Başta ekonomideki olmak üzere çok yönlü krizler karşısında hareket alanı daralan AKP-MHP iktidarı gerçeklerin üstünü örtmek için olağanüstü bir çaba harcıyor. Çeşitli manipülasyonlara başvurup sorunlar yokmuş gibi davranan ya da ekonomiden siyasete her şey yolundaymış görüntüsü yaratan AKP-MHP iktidarının hak arama mücadelelerine, sanatçılara, gazetecilere, siyasetçilere dönük tahammülsüzlüğü de her geçen gün katlanıyor.
Mafyatik rejimin yıllar boyu işlediği suçlar artık gizlenemez boyutlara ulaşmış bulunuyor. Türlü yolsuzluk, kara para aklama, inkâr-imha politikaları, uluslararası uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, cezasızlık politikaları, insan hakları ihlali, mafya-çete ilişkileri ayyuka çıkan bu suç şebekesi, çareyi daha çok saldırmakta görüyor. Kirli işlerinin açığa çıkmasından korkan rejimin gazetecilere dönük saldırıları da sistematik bir hal almış durumda. Sadece olan biteni kamuoyuna aktararak mesleğini yapmaya çalışan gazeteciler bile gazetecilik mücadelesinin bedelini ödüyorlar. Öyle ki birçok gazeteci tutuklama, tehdit ve öldürülme ile karşı karşıya kalıyor.
Gazetecilere yönelik olarak son bir hafta içerisinde gerçekleşen saldırılar, mafyatik rejimin gerçeklerin açığa çıkmasından duyduğu korkuyu gözler önüne seriyor. Bunlardan birkaçı şu şekilde:
- Mezopotamya Ajansı muhabiri Zeynep Durgut “önleyici tedbir” gerekçesi ile 4 gün gözaltında tutuldu.
- Libya’da yaşamını yitiren MİT elemanının haberi ile ilgili süren yargılamada “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” iddiası ile cezaları onanan gazeteci Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç tutuklandılar. Ardından adli kontrol şartı ile serbest bırakıldılar.
- 6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarının protesto edilmesi haberini takip eden Gelî Kurdistan TV eski kameramanı Rojhat Doğru’ya verilen müebbet hapis cezasının gerekçesi olarak turkuaz basın kartı olmaması gösterildi. Üstelik mahkeme haber takibi yapan Doğru’nun “bir elinde kamera bir elinde tabanca” olduğunu ileri sürdü.
- Gazeteci suikastlarına bir yenisi de Kocaeli’de eklendi. Ses Kocaeli gazetesinin sahibi Güngör Arslan yaptığı yolsuzluk haberleri nedeniyle daha önce tehditler almış, saldırıya uğramıştı. Ancak hiçbir koruma sağlanmadığı için ofisinde kurşunlanarak yaşamını yitirdi.
- Gazeteci Sedef Kabaş’ın tutukluluğuna itiraz talebi ise AYM tarafından reddedildi. İddianamesi hazırlanan Kabaş’ın, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 7 yıla kadar hapsi istenirken, 14 Ocak tarihli programda Bakan Soylu ve Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla toplam 4 yıl 8 aya kadar hapis talep edildi.
Tüm bunlara muhalif-ilerici haber sitelerine engelleme, yerel basının ekonomik destekten yoksun bırakılması, sendika düşmanlığı, sahada fiili engelleme, gözaltı ve saldırılar ekleniyor. Türkiye’de hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk normları ve AİHM’in verdiği kararlar hiçe sayılarak, gazeteciler üzerindeki baskı artarak sürüyor. Hapishanelerdeki gazeteciler, açılan davalar, soruşturmalar, gözaltılar, yasaklamalar… Özetle, gazetecilere karşı çok yönlü saldırılar had safhaya çıkmış bulunuyor.
Gazetecilere dönük saldırılar, suç şebekesi iktidarın kirli işlerinin ortaya saçılmasından duyduğu korkunun bir yansımasıdır. O bu korkuyla, her türlü muhalif sesi susturmak ve kirli işleriyle ilgili gerçeklerin toplumun genelince bilinir hale gelmesini engellemek için var gücüyle saldırıyor. Uluslararası gazetecilik raporlarındaki veriler de Türkiye’de yıllardır bedeller ödenerek kazanılan haber alma ve haber verme hakkının gasp edilmeye çalışıldığını gösteriyor.