Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) hareketi gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Son yıllarda bir grup işçinin bir araya gelerek oluşturdukları topluluklardan ortaya çıkan EYT hareketi sosyal zeminini çabucak buldu. Emeklilik talebinin yakıcılığını hissettirmesi bu süreci daha da hızlandırdı. SGK tarafından istenen prim gün sayısını tamamlamasına rağmen, emeklilik hakkından faydalanamayan milyonlarca işçi aylardır tepkilerini getirmek için birçok eylem ve etkinlik gerçekleştirdi. Özellikle seçimden önce EYT yasasının çıkması için ivmeyi arttıran hareket seçimlerden sonra hızını yavaşlatsa da bir araya gelişlerini sürdürüyordu. EYT’liler şimdi de mezarda emeklilik yasasının çıkış tarihi olan 8 Eylül 1999’un 20. yıldönümünde Ankara’da büyük bir miting örgütlemeyi hedefliyorlar.
***
Yedi yıldır çalışmalarını sürdüren EYT’liler, emeklilik hakkı için yasada gerekli şartları sağlamasına rağmen, 8 Eylül 1999 tarihinde çıkarılan bir yasa ile bu haktan mahrum bırakılan milyonlarca işçiden oluşuyor. 17 Ağustos 1999 depreminin yaralarını sarmaya çalışan işçilere duyurmadan, ansızın çıkartılan yasa ile milyonların emeklilik hakkı gasp edilmişti. O günlerde yaşanan hak gasplarını engelleyemeyecek durumda olan işçiler, sonuçlarının hissedildiği son yıllarda harekete geçmenin yollarını aramaya başladı, işçi hareketini canlandıran bir süreç işletmeye başladılar.
EYT hareketi il ve ilçelerde birtakım toplantılar yaptı. Sosyal medya üzerinden milyonların sesini yansıttı, sorunları dile getirdi. Faaliyetlerini dernek çatısı altında sürdürmeye devam eden EYT’liler, salonlardan mücadele alanlarına akıtmaya başladılar. Hareketin milyonların sesi olması, etkisini ve gücünü artırması, gasp edilen hakkın karşılanacağına dair olan umutları da tazeledi. Ancak, hareketin öncülüğünü yapan dernek başta olmak üzere, öncü kesimlerin soruna dair sınırlı bakışları ve engellemeleri, hareketin zayıf yanlarını da gün yüzüne çıkarmaya başladı.
***
EYT’lileri bir araya getiren, ortak bir talebin karşılanma ihtiyacıydı. Sorunu doğrudan yaşayan emekçilerin sesinin çıkmasından daha doğal bir şey olamaz. EYT hareketi, sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin sorgulanması noktasında anlamlı katkılar sunmuştur. Ancak, sürecin sorunu yaşayan işçilere sıkıştırılması zayıf, demoralize eden yanlarının da ortaya çıkmasına sebep oldu. Halbuki emeklilik hakkının her işçinin en doğal hakkı olduğu, insani seviyelere çekilmesi gerektiği konusunda yeterli açıklık sağlanabilirdi. Genç işçilerin sürece dahil edilmesi, EYT hareketinin daha geniş kesimlere yayılmasını sağlarken, dinamik bir gücün alanlara akmasını sağlardı.
Mücadeleye olan bakıştaki sınırlılık, alanlarda da yansımasını buldu. Eylem, etkinlik ve mitinglerin toplumun diğer emekçi katmanlarından, emekten yana kesimlerinden yalıtık geçmesine sebep oldu. “Erken emeklilik istiyorlar” gibi gerici propagandaların yapıldığı, yandaş medyanın görmezden geldiği bir süreç yaşandı. Farklı toplumsal kesimlere karşı olan güvensizlik, mitinglere olan katılımı sınırladı. Gerici odakların özel çabaları, alanlarda/meydanlarda mücadeleye yönelik ön yargıların kırılamaması katılımı yer yer sınırlayan bir faktör oldu.
Seçim sürecinde çözülebileceğine dair geniş kesimler tarafından umudun beslenmesi, AKP iktidarının sıkıştırılarak sorunun çözülebileceğine dair yaygın bir kanı oluşturmuştu. Seçimlerin bitmesi, ama talebin karşılanmaması ise kitlelerin yılgınlığa düşmesine, geriye çekilmesine sebep oldu. EYT’lilerde bir sessizlik havası oluşmasına yol açtı.
EYT’lilerin talebinin devlet bütçesine maddi bir külfet olacağı, karşılanamayacağı yönündeki açıklamalar da süreci zayıflatmaya yönelik argümanlardan biriydi. Ancak sermayenin kârını katladığı, kamu hizmetleri için toplanan gelirlerin, vergilerin sermayeye teşvik olarak aktarıldığını düşünürsek; bütçe açığı gibi bir durumun oluşması ihtimali söz konusu dahi olamaz. Milyonlarca işçinin emekli edilmesi halinde üretim ve hizmet alanlarında aksamaların yaşanacağı, emekli olanların çift maaş almak için çalışmaya devam edecekleri yönünde karalamalar da tam bir aldatmacadır. Sermayenin yarattığı işsizler ordusu için çalışma imkanı doğabilecekken, işsizlik sopasıyla tehditlerini sürdürmeye devam etmekteler.
EYT hareketine öncülük eden derneğin dışında bazı sendikalar, sınırlı da olsa birtakım çalışmalar yaptılar. Özellikle metal sektöründe çalışan EYT’li işçilerin katılımı göze çarpıyordu. Ancak koltuklarını korumanın derdine düşmüş, iktidar ya da sermaye ile karşı karşıya gelmemek için özel bir çaba harcayan sendika ağalarının, EYT meselesinde ileri bir adım atması beklenemezdi. Tabandan gelecek basınçla harekete geçecek sendikaların da sürece dahil edilmesi, üretim alanlarında eylemliliklerin örülmesi süreci hızlandıracaktır.
***
EYT meselesinin toplumsal sorunlarla birleştirilmesi için öncü-devrimci işçilere önemli görevler düşüyor. Her türlü siyasal görüşten işçinin olduğu EYT hareketinin önemli bir sınıf kardeşliği zemini taşıdığı ortadadır. Bu zemine dayanarak ileriye atılacak her adım EYT’lilerin kazanmasını sağlayacağı gibi, diğer sınıf bölüklerine de önemli dersler ve deneyimler bırakacaktır.
Krizin her geçen gün etkilerini daha da derinden hissettirdiği hayatımızda, emeklilik hakkının da iyileştirilmesi bir talep olabilmelidir. Zira şu an emekli olanların, temel tüketim ihtiyaçlarına olan zamlardan, hayat pahalılığından, enflasyondan etkilenmediğini düşünemeyiz. Emeklilik hakkının iyileştirilmesi, insanca çalışma ve yaşam koşulları yönünde taleplerin de dile getirilmesi gerekir. Aksi takdirde EYT talebi karşılansa da işçiler aynı açlığı ve yoksulluğu yaşamaya devam edeceklerdir.
Kapitalizmin işçi sınıfına dayattığı sömürünün, geleceksizliğin bir ürünü olarak karşımıza çıktı EYT hareketi. Dün, bugünü çalınırken ses çıkaramayan kitleler, bugün de yarını çalınmasın diye harekete geçtiler. Ancak her işçinin yarını sadece kendisiyle sınırlı değildir. İşçi sınıfının gelecek kuşakları olacak çocuklarının geleceği de bu sorunun bir parçasıdır. EYT yasasının geçmesi sınıf hareketi için önemli bir kazanım olacaktır. Gelecek kuşakların da insani emeklilik koşullarına sahip olması için verilecek mücadeleden bir adım geri atılacağı anlamına gelmiyor. Son olarak EYT’li işçilerin alanlarda sıklıkla attığı bir sloganla bitirelim: “Edirne’den Kars’a, Jüpiter’den Mars’a, çıksın artık bu yasa!”
Bursa’dan bir sınıf devrimcisi