshedilmesi” talep ediliyor. Elbette şiddet ve tacizin haklı fesih gerekçesi olarak sözleşmede yeralması anlamlıdır. Ancak şiddete karşı etkili mücadele yürütülmediği ve bunun için mekanizmalar yaratılmadığında, bu hak da güdük kalmaya mahkumdur.
Taslakta “hamile kadın işçilerin işten çıkarılamayacağı” maddesi yeralmaktadır. İş yasasına göre “hamile kadın işçilerin işten çıkarılması” zaten yasaktır. Bu madde ile, kadın işçiler için yeni bir hak talep ediliyor görüntüsü yaratılmak istenmektedir.
Özetle, sözleşme taslağında kadın işçilerin hak ve çıkarlarını korumak adına somut talepler öne sürülmemekte, göstermelik maddelerle kadın işçilerin taleplerini savunuluyor görüntüsü verilmeye çalışılmaktadır.
Diğer yetkili sendikalar derhal taslaklarını açıklamalıdır!
Grup sözleşmesi kapsamındaki işçilerin ezici çoğunluğu TEKSİF’e üyedir ve onun alacağı tutum sözleşme sürecinde belirleyici bir yerde durmaktadır. Ancak Teksif’in yanısıra Öz İplik-İş Sendikası ve DİSK Tekstil de masada yer almaktadır. Şu ana kadar diğer iki sendika yönetimi ne bir açıklama yapmış ne de bir taslak ortaya koymuştur. Geçtiğimiz dönem sözleşmelerinde de TEKSİF’in ardından ihanet sözleşmelerine imza atan diğer sendika yönetimleri sessizliklerini sürdürmektedir. Öz İplik-İş Sendikası ile DİSK Tekstil yönetimleri de taslaklarını derhal açıklamalıdır.
Yeni bir satışa izin vermemek ellerimizde!
Çalışma ve yaşam koşullarının alabildiğine ağırlaştığı bir süreçte, on bini aşkın tekstil işçisinin gözü kulağı sözleşme sürecindedir. Sendika bürokratları sessizlikle bu süreci geçiştirmeye çalışmaktadır. Bir önceki sözleşme döneminde de tekstil işçilerinin çoğunluğu taslaktan memnun olmamasına rağmen, sadece İpekiş işçileri tepkilerini ortaya koymuşlar, sendika değiştirerek satış sözleşmesine yanıt vermişlerdir.
İpekiş işçilerinin bu çıkışı, patron ve sendika bürokratlarının işbirliği ile bastırılmış olsa da, tekstil işçilerinin taşıdığı potansiyeli göstermek açısından önemlidir ve tutulması gereken yolu göstermektedir.
Yeni bir satışa izin vermemek, sürecin seyrini değiştirmek tekstil işçilerinin elindedir. Tekstil işçileri inisiyatif ellerine almalı, birliklerini sağlamalı ve sözleşme masasının gerçek gücü olarak ortaya çıkmalıdır. Yeni bir satışa engel olmanın ve kazanmanın tek yolu budur.
Tekstil İşçileri Birliği