2009’dan bugüne Federal Meclis üyeliği yapan ve 2015 - 2019 yıllarında die Linke/Sol parti eş başkanlığını yapan Sahra Wagenknecht, uzun yıllar parti içinde süren tartışmalardan sonra, geçen hafta yaptığı basın toplantısıyla yeni bir ittifak kurduğunu açıkladı. Wagenknecht’in yanı sıra aralarında eski parlamento grup başkanı Amira Mohamed Ali, eski parti lideri Klaus Ernst ve dış politikadan sorumlu Sevim Dağdelen gibi isimlerin de bulunduğu 9 milletvekili, “Akıl ve Adalet için Sahra Wagenknecht İttifakı” (BSW) adını taşıyan yeni oluşumda yer alıyor. Milletvekilleri ayrıldığında Sol Parti'nin parlamentodaki milletvekili sayısı 28’e düşecek ve “parlamento grubu” statüsünü kaybedecek.
BSW ittifakı, gelecek yılın ocak ayında ayrı bir parti kurmayı ve 2024 Haziran’ında gerçekleşecek Avrupa seçimlerine katılmayı hedeflediğini duyurdu. Söz konusu ittifak, parti kurana kadar dernek statüsünde olacak.
Sarah Wagenknecht ve yol arkadaşları yaptıkları Federal Basın Konferansı’nda beş sayfalık bir “ittifak kuruluş metni” yayınladılar. Metin "Ekonomik Akıl", "Sosyal Adalet", "Barış" ve "Özgürlük" olmak üzere dört ana konuya odaklanıyor ve daha sonra bunları ayrıntılı olarak ele alıyor.
Metnin girişinde şu ifadeler yer alıyor:
“Ülkemiz iyi durumda değil. Yıllardır hükümet çoğunluğun isteklerini gözardı etmiştir. Performansı ödüllendirmek yerine, ... Politikacılar, yetkin bir devlete ve iyi kamu hizmetlerine yatırım yapmak yerine, nüfuzlu lobilerin isteklerine hizmet ederek kamu kasasını boşalttılar. ... Pek çok insan devlete olan güvenini kaybetmiş durumda ve artık mevcut partilerin hiçbiri tarafından temsil edilmediklerini düşünüyorlar. Haklı olarak, artık Federal Cumhuriyet'in bir zamanlar olduğu gibi bir ülkede yaşamadıkları izlenimine sahipler. Kendilerinin ve çocuklarının geleceği konusunda endişeliler. Ekonomik gücümüzü korumak için sorumlu politikalar istiyorlar...”
Metinde yer alan konulardan satır başları…
“Ekonomik akıl”
‘Ülkemiz hala sağlam bir sanayiye ve başarılı, yenilikçi bir orta sınıfa sahip. Ancak genel koşullar son yıllarda dramatik bir şekilde kötüleşti.(...) Alman sanayisi refahımızın belkemiğidir ve korunmalıdır. Geleceğin teknolojilerinin yeniden Almanya'da üretilmesine, daha fazla gizli şampiyona ihtiyacımız var, daha azına değil. Ülkemizin ekonomik gerilemesini önlemek için eğitim sistemimize, kamu altyapımıza ve yetkin, etkin yönetimlere büyük yatırımlar yapılması gerekmektedir. Denizaşırı şirketlere milyar dolarlık sübvansiyonlar değil, yenilikçi yerli şirketleri ve start-up'ları desteklemek için geleceğe yönelik fonlara ihtiyacımız var. İhracatta güçlü, hammaddede fakir bir ülke olarak Almanya'nın, yeni bloklar ve artan yaptırımlar yerine mümkün olduğunca çok ortakla istikrarlı ticari ilişkilere odaklanan ve hammadde ve ucuz enerji tedarikimizi güvence altına alan bir dış ekonomi politikasına ihtiyacı var. (...)
“Sosyal adalet”
Ülkemizde eşitsizlik yıllardır giderek artıyor. Milyonlarca insan kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam sağlamak için çok çalışıyor. Toplumumuzu ayakta tutan ve vergilerin büyük bir kısmını ödeyen onlardır. Karşılığında gereken saygıyı ve sosyal güvenceyi almak yerine, son yıllarda hayatları daha güvensiz ve zor hale geldi. (...) Toplumsal bütünlüğün parçalanmasını durdurmak ve siyaseti kamu yararına doğru yeniden yönlendirmek istiyoruz. Hedefimiz, gerçek bir fırsat eşitliği ve yüksek derecede sosyal güvenceye sahip adil bir meritokrasidir. Yüksek üretkenliğe sahip bir ekonomi, nitelikli ve motivasyonu yüksek çalışanlara ihtiyaç duyar. (...)
“Barış”
Dış politikamız, Soğuk Savaş mantığıyla düşünmeye ve hareket etmeye yumuşama, çıkarların uzlaştırılması ve uluslararası işbirliği politikasıyla karşı çıkan Alman Şansölyesi Willy Brandt ve Sovyet Devlet Başkanı Mikhail Gorbaçov'un geleneğinden gelmektedir. (...) Ülkemiz, vatandaşlarının refahını merkeze koyan ve ABD'nin çıkarlarının bazen bizim çıkarlarımızdan çok farklı olduğunun bilinciyle hareket eden özgüvenli bir politikayı hak etmektedir. Hedefimiz, çok kutuplu bir dünyada egemen demokrasilerden oluşan bağımsız bir Avrupa'dır; Avrupa'nın ABD ile Çin ve Rusya'nın etrafında giderek kendine güvenen yeni güç bloğu arasında ezildiği yeni bir blok çatışması değil.
“Özgürlük”
(...) Göç ve farklı kültürlerin bir arada yaşaması bir zenginlik olabilir. Ancak bu durum, akın ülkemize ve altyapısına aşırı yük getirmeyecek bir ölçekle sınırlı kaldığı ve entegrasyon aktif bir şekilde teşvik edilip başarılı olduğu sürece geçerlidir. Biliyoruz: Uygun fiyatlı konutlar, düşük ücretli işler ve başarısız entegrasyon için artan rekabetin bedeli, öncelikle hayatın güneşli tarafında olanlar tarafından ödenmiyor. Kendi ülkelerinde siyasi zulüm görenlerin sığınma hakkı vardır. Ancak göç, dünyamızdaki yoksulluk sorununun çözümü değildir. Bunun yerine, adil küresel ekonomik ilişkilere ve kendi ülkelerinde daha fazla umut arayan bir politikaya ihtiyacımız var.
***
Sosyal krizlerin derinleştiği, toplumsal tepkinin sokağa taştığı ve insanların parlamento dışı mücadele arayışına girdiği bir süreçte Sahra Wagenknecht’in parti kurma girişiminin gerçekleştiği dikkatlerden kaçmıyor. Çıkış yolunu da açıkça kapitalist piyasaya, özel mülkiyete ve rekabete dayandırıyor. Sözde “anti-emperyalist” tutumu ve ABD karşıtlığı da bu aynı yaklaşımın ürünüdür. Yani, Alman sermayesini ABD bağımlılığından kurtararak ve rekabet ilkesini tekrar hakim kılarak yenilemek istiyor.
Kuruluş metininden anlaşıldığı kadarıyla Wagenknecht ittifakı, gelişmekte olan toplumsal muhalefetin sistem karşıtı bir arayışa girmesini engelleyecek bir kanal açmayı hedefliyor. Kimi yorumlara göre kurulacak parti, ırkçı-faşist AfD’nin yükselişinin önünü kesecektir.