12 Eylül 1980 askeri-faşist darbesinin gerçekleştirilmesi ile nice ilerici, devrimci işkence tezgahlarında, hapishanelerde ve sokak ortasında katledildi.
İlhan Erdost da 12 Eylül askeri darbesinde işkenceyle katledilen nice ilerici, devrimciden biriydi.
İlhan Erdost ikinci emperyalist paylaşım savaşının yıkımının emekçi sınıflar üzerinde yarattığı tahribatın ortasında 1944 yılında, Tokat’ın Artova ilçesinde dünya gelir. Yaşama gözlerini açtığı andan itibaren yoksulluk gibi en büyük sorunla karşılaşan İlhan Erdost için daha küçük yaşlarda çalışma yaşamı da başlar. Çalışma yaşamına başlamasıyla birlikte bir dönem eğitim hayatından da uzak kalır. 1960’lı yılların ortalarına doğru lise eğitimini 1970’in ilk yıllarında ise üniversite eğitimini tamamlar.
İlhan Erdost, üniversite yıllarında Sol yayınlarının sahibi olan abisi Muzaffer Erdost ile birlikte başta Marks ve Engels’in yapıtları olmak üzere marksist klasiklerin Türkçe’ye kazandırılması için büyük emek harcar. İki kardeş ve iki yoldaş olarak mücadeleye katmış oldukları bu büyük emeğin karşılığında ise Erdostlar birçok soruşturmayla karşılaşırlar.
Bu soruşturmalar kapsamında Muzaffer Erdost 12 Mart 1971 darbesinin gerçekleşmesinden iki ay sonra tutuklanır. Muzaffer Erdost’un tutuklanmasıyla birlikte İlhan Erdost, Sol ve Onur Yayınları’nın çalışmalarını yürütmeye devam eder.
12 Eylül askeri-faşist darbesinin gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra Engels’in Doğanın Diyalektiği kitabını Türkçe’ye kazandıran Muzaffer Erdost ve İlhan Erdost’un evleri 7 Kasım 1980 sabahı cuntacı askerler tarafından basılır.
Cuntacı şeflerin bizzat hedef tahtasına koyduğu iki kavga yoldaşı baskın sonrasında askeri araca işkenceyle bindirilir. Bindirildikleri araçta Erdost kardeşler işkenceye maruz kalır. İşkencenin devam etmesi için Mamak Askeri Hapishanesi avlusunda askeri araca tur attıran ve Erdost kardeşlere işkence emrini veren ise dönemin faşist astsubayı Şükrü Bağ’dır. İlhan Erdost’un cuntacı askerlere, “Baskın sırasında kızımı uyandırmaya kıymadınız bizi de daha dövdürmeyin demesi” üzerine astsubay; “İçerisi zehirlediğiniz 10 yaşında çocuklara dolu” yanıtını vererek işkencenin devam ettirilmesi yönünde askerlere emir verir.
Mamak Askeri Hapishane’nin içerisinde saatlerce araç içerisinde dolaştırıldıktan sonra İlhan Erdost ve Muzaffer Erdost araçtan indirilerek hücrelere götürülür. Hücrelere götürme esnasında ise işkence devam eder. İlhan Erdost işkencelerin etkisi ile birçok defa bayılır. Son olarak kafasına birçok darbe alan İlhan Erdost 7 Kasım 1980 günü konulduğu hücrede bilincini kaybeder, nabzı durur ve mücadele yoldaşı abisinin kollarında ölümsüzler kervanına katılır.
İlhan’ın katledilmesinin en büyük sorumlularından olan faşist astsubay Şükrü Bağ, devlet tarafından korunur ve devrimcileri katletmeye devam eder.
İlhan’ın katledilmesinin ardından yazılarıyla İlhan’ı ve mücadelesini yaşatan abisi Muzaffer Erdost mahkemeye başvurur ve adını Muzaffer İlhan Erdost olarak değiştirir. Muzaffer Erdost kardeşinin ismini de kendi ismine katarak anısını mücadelede yaşatır.
Muzaffer İlhan Erdost, kardeşinin katledilmesinin ardından yaptığı bir röportajda, o gün asıl katledilmek istenenin kendisi olduğunu, katliamın CIA merkezli planlandığını, İlhan’ı kendisi sandıkları için katlettiklerini ifade etmiştir.
Erdost kardeşler CIA merkezli planlanan bir katliam ile sermaye devleti tarafından yok edilmek istendi. Çünkü onlar devrim mücadelesine büyük katkılar sunmuş ve devrim tarihinden, marksist ideolojiye kadar birçok kavramın toplumla buluşabilmesi için emek harcamışlardı. Kuşkusuz devrim mücadelesinin büyümesinde Erdost kardeşlerin de payı büyüktü. İşte tam bu sebepten ötürü Erdost kardeşler sermaye devletinin hışmına uğradı ve İlhan Erdost bu sebepten ötürü işkenceyle katledildi.
Muzaffer İlhan Erdost yazdığı her eserde, yaptığı her mezar anmasında kardeşine ve mücadele yoldaşına derin bir sevgi ve saygı duyduğunu belirtti. Öfkesini ve direncini ise daima diri tuttu ta ki 25 Şubat 2020 yılında yaşama gözlerini yumana kadar.
İlhan Erdost’un katledilmesinin üzerinden 41 yıl geçti. Muzaffer İlhan Erdost ise bir buçuk seneyi aşkın süre önce hayata gözlerini yumdu. İkisi de bugün fiziken aramızda değil. Ama bastıkları onlarca eser elden ele dolaşmaya devam ediyor. Onların büyük emek harcadığı ve uğruna bedeller ödediği marksist klasikler külliyatı bugün hâlâ devrimcilere kılavuzluk yapıyor.
Onların bizlere bıraktığı mücadele serpilip, gelişmeye ve büyümeye devam ediyor.
Katledilişin 41. yılında devrim davasına büyük emekler vermiş ve bedeller ödemiş İlhan Erdost’u saygıyla bir kez daha anıyoruz...
K. Sönmez