Emekçi kadının en güçlü silahı örgütlü birliği ve mücadelesidir!

Kısacası örgütlü mücadele, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadına yönelik şiddete karşı durmanın, çok yönlü baskı ve şiddet karşısında dayanışmanın, aynı zamanda erkeği dönüştürmenin biricik çözüm zeminidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 10 Haziran 2021
  • 15:15

Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarken, şiddeti uygulayanlara kalkan olmak iktidar politikası haline gelmiş bulunuyor. Şiddet mağduru kadınların yasal güvence altına alınmış olan korunma hakkı yok sayılıyor ve iyi hal indirimleri vb. ile şiddet uygulayanlara cezasızlık politikası sürüyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, şiddete davetiye çıkarılması ve şiddeti uygulayanları koruması politikasının teyit edilmesi anlamına geliyor. Dahası, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı yasanın iptalinin de gerici-faşist iktidarın gündeminde olduğu biliniyor. Bu politikaların sonucu olarak ayda neredeyse 30 kadın katledilmekte, binlerce kadın şiddete uğramaktadır.

Toplumsal muhalefetin durgunluğu, sınıf hareketinin geriliği koşullarında, kadın hareketi nispeten dinamik olsa da, son derece yakıcı bir toplumsal sorun haline gelmiş olan şiddet engellenemiyor. Kadınlar, ölümüne şiddet uygulayan erkekleri “yaşamak için” öldürmek zorunda kalabiliyorlar. Nevin Yıldırım, Çilem Doğan, Melek İpek gibi...

***

Pek çok kadının gece sokakta yürürken ya da güpegündüz sokak ortasında, işyerlerinde, toplu taşıma araçlarında, hatta hiç tanımadıkları erkekler tarafından şiddete uğramalarının olağan hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Vardiyalı çalışan ve servis sorunu yaşayan pek çok kadın evde ve işyerindeki şiddetin yanısıra “sokaktaki” şiddetin korkusunu da yaşıyor.

Kadınların karşı karşıya kaldığı şiddet karşısında gerçekleştirdiği öz savunma haklı ve meşrudur. Uğradığı şiddet karşısında tüm çabaları sonuçsuz kalan birçok kadının bu yolla yaşam hakkını savunması son derece anlaşılırdır. Ancak, bireysel olarak bir “çözüm” olabilse de, “öz savunma”nın kadına yönelik şiddeti toplumsal düzeyde ortadan kaldıramayacağı, dolayısıyla sorunun gerçek çözüm yolu olamayacağı açıktır.

Kadın sorununun çözümünde özünde sınıfsal olan yaklaşımlar, kadın sorununun bir parçası olan kadına yönelik şiddetin nasıl önleneceği konusunda da karşımıza çıkmaktadır. Kadın sorunu ve kadına yönelik şiddetin kaynağında erkekler mi, yoksa yaşadığımız sistem mi vardır? Sorunun gerçek çözümü bireysel midir, toplumsal mıdır? Bu soruların yanıtı konunun nasıl ele alınması gerektiğinin de yanıtı olacaktır.

Öz savunmayı bir “çözüm yolu” olarak görmek, şiddeti kadın ile erkek arasındaki soruna, bireysel savunmaya indirgemek anlamına gelecektir. Oysa şiddetin kökeninde sömürü düzeninin kendisi, özel mülkiyete dayalı sınıflı toplum gerçeği vardır. Sömürücü sınıfların egemen olduğu her toplumsal sistem, kadın sorununu yeni biçimlerde üreterek bir sonraki toplumsal sisteme devretmiştir. Kapitalist düzen de, sömürü ve tahakküm ilişkileri ile birlikte kadına yönelik baskı, şiddet ve eşitsizlikleri yeni bir düzeyde üretmiş, kadın sorununa yepyeni boyutlar kazandırmıştır.

Kadın sorunu, bir parçası olarak kadına yönelik baskı ve şiddet toplumsal bir sorundur. Onu ortaya çıkaran toplumsal maddi koşulların ortadan kaldırılması ile sorunun gerçek çözüm yolu açılacaktır. Günümüz toplumunda yapılması gereken ise, her türlü baskı, şiddet ve ayrımcılığın kaynağı olan mevcut düzene karşı örgütlü mücadelenin yükseltilmesidir. Kadının yaşama hakkı da dahil en temel hak ve istemleri uğruna mücadeleye çekilmesi, bu mücadeleler içinde örgütlü bir güç haline gelmesidir.

Ve bu sorun kadın ile erkek arasında bireysel bir sorun değil de toplumsal bir sorun olduğuna göre, kadın-erkek tüm emekçilerin yaşadığı her türlü sorunun kaynağı olan düzene karşı bütünlüklü bir mücadelenin bir parçası olarak ele alınabilmelidir. Zira erkeğin değişim ve dönüşümünü sağlayacak olan da bizzat mücadeledir. 

Kısacası örgütlü mücadele, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadına yönelik şiddete karşı durmanın, çok yönlü baskı ve şiddet karşısında dayanışmanın, aynı zamanda erkeği dönüştürmenin biricik çözüm zeminidir. Bu mücadeleler içinde kadınlar yalnız olmadıklarını görecekler, özgüven kazanacaklar, bu sayede haklarına ve özgürlüklerine daha güçlü bir biçimde sahip çıkacaklardır.

S. Sosyal