40 sene önce, 7 Kasım 1980 tarihinde İlhan Erdost, 80 askeri faşist darbesi sonrası devlet tarafından katledildi. Nice devrimci, ilerici, muhalif insanın kanının akıtıldığı o dönemlerde İlhan Erdost da işkence ile katledilmişti. Ağabeyi Muzaffer Erdost ile yan yana omuz omuza mücadele etmiş, birlikte Mamak Askeri Hapishanesi'nde türlü işkenceler görmüş, son nefesini de ağabeyinin yanında vermişti.
Muzaffer ve İlhan Erdost kardeşler, Sol ve Onur yayınevinin sahibidir. Başta Marx ve Engels'in yapıtları olmak üzere nice sol, sosyalist yayını Türkçeye çevirerek, devrimci düşünce birikimini Türkiye'deki devrimcilere kazandırmışlardır. Çevirdikleri her Marksist kitap, kimi zaman soruşturmanın, kimi zaman gözaltıların ve tutuklamaların nedeni olmuştur. 12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından gözaltına alınmalarının nedeni de Engels'in “Doğanın Diyalektiği” kitabını çevirip, basımını gerçekleştirmeleridir.
İki kardeş, faşist cunta yönetimi tarafından gözaltına alındıktan sonra Mamak Hapishanesi'ne getirilir. Sabah evlerini basarak onları gözaltına alan faşist astsubay Şükrü Bağ'ın emri altında dört asker tarafından gözaltı aracında işkence görürler. Askerler işkenceye başlamadan önce İlhan Erdost astsubaya, “sabah evimi bastığınızda kızımı uyandırmaya kıyamamıştınız, bizi dövdürmeyin” der. Eli kanlı astsubay ise “Burası sizin zehirlediğiniz on yaşındaki çocuklar ile dolu” diye cevap verir. Mamak Hapishanesi içinde gözaltı aracı tur attırılırken, aracın içinde İlhan ve Muzaffer işkence görür, ardından koğuşa götürülürler. Koğuşa vardıklarında İlhan Erdost kafasından aldığı darbeler nedeniyle bilincini kaybeder, nabzı durur. İlhan Erdost eli kanlı faşist rejim tarafından dövülerek katledilir.
İlhan Erdost katledildiğinde henüz 35 yaşındaydı. İki buçuk yaşında olan Türküler'in ve 6 aylık bebeği Alaz'ın babası, omuz omuza mücadele verdiği Muzaffer Erdost'un kardeşi ve büyük insanlık ailesinin bir parçasıydı. Ağabeyi, İlhan Erdost'un katledilişinin ardından mahkemeye başvurarak kardeşinin ismini alır, Muzaffer İlhan Erdost olur. Son nefesine kadar kardeşinin ismini gittiği her yerde, yaptığı her konuşmada, yazdığı her yazıda ve Sol ve Onur Yayınları'nın ve daha sonra açtığı İlhan İlhan Kitapevi'nin bastığı onlarca yayında yaşatır.
“Hedefleri beni öldürmekmiş, İlhan’ı ben sanmışlar.” der verdiği bir röportajda iki gözü yaşlı ağabeyi ve ardından öfkeyle, kinle ekler: “İlhan’ı katleden CIA’dir, ABD emperyalizmidir.” Evet, İlhan Erdost'un katili, 80 faşist darbesini karanlık odalarda planlayanlardır, yüzbinlerce devrimcinin kanını akıtan emperyalist güçler ve işbirlikçi sermaye devletidir. İlhan ve Muzaffer Erdost'un sol sosyalist yayınları Türkçe'ye kazandırması, bu coğrafyada serpilip gelişen devrimci harekete sol birikimin taşınması, elbette emperyalistleri ve işbirlikçisi cuntacıları rahatsız etmiştir. Bu birikimin yayılması ve gelişmesi en büyük korkularındandı. Onların saldırıları, katliamları bundandı.
İlhan Erdost'un katledilmesinin ardından bilindik “yargı” süreci yaşandı. Katledenler korundu, aklandı. Emri “en üstlerden” alan ve uygulayan astsubay Şükrü Bağ yalnızca sekiz ay göstermelik bir ceza aldı. İlhan'ın katledilişinin planlı olduğunu ve katillerin korunduğunu daha sonra bazı cuntacılar “bu iş yukarıdan kotarıldı” diyerek itiraf etmek zorunda kaldı.
40 sene önce İlhan Erdost'u ölümsüzler kervanına uğurladık. Ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost, kardeşinin ölümünün ardından acısını, özlemini, öfkesini kardeşi için yazdığı şu dizelerle dile getirmişti:
“Göğ göğü tutmuşa benzer
Yanmış tutuşmuşa kardaş
Kanadı durmuşa benzer
Uçar bir al kuşa kardaş
Göğneğimiz mintanımız
Uğruya düşmüş canımız
Candan akar kanlarımız
Benzer vurulmuşa kardaş”
Muzaffer İlhan Erdost ilerleyen yıllarda kardeşinin acısıyla yaşamaya, mücadele etmeye devam etti. Yine sol ve sosyalist yayınları çevirdi, bastı. Birçok yazı yazdı, kardeşinin ölüm yıldönümlerinde mezar başı anmalarında konuşmalar yaptı. Yaptığı her konuşmada boğazında hep bir şeyler düğümlendi, her zaman kardeşini katlettikleri o anları aklına getirdi, yeniden ve yeniden o anları yaşadı. Ancak öfkesini yaşamı boyunca hep diri tuttu, ta ki 25 Şubat’ta gözlerini dünyaya kapatana dek...
İki kardeş ve yüreği hep yan yana mücadele için çarpan iki yoldaştı onlar. Onların mücadeleye kattıkları çok emek var. Onların bıraktıkları yerden mücadele büyümeye, serpilip gelişmeye devam ediyor. İlhan Erdost'un katledilişinin 40. yılında onların anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
P. Sevra