Bir işçinin iş arama halleri…

Bir metal fabrikası çağırdı, “tamam” dedim sektörü doğru tutturduk. Üretim için başvuru yaptım, alındım da. İşe başladım ama bana temizlik işi verdiler. Çöpleri boşaltmak, tuvalet temizlemek vb... burun kıvırdığımdan değil fakat anlaşmam farklı, bana söylenilen farklı. Ücret de bir hayli düşüktü. Ben bu şekilde çalışmayacağımı söyledim.

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 13 Ekim 2022
  • 19:00
ikon

Düşük ücretle üstüne bir de mobbingle çalışıyordum. Çalıştığım yerde sendikalaşma girişimi oldu, ben de katıldım. Sonuçta kötü koşullarda çalışmaya razı değildim ve sendikalaştım. Sendikalaştık fakat whatsapp gruplarında konuşuyorduk, bir araya geliyorduk. Bütün liste yönetimin eline geçti. Deneyimsiz ve hazırlıksızlığımızın bedeli kapı önüne konulmak oldu. Pek çok arkadaşım gibi sendikalaştığım için işten çıkarıldım. Asla pişman değildik, doğru bir şey yaptık ama yöntemlerimiz doğru değildi. Kısa bir kapı önü direnişi sonrasında iş başa düştü, o fabrika senin bu fabrika benim, iş aramaya koyuldum. Türlü türlü olaylar geldi başıma. Anlatacaklarım güler misin ağlar mısın cinsinden...

Bir işyerine başvuru yaptım “üretimde çalışacak eleman” olarak. Tabii bunun öncesinde birçok evrak işleri var, onları hallettim. Başvurum metal fabrikasında montaj işçiliği içindi. İşyeri epey bir uzaktı oturduğum yere, fakat sorun etmedim. Bir şekilde çalışmam gerekiyordu. İlk gün gittim, senin altına araba vereceğiz dediler. Bu teklifi kabul ettim, meğer beni servisçi tutmuşlar. İkinci gün sabah işçileri toplaya toplaya gittim. Bununla da kalmadı, ben otomotiv firmasında üretim işçisi olarak başvuru yaptım ve işe bu görevle alındım fakat iş bambaşkaydı. Otomotiv fabrikası inşaat çıktı! Montaj işi yerine ise inşaat temizliği yaptırdılar. “Biz böyle anlaşmamıştık” dedim. “Hele buradan bir başla sen”, dediler. Ertesi gün gitmedim tabii ki, kafama göre başka bir iş aramaya koyuldum.  

Bir metal fabrikası çağırdı, “tamam” dedim sektörü doğru tutturduk. Üretim için başvuru yaptım, alındım da. İşe başladım ama bana temizlik işi verdiler. Çöpleri boşaltmak, tuvalet temizlemek vb. burun kıvırdığımdan değil fakat anlaşmam farklı, bana söylenilen farklı. Ücret de bir hayli düşüktü. Ben bu şekilde çalışmayacağımı söyledim. İnsan kaynakları “hallederiz” deyip, aynı memleketten olduğumuzu vurgulayarak beni gözeteceğini söyledi. Hem yapacağım iş de çok çok hafifmiş, rahatmış. Ne işi canım çay, kahve içecekmişim. Neyse…Üç işçiyle aynı gün başlamıştık. İnsan kaynakları yanıma gelip sakın kimseye söyleme seni daha yüksek ücretle işe başlatacağım diye fısıldadı. 6 bin TL’le başlayacaktım normalde. Memleketlim İK da öyle bonkör çıktı ki sormayın, 500 TL daha koymuş üstüne, oldu benim maaş 6500 TL! Diğerleri 6 bin TL’de kaldı. Tabii bir işçi anladı, çekti gitti.

Sektörle birlikte, bölümü de tutturarak fabrikanın kaplama bölümüne bir şekilde başlamış oldum. Çalışma alanında ilk gözüme çarpan metal parçalarla dolu kovalar oldu. Kova içindeki parçalar küçüktü. Kendi kendime “iyi” dedim, küçük parçaları tek tek alıp makine içine atıp parlatacağız. Sonra baktım ki, işçiler sırayla gelip bu kovaları sırtlayıp sırtlayıp taşıyorlar. En azı 35 kiloluk, genelde 80-90 kiloluk kovalar bunlar. Bunları yüklenip makinaların içine boşaltıyorlar. Ne yalan söyleyeyim gözüm korktu. Hem bu kadar ağır yükler neden taşınsın? Bu kadar ilkel koşullar altında neden çalışsın insan? Bir vincin alınması bu kadar zor mu?

Ama en korkuncu neydi biliyor musunuz? 14 yıldır bu fabrikada çalıştığını söyleyen işçinin, “beliniz ağrımıyor mu, niye vinç falan istemediniz” soruma verdiği “belim alıştı, ağrımıyor” yanıtıydı. İşçiler hamal olmuş! Alışmış!

İlk gün elimden bir kazan düşürdüm, bir işçi gelip; “Biz elli yaşına geldik, daha kazan düşürmüyoruz, sen bu genç yaşta kazan kaldıramıyorsun” dedi. Bununla övünülür mü? Bu yaşta bu kadar ağır şartlarda niye çalışıyorum diye sormuyor da…Bir vince ihtiyaç duymaktansa “alıştım” diye bakıyorlar işçiler, ne korkunç!

Vardiya amiri şaşkın durumumu görünce, “iki ay dişini sık, vinç yaptıracağız” dedi. Doğal olarak ben de: “14 yıldır yaptıramadınız da iki ayda mı yaptıracaksınız?” dedim. Bu koşullarda çalışmayacağımı anlayan amir, bir aralık tekrar yanıma gelerek, “Ücretine zam gelecek hele bir 2 ay dişini sık!” dedi. Hayda…Zaten iki ay sonra ücretlere zam gelecek, otomatik olarak ücretlere de yansıyacak, bu lütuf değil ki diye yanıtladım.  

Burada ağır iş yükünün yanında işçilerin birbirleri arasında hiçbir yardımlaşmanın olmaması da dikkatimi çekti. Herkes tek tek kovaları kaldırıp indiriyor. Her şey tek yapılıyor. Yardımlaşma diye bir şey göremedim açıkçası.

Daha bitmedi, iş zaten ağır, bir de o kadar yoğun çalıştım ki... Bana ne desinler beğenirsiniz: “Bugün misafirdin az çalıştırdık. Yarın misafirliğin bitiyor.”

İş başa düştü, yine! Varıp sorsanız işçilerin iş beğenmediği söylenir, beni de bu kategoriye alırlar böyleleri. İşçiyiz, köle değil!

Kızıl Bayrak / Gebze